Vali İzzetbey Caddesi, rektörlük binasının bulunduğu yer ve eski Şelale Parkı'nın bulunduğu alanda Selçuklu döneminde tam anlamıyla bir eğitim kampusu olarak nitelendiriliyor. Bu kampüsün rektörlük binası ise Karatay Medresesi olarak tanımlanıyor
Tarihte özellikle eğitim faaliyetlerinde ön plana çıkmış olan Konya'da ismi bilinmeyen ve yıkılmış birçok medrese bulunuyor. Vali İzzetbey Caddesi ise bu medreselerin ençok bulunduğu alan olarak biliniyor. Bu cadde üzeri uzmanlar tarafından Konya'nın eğitim kampüsü olarak tarif ediliyor. Cadde üzeri ve bölgede günümüze kadar ayakta duran medreseler ise Ali Gav Medresesi ve Karatay Medresesi. Eğitim kampüsü olarak nitelendirilen bölgede her medresenin bir üniversite olarak tanımlandığı gibi Karatay Medresesi'de bölgenin rektörlük binası olarak tanımlanıyor. Bölgedeki eserler hakkında gazetemize bilgiler veren Konya Ansiklopedisi Yayın Kurulu Başkanı Mehmet Ali Uz, Vali İzzetbey Caddesi üzeri, eski Şelale Park civarı ve Selçuk Üniversitesi Rektörlük binasının olduğu yerde birçok medrese ve külliyenin bulunduğunu söyledi.
BÖLGE TAM ANLAMIYLA MEKTEP YUVASI
Bölgedeki medrese, türbe ve külliyeler hakkında geniş bilgiler veren Uz, “Osmanlı Döneminde nasıl Alâeddin Caddesi’nin iki tarafı Osmanlı dönemi medreseleri ile dolu ise, Selçuklu döneminde de bugünkü İş Bankası’nın doğu tarafında bulunan Nalıncı Türbesi’nin önünden başlayıp bugünkü Ata Petrol’e kadar uzanan şerit üzerinde pek çok Selçuklu dönemi medresesi yer alıyordu. Nalıncı Türbesi’nin önündeki medrese Nizamiye Medresesi idi. Geniş bir alanı kaplıyordu. Arsası bugünkü Karatay İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü binasının bulunduğu yere kadar uzanıyordu. Buradaki imaret, medrese ve Kapan Hanı, Karamanoğlu İbrahim Bey tarafından yaptırılmıştı. Buradan kuzeye doğru, bugünkü Vali İzzetbey Caddesi buyunca ilerlediğimizde karşımıza ilk çıkan külliye Akıncı Külliyesi idi. Külliye’nin mescit ve türbesi bugünkü Rektörlük Binası’nın güney doğu köşesinde idi. Hz. Mevlâna bu mescitte namaz kıldırmış ve vaaz etmişti. Külliyeye ait medrese ve köşkün de buralarda bir yerde, özellikle de bugünkü Selçuk Üniversitesi Rektörlük Binası’nın bulunduğu yerde olduğunu tahmin ediyorum. Mescit ve türbe 1932 yılında yıkılmış. Mevlâna’nın evinden çevreye yayılan rebap sesinin Akıncı Medresesi’nden duyulduğu rivayet edilir. Bu rivayet de Akıncı Medresesi’nin mutlaka buralarda bir yerde olduğunu göstermektedir. Hz. Mevlâna bu medresede oğlu Sultan Veled’e Hidaye okutmuştur. Bölgede Seyfettin Karasungun Tarbesi'de bulunuyordu.. Demek ki Mevlâna’nın bu medresede de müderrisliği vardı. Küçük Kemaliye Medresesi de bu bölgede yer alıyordu. Büyük Karatay Medresesi de bu bölgenin çok yakınındadır, Bundan sonra güneye Şems Türbesi’ne doğru inen ilk sokak üzerinde Seyfiye Medresesi ile Seyfeddin Karasungur Türbesi’ni görüyoruz. Bu sokak Osmanlı döneminden itibaren muhtelif isimlerle anılmıştır. O dönemlerde sokağın adı Mektep Sokağı’dır. Seyfeddin Karasungur da Celaleddin Karatay’ın kardeşidir. Selçuklu döneminin tanınmış devlet adamlarındandır” diye konuştu.
TARİHİ DOKU ZARAR GÖRMESİN
Bölgedeki tarihi dokuya zarar verecek yeni inşaatların yapıldığını bunlara dikkat edilmesi gerektiğini savunan Uz, “Seyfiye Medresesi arsası, 1935 yıllarında kapanın elinde kalmış, yerine evler inşa edilmiştir. Bir derneğin uyarısı üzerine bazı davalar açılmıştır. Şimdi buraya yüksek binalar inşa edilmek üzeredir. Mevlâna’nın Evi ve Medresesi de bu medresenin hemen kuzey batı bitişiğinde yer alıyordu. Kuzeye doğru yolumuza devam ettiğimizde sağda Anadolu Selçuklu Devleti’nin ileri gelen devlet adamlarından Kadı İzzeddin’in medrese, cami ve türbesi, yer alır. Medrese daha önce, ardından da türbesi yıkılmıştır. Medresenin büyük bir bölümü cami genişletilirken camiye dahil edilmiştir. Kadı İzzeddin Muhammed Külliyesi’nin karşısında da Ataekiyye (Bugünkü Ata Petrol’ün yerinde ve cadde üzerinde) Medresesi bulunuyordu. Bu medrese de Selçuklu Dönemi devlet adamlarından Atabek Fahreddin Aslandoğmuş tarafından yaptırılmıştı. Petrolün önündeki çift yol, medrese arsasını ikiye bölmüştür. Medrese batıda Aligav Zaviyesi’ne kadar uzanıyordu. Konya’nın hiçbir yerinde böyle sıklıkla Selçuklu dönemi medreselerine rastlamak mümkün değildir. Şimdi gelelim aynı bölgede bir arada bulunan Seyfiye Medresesi, Seyfeddin Karasungur Türbesi ve Hazret-i Mevlâna’nın Medresesi’ne. Bunların hepsinin bir arada olması büyük bir şanstır. Bunlar birlikte ele alınacak ve etrafı açılacak olursa, bu Selçuklu Medreseleri bölgesinde yüzük kaşı gibi tarihî bir mekân oluşturulmuş olur. Fakat bugün Seyfiye Medresesi’nin bulunduğu alan çirkin bir görünüm içerisindedir. En önemlisi de buraya yeni yapılacak inşaatlara mutlaka engel olunmalıdır” ifadelerini kullandı.
KADİ İZZETTİN TÜRBESİ YENİDEN YAPILABİLİR
Buradaki medrese ve türbelerden yapıma en uygunu olanının Kaddı İzzettin Türbesi olduğunu belirten ve Kadı İzzettin hakkında bilgiler veren Uz, “Kadı İzzettin Karpuzoğlu Camii'nin önünnde yatan bir zaat. Bu isim daha sonra konuldu. Daha önce medrese ve camii biraradaydı. Fakat yıkıldı. Kadı İzzettin ise Selçuklu döneminde yaşamış bir zaatdır. Anadolu Selçuklu Devleti Dönemi'nde uzun yıllar kadılık yapmış birisi. Daha sonra da uzun bir süre vezir ve kumandan olarak da görev yapıyor. Moğol düşmanı olarak tanınıyor. Son zamanlarında Moğol saldırına karşı Kadı İzzettin, 'Moğollar doymaz, bunlarla savaşalım' diyor. 80 yaşının üzerindeyken hazırladığı bir ordu ile Moğollarla Aksaray civarında karşılaşıyorlar. Selçuklu ordusu ihanete uğruyor, ordu içerisinden birçok asker Moğol ordusuna geçiyor. Anadolu Selçuklu ordusu da mağlup oluyor ve Kadı İzzettin şehit düşüyor. Daha önce Konya'da yaptırılan türbesine cenazesi defnediliyor. Anlatılanlara göre burada eskiden Seyfettin Karasungur Türbesi’ne benzer bir türbe varmış. İçerisinde ahşap bir sanduka varmış. Bu değerli sanduka çalınmış ve türbe yıkılmış. Şimdilerde ise mezarın üzerinde sade bir taş var. Türbenin bulunduğu camii yapılırken bir küp para çıkmış mihraptan. Fakat yeniden o küp parayı gömmüşler, 'ileride camiinin ihtiyaçları için kullanılsın' diye. Bu durum gerçekten üzüntü verici. Selçuklu devri tarihi eserlerine sahip çıkmamız lazım” dedi. Uz, tarif edilen bölgelerin çok büyük önem taşıdığını, buradaki tarihi dokunun mutlaka canlandırılması gerektiğini belirtti.
İBRAHİM ÇİÇEKÇİ merhabahaber.com