Eğitim Denilen Ucube Yapı

Eğitim Denilen Ucube Yapı

İnsan zihni sınırlı bir kapasitededir ve bunu en iyi eğitimciler ile politikacılar bilir.

Aynı zamanda zihnin sınırlarını aşmadan onu yönetmeyi, daha doğrusu yönlendirmeyi de, yine en iyi eğitimciler ve politikacılar bilir.

Bu nedenle politikacıların, ikide bir uygulanan eğitim sisteminden rahatsızlıklarını beyan ederek, onu değiştirmek istemeleri, bu sebeptendir.

İnsanları zihin yoluyla yönetmekte, politikacılar ve eğitimcilerin bir ortakları daha vardır.

Bu kurumsal yapı İlahiyat ve diyanet kurumudur.

Gerçi nihayetinde onlarda eğitimcidirler ve politikacılardan da, eğitimcilerden de çok daha önceki zamanlardan beridir, insanları yönlendirmişlerdir.

Bu çerçeveden bakınca bütün bir dünya, tüm insanlık âlemi için hayat alanı olduğu kadar, aynı zamanda dünya bir eğitim alanıdır.

Dünyayı koskoca bir eğitim alanı olarak gördüğünüzde, eğitim yön ve şekil değiştirerek insanları ve toplumları eğiterek geliştirmekten daha fazla, okul dışında gibi görüldüğü halde eğitimin aslı olan, propaganda teknikleri ve medya kontrolü vasıtasıyla, insanların gündemlerinin nasıl yönetileceği şeklinde, devletlerin ana politikaları haline geliverir.

Adı ve/veya uygulama şekli ne olursa olsun eğitim, bu gün devletlerin hem kendi vatandaşlarını, hem de düşman gördüğü devletlerin vatandaşlarını yönlendirme açısından, en stratejik bir silah haline dönüştürülmüştür.

Küçük yaşlarda aile ortamından devlet gücüyle zorla alınan çocukların, aile ortamlarında aldıkları eğitimin yok edilmesi için çocuklara ilk aşamada, önceki kabullerinin aksi istikamette, hatta onunla tam anlamı ile çelişen mesajlar yüklenir.

Çünkü çocuk, bu yaşlarda zihinsel olarak şekillendirilebilir yaştadır ve ailesiyle okulda verilen zıt mesajları eleştirebilecek zihni yapısı henüz gelişmemiştir.

İster ailesi anlamında, isterse de orunlu eğitim kurumları anlamında bir aidiyet ve kimlik oluşumu yerleşmediği için, otorite algısı yönünden eğitim kurumunda verilen baskın bilgi, çocuğun ilerdeki dünya görüşünün iskeletini oluşturacaktır.

Eğitim kurumlarında yaşıtlarıyla beraber muhatap olduğu baskın otoriter kamusal bilgi, oyunlarla ve arkadaşlık hisleriyle birleştirilerek verildiği için, daha kalıcı olmaktadır.

Siyasi rejimin üretip, eğitimle çocuk yaştaki dimağlara zerk ettiği toplumun bir parçası olma, kolektif itaat kültürüne dönüştürülerek, otoriter toplumsal bir hiyerarşinin gerekliliğinin doğal hale getirilmesi sonucunda, genç yaşta her söyleneni veya her okuduğunu doğru kabul eden bireyler oluşturulur.

Diğer taraftan aynı zamanda, çocuk yaştan itibaren kişilere özgür olduğu ama özgürlüğünün sınırlarını sorgulamaması gerektiği de öğretilmiş olur.

Düşünebilen beyinler için bu rahatsız edici bir durum olsa da, çocukların beyni her düşünceyi devlet eğitiminin gösterdiği doğrultuda çözmeye yönlendirildiği ve özgürlüğün tanımı da devlet tarafından yeniden kodlandığı için, sorunların çözümü konusunda doğru düşüncenin devlete sadakat olduğu, benimsetilmiş olur.

Çocuk yaştan gençliğe kadar bu tür bir eğitime maruz kalan özgür(!) bireyler, sürünün parçası olma psikolojisi ile lider fetişizmine yatkın, farklı fikirlere düşmanlık güden, aşırı milliyetçilik duyguları kabartılarak devletçiliği ideoloji gibi gören ve mevcut İktidarı eleştirilmez tabu hâline getiren, siyasal yönden ise pasif bireyler haline dönüştürülmüş olur.

Sorgulamak ve itiraz etmek yerine, uyum sağlamayı ödüllendirerek “uyumlu vatandaş” haline dönüştürülen bireylerin, yandaşlık adı altında devlet katında görevlendirilerek, üst gelir grubuna dâhil edilme gibi bir ödül sisteminin kurumsallaştırıldığını düşünürseniz, varacağınız sonuç bu günden farklı olmayacaktır.

Okuldaki eğitim sistemine dönecek olursak, orada da durum farklı değildir.

Ceza ve ödül sistemi, itaat edip eleştirmemek üzerine kurulduğu için, öğretmene isimleri vermekle başlayan uyarı, sınıf huzurunda aşağılama, velinin idareye çağrılması ve disiplin kuruluna sevk edilme cezaları karşısında itaat edip boyun eğenlerin, bayrak törenlerinde öne çıkarılması, alkışlatılması ve takdirname ile başlayıp nakit ödül sistemine dönüşen bir ilginin sahibi olurlar.

FARKINDA MIYIZ?

Sorgulanamaz konumdaki mutlak otorite olan öğretmenden başlayarak, eğitimin her aşamasında devlet ideolojisinin temsilcisi olanlar karşısında söz almadan konuşamayan, hatta yapmaktan korkan öğrencinin gördüğü tüm müfredat, potansiyel muhayyel düşman karşısında, milli kahramanlık ile devletin kutsallığı ve kurucu kadronun idealleştirilmesi üzerine kurgulanmış, bir eğitim sisteminden bahsediyoruz.

Bu sistemde öne çıkan vurgular; Sadakat, itaat ve sorgulanamayan ahlaki otoritenin sonucu olan devletin yanılmazlığı ile politikacıya yani hükümete karşı çıkmanın, devlete karşı çıkmak ile eşdeğer görülerek ihanetle suçlanmaktır.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazarlar Haberleri