Evlenmenin safhaları

Nevzat Laleli

Yuvamız yazı serisi

 

Bir insanın başına evlilik olayı, hayatında ya bir kere veya iki kere gelir. Nadiren üç veya dört olabilmektedir. Evlendirme çalışmalarının değişik boyutlarda karşınıza çıktığı (görücülük, kız görme, söz kesme, sözlenme, nişanlanma, nikâh ve düğün gibi) görücü usulü evlenmeyi tercih etmeniz belki bir daha yaşayamayacağınız bu mutlu olayı kana kana yaşamanız olacaktır.

Bu işin ikinci önemli sosyal boyutu; hiçbir insan yoktur ki çok sevdiği bir işi bir veya olayı yakınlarıyla yaşamak için dost ve arkadaşlarının yanında bulunmasını istemesin. Hiçbir güzel iş ve eğlencenin tadı yalnız başına çıkmaz. Hazreti Âdem yaratıldığında cennetteyken ve bütün ihtiyaçlarını hiç bir zorlukla karşılaşmadan karşılarken, Allah (c.c) O’nu yalnızlıktan kurtaracak cennette bir eş yaratmasının hikmeti de bu olsa gerekir.

Evlenme çalışmaları ve merasimleri yakınlarınız, akraba ve dostlarınızla yaşanınca, bu olay onlarla olan ilişkilerinizi geliştirecektir. Onların sizin evlenmeniz için yapılacak çalışmalara katılmaları ve evliliğinize şahit olmaları suretiyle akrabalık bağlarının güçlenmesi, hayatın her safhasında eşiniz-dostunuz ve akrabalarınızla dayanışma içinde olmanızı sağlayacaktır. Bu ise fertleri birbirileriyle sıkı ilişkiler içerisinde bulunan güçlü bir toplumun oluşması demektir.

NİŞAN

Evlenmenin başı, uygun eş bulma işidir. Ve hemen arkasından, nişan ve nikâh olayları gelmekte ve evlenecek çiftin mutluluğuna adım adım gidilmektedir. Nişan; en yakın çevreden başlayarak dalga dalga cemiyetin büyük bir kısmının, evlenme kararı alan “çiftlerin birbirlerine ait olduğunun”  bilinmesi, ne delikanlıya ve ne de kıza başka birisinin talip olmamasını temin eder. Nişanlı çiftler bu devrede birbirlerini daha yakından tanıma imkânı bulurlar.

Nişan, Anadolu’da erkek ve kızın kendi arkadaşlarıyla ayrı ayrı eğlenceler tertipleyerek kutlanmasıdır. Bu arada damat adayının arkadaşları damat beye, gelin adayının arkadaşları da gelin hanıma birer yüzük takarak nişanı belirlemiş olurlar. Bu arada gelin adayının eline kına yakılır. Bu noktadan nikâh bölümüne kadar geçen zamana “nişanlılık devresi” denir. Yine adet ve örflerimiz bu devrenin mümkün mertebe kısa tutulmasını ve nikâhın kıyılarak eşlerin bir an önce birbirlerine kavuşmalarının uygun olacağını söyler.

Bu devrede oğlan ve kız tarafı, kurulacak yeni yuvanın eşyalarını ve bu eşyaların hangi tarafın ne kadarını yapacaklarını tespit ederek bu eşyaların temin edilmesine çalışır. Kısa da olsa bir nişanlılık devresinin yaşanması tarafların ev eşyalarının temin için gerekecek zamanı kazanmalarını sağlayacaktır.

İbni Ömer’in rivayet ettiği hadis-i şerif de Peygamberimiz; “Oğullarınızı ve kızlarınızı evlendirin. Kızları altın ve gümüşle süsleyin, elbiseleri güzel olsun. Ve kendilerine rağbet edilmesi için de onlara güzel hediyelerle ihsanda bulunun.” buyurmaktadır.

NİKÂH

Nikâh; evlilik akdidir. Erkek ve kız, şahitlerin ve misafirlerin huzurunda kendi serbest iradeleriyle birbirlerini karı ve koca olarak kabul ettiklerin beyan ederler. Böylece, “kadın erkeğin, erkek de kadının helâli olurlar” ve ilişkileri meşrulaşır ve evlilik kutsallaşır.

Nikâh’ın gününü kız tarafı belirler ve oğlan tarafı nikâhın kıyılmasından sonra gelini evine getirebileceği gibi, düğün için özel ve yemekli bir merasim hazırlanarak bu sefer daha geniş bir davetlinin iştirakleriyle yapılan bu evlenmede tebrikler kabul edilir.

Verilen bu düğün yemeğine, “Velime yemeği” denmektedir. Her iki tarafın yakınları damat ve gelin için takı ve hediyelerini verirler. Bu takı ve hediyeler bazen o kadar çok olur ki, yeni evliler bu takı ve hediyeleri satarak, açacakları bir işyeri için sermaye olarak kullanabilirler. Böylece evlenerek yeni kurulan bir yuva, yeni çiftin yakınları tarafından manen ve maddeten desteklenmiş olmaktadır.

Bu konuda ki hadis-i şerif’te ise; “Nikâh’ın efdali, külfeti az olanıdır” buyurmaktadır.

Zamanımızda nişan ve nikâh merasimleri maalesef çığırından çıkartılmıştır. Yapılan nişan ve nikâh törenlerinde erkek ve kadınlar birbirlerine karışmakta, içkiler içilmekte, dansözler oynatılmakta, dansözlere paralar saçılmakta, silahlar patlatılmakta, nişan ve nikâh gibi kutsal olaylar, adet, örf, görenek gibi kelimeler öne sürülerek yozlaştırılmaktadır.

ZİFAF

Nikâh’ı takibeden olay, hiç şüphesiz “zifaf” tır. Yani damat ile gelinin artık birbirleri ile baş başa kalması ve erkekle kadının birbirlerine en yakın olmalarıdır.

Eğer zifafa giren gelin ve damat iki rekât şükür namazı kılar ve Allah’tan kendilerine hayırlı evlat vermeleri ile başka dileklerde bulunurlarsa, “Allah, zifafa giren bu iki insanın duasını geri çevirmez” buyrulmuştur.

Evliliğin ilk birkaç ayı “balayı” olarak değerlendirilir. Yeni evlilerin bu aylarda yalnız kalma istekleri de doğaldır. Gençler bu isteklerini, mümkün mertebe kendilerini güvende hissedecekleri yerleri tercih etmelidirler.

Balayının, bir ömür devam etmesi de mümkündür.

Evlenen iki insan birbirinin hata ve kusurlarına anlayışla yaklaşmalıdır. Zira ayrı ailelerin görgü kurallarına göre yetişmiş, ayrı kültürlerdeki iki insan, evlendikten sonra bu kuralları birleştirecek ve aynı çatı altında tek kural olarak uygulayacaklardır. Anlaşmazlıkların bulunduğu noktalar tespit edilerek bunlar kendine güvenilen bir âlimle görüşülür ve uygun olanı ortaya konur. Görüş ve hareketinin yanlış olduğunu gören isterse koca olsun, artık yanlış görüş ve davranışta ısrar etmemelidir.

Bu gün; “Ben erkeğim. Ben dersem o olacak” gibi baskıcı bir anlayışın hala var olduğunu görüyor, üzülüyoruz. Haklı olan kimse onun dediği olacaktır. İşte o zaman, “bir yastıkta kırk yıl” olayının söz konusu evlilikte de gerçekleştiğini görecek, bir mutlu aile örneği daha gösterilecektir.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.