Eğlence Mekanı

.

Gürültülü, akortsuz, senkronsuz, cızırtılı -ya da bana öyle gelen- ama görünüşe bakılırsa dinleyenlerini çok eğlendiren şarkılar çalınıyor burada, arka arkaya. Şarkı sözlerinin geneline ise nispet yapmalı, hava atmalı, caka satmalı bir atmosfer hakim. Basık, karanlık, kalabalık ve dumanlı bir yer burası. Buranın adına 'eğlence mekanı' diyor toplum içinde çoğu, asıl ismini kullanarak kabalık etmiş olmamak için. Gerçi kendi aralarında dillendiriyorlar o asıl kelimeyi, dudak kenarlarında çoğunlukla iştahlı ve vahşi bir gülümsemeyle birlikte...

Erkeklere hitap eden bir 'eğlence mekanı" burası. Buralara ya da burada çalışanlara kendilerini bir kaptırırlarsa, ekonomik düzeyleri zaten pek iç açıcı olmayanlara 'tarla sattırırmış' buralar... Öyle diyorlar.

Peki benim ne işim var burada? Merak, işte! Bir kez gelip görmüş olma hevesi! Gerçekten bir kez, bu arada. Tekrar gideceğimi, bunun için bir sebep oluşacağını hiç sanmıyorum artık, merakımı ve hevesimi yeterince tatmin etmişken. Fakat anlatayım...

Adına 'hüzün" denilen ve onunla aynı aileden gelen hiç bir ruh haline yer yok, buralarda. Hemen hemen herkesin yüzünde, aslında kendilerine ait olmayan, emanet ve kiralık bir gülümseme var. Karanlığın içinde bile, gözlerinin içi gülmeyen ama ağız kenarlarına ve dudak civarlarına el yordamıyla iliştirilmiş olan mütebessim ifadelerin bulunduğu yüzleri seçebiliyorum. Gerçi, pek aldırmıyorum. Şurada durup duracağım hepi topu bir saat varsa, ben de sahnede karşılıklı bir şekilde dans eden kızları alkışlar ve herkesle birlikte çok eğleniyormuşum gibi yaparım, olur biter. Hem, alkışlamalı zaten. O sahnenin hemen bitişiğindeki en ön masada oturuyorken, her şarkının bitiminde üzerime takılan bol makyajlı gözlerini, nasıl hayal kırıklığına uğratabilirim ki onların?

Oraya birlikte gittiğimiz arkadaş grubumuzun içerisindeki iki erkek, çok delikanlı çıkıyor yalnız. Şimdi şu kelimeyi kullanmak uygunsuz, argo ya da kaba olur mu bilmiyorum ama 'herif' derler ya hani. Kibarca karşılıği 'adam' olan sözcük... İşte tam öyleler, öyle tekinsiz buldukları bir yerde bana ve grubumuzdaki diğer kadınlara karşı gösterdikleri koruyucu ve kollayıcı tavırla tam puanı hak ediyorlar; biz kadınları masanın en içerlek ve güvenli yerlerine oturtmaları, lavaboya gidecekken elimizden ve omzumuzdan tutarak çekip yönlendirmeleri ve diğer insanlardan, fiziksel olarak en uzakta tutabilecekleri vücut jestleri ve hareketleriyle... "Hiç kimseyle göz göze gelmeyin, yürürken yere bakın!" diyorlar. Büründükleri rolleri sempatik ve gerekli buluyorum ben de o sırada.

Benim dışımda hemen herkes alkol alıyor o mekanda. Rakı içiyorlar hep. Sanırım ödenen hesabın kabarmasına yol açan asıl kalem de o oluyor. Oysa ben 'sarı kola' diye adlandırılan o içecekten içiyorum. Nedenini soruyorlar. Bunu herkes yapar. Aaa! Neden alkol almıyorumdur ki, acaba? İlaç falan mı kullanıyorumdur da doktor alkolü yasaklamıştır o süreçte? "Yok" diyorum. "Öyle birşey değil" Tabi o gürültülü ortamda sohbet edebilmek, ne mümkün? Öyle bir hayali olan, buralara hiç gelmesin zaten. Geldiyse de, oturup eğlensin! Tabi ayakta da olabilir...

Ve suya sabuna pek dokunmamaya çalışarak, işte en fazla bu kadar söz edebilirim o 'eğlence mekanından'. İleriye gidip daha fazla detay verirsem, kendimi 'casus' gibi hissedeceğim ya değilse. Fakat, o kadardı, azizim. Tekrar gideceğimi hiç sanmamakla birlikte, merakımı gidermiş oldum en azından. Hem zaten hedef kitleleri de ben değilim, öyle değil mi ama?

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (2)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.

Yazarlar Haberleri