Futbol Aşktır, Futbol Hakemliği İse Bir Sevdadır

İbrahim Karabacak

Geçmişte yaşananlar bizi bugünlere hazırlıyor” ifadesinin “Futbol aşktır, futbol hakemliği ise bir sevdadır” sözlerinde vücut bulduğu bir spor dostumuzun anısıyla, Anadolu insanının spora bakışını, bir gencin futbol sevgisini ve hakemlik heyecanını harmanlayıp sunalım bugün.

Adı Mevlüt Soyadı Keskin, şuanda 48 yaşında, Konya’da 1996-2003 tarihleri arasında futbol il hakemliği yapmış ve halen Konya Büyükşehir Belediyesi’nde çalışıyor.

Yıl 2000Mevlüt; Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi’ni yeni bitirmiş askere gitmesine sayılı günler var. Bir yandan Konya merkeze 90 kilometre uzaklıkta ki Aksaray/Eskil’deki köyü Bayramdüğün’de ekin ekme gayreti içerisinde. Öte yandan Konya’da amatör futbol hakemliğine hiç ara vermeden devam ediyordu. İşte o günlerden Mevlüt’ün geçmişte bir maçta görev alabilmek için verdiği stres dolu, yoğun mücadelesi… İşte Mevlüt’ün kendi ağzından o mücadele;

***

Yıl 2000...

Üniversite eğitimimin ardından askere gitmeme sayılı günler var…

Bir yandan köyüm Eskil Bayramdüğün’de ekin ekme ve tarla işleri ile meşgulüm

Diğer yandan Konya’da futbol hakemliğine hiç ara verme yok

Bu tür durumlarda maç almamak için mazeret bildirilebiliyordu, ancak futbol ve görev aşkı benim için bunun çok önündeydi.

Delilik mi, çılgınlık mı desem işte o yıllar…

Bir Cumartesi günü Konya’da maçım var ama ben köydeyim.

Maçım saat 11.00’de, ancak benim Konya’da Aydınlıkevler Mahallesi'ndeki eve uğrayıp çantamı alıp, en geç saat 10.00’da futbol sahasında olmam gerek.

Köyümden Konya’ya yolcu taşıyan otobüs o gün köye gelmedi.

Köyümüzde öğretmen olan Soner Hoca ile Aksaray-Konya Karayolu üzerindeki Eğrikuyu Yaylası’na doğru yürüyerek yola koyulduk.

Arkamızdan bir traktör geliyor ve ona binmeye hazırlanırken…

Önümüzden bize doğru hareket halindeki beyaz doğan taksi geldi yanımıza durdu.

Arabayı kullanan kişi pancar sökme makinesi olan köyden birkaç kişinin ismini sordu. Evlerini tarif ettim.

Gel beraber gidelim, ben sizi hemen yola çıkarırım.” dedi.

Yok dayı olmaz benim acele Konya’ya gitmem gerek dedim.

Gelin yeğenim hemen gidip geliriz, altımızda araba sizi 5 dakikada ben yola çıkarırım.” dedi.

Soner Hoca akıllılık etti araca binmedi.

Ben adamın gazına geldim arabaya bindim.

Birinci ev, ikinci ev, üçüncü ev derken en son söz konusu kişilerden birisi tarladaymış, tarlası Aksaray-Konya sınırı da olan Bayramdüğün-Burnak hudutunda

Yaklaşık bir 5 KM yol...

Git gel...

Oradan oraya, bu arada ben artık stresten koltukta falan oturmuyorum iki ayağımın üstünde ön tarafa adeta hindi gibi tünedim.

Dayı benim işim var Konya’ya geciktim diyorum.

Adam hiç oralı değil.

Tamam” diyor yapacağını yine yapıyor…

Derken tekrar köye geldik.

Yaklaşık 4-5 kişinin olduğu bir cemiyetteyiz.

Adam arabadan indi hiçbir şey yok gibi gayet sakin hal-hatır sormalar…

Dayı bak beni yolumdan alıkoydun. Ben geciktim, maçım var diyorum.

Adam umursamıyor bile.

Artık dayanamadım açtım ağzımı, yumdum gözümü…

Hemen oradaki akillerden birisi müdahil oldu. “Ne canım sen geciktin diye adam işini mi yarım bırakacak…

Artık yapacak bir şey yok koşarak yola koyuldum. Peşimden bir Gökboncuk (Fordson Major) traktör geldi.

Onunla Eğrikuyu....

Aksaray-Konya karayolundayım ve 80 KM yolum var….

Yoldan geçen arabaları durdurmak için içimdeki stresi bedenimin en ince noktalarına kadar yansıttığım anlar...

İki takım sahada olacak, yardımcı hakemler, gözlemci orada ama hakem sahada yok aman Allah’ım!

Yaklaşık bir 10-15 dakika geçen araçları durdurmak için yoğun bir mücadele ile otostopculuğun ardından beni hızlıca geçen bir kamyonetten acı bir fren sesi. Araç geri geri gelmeye başladı.

Koştum vardım.

Sürücü Eskil’den Mehmet Ali Karakaya yanında Mustafa Ünlü ağabey...

Hemen araçlarına aldılar ve Konya’da eve yakın bir yere beni bıraktılar...

Maça yetiştim.

Şöyle bir geçmişe dönüp bakıyorum da....

Spor uğruna, futbol adına ya da spor yapanlara katkı oluşturma adına verilen mücadelenin tarih sayfamda bir örneği olsa gerek…

Bir maç uğruna değer miydi bilmiyorum ama….

Geriye kalan, delikanlı denilen dönemimde benim için spor aşkının özgün bir hikayesi…”

***

Hakemler, spor karşılaşmalarının olmazsa olmazları…

Onlarsız müsabaka olmaz.

Çoğu zaman acımasızca eleştirilen, küfredilen bir hakemin bir maçı yönetmek için verdiği yoğun stresin ve mücadelenin hikayeye dönüşülmüş hali...

Ve Mevlüt’e gelecek olursak; yorgunluğa, maçta yediği küfürlere rağmen işini yapmanın gururu ve hazzı ile bir maç uğruna değer miydi? Sorusunu iç dünyasında kendine sorduğunda:

Demek ki geçmişte yaşananlar bizi bugünlere hazırlıyor. Dönüp bakıyorum da o zamanda şimdi de bin kere değerdi” sözlerini tüm açık yürekliliğiyle, bir çırpıda söyleyiverdi.

Mevlüt; keşke iş ve aile yaşamından dolayı erken bıraktığı futbol hakemliğini doya doya yapabilseydi, hayalleri vardı; belki daha da yükselecek iyi bir hakem olacaktı. Olmadı ama hakemliğin ona kazandırdığı; özgüven, disiplin, ciddiyet ve dostluklar doğrultusunda ailesinin ona kazandırdığı karakterin yoğrulması ile topluma faydalı bir birey olmasını spora borçlu olduğunu ise hiçbir zaman unutmadı.

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (2)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.