Dünya Bankası (IBRD)

Şevki Çobanoğlu
Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankası (IBRD) diğer adı ile Dünya Bankası, ABD’nin çabaları sonucu, Temmuz 1944’de toplanan Bretton Woods konferansından sonra kurulan ikinci finans kurumudur. Kuruluşunda 44 ülke varken, bugün üye sayısı 117’ye ulaşmıştır. Türkiye, Dünya Bankası’na 1947’de üye olmuştur.
Dünya Bankası, 1946 yılında faaliyete geçmiştir. Bankanın ilk sermayesi 10 milyar dolar olarak tespit edilmiştir. Banka sermayesinin ve oyların çoğunluğuna ABD, İngiltere, Fransa, Almanya ve Kanada sahip olmuştur. ABD tüm oyların % 27,8’ine, İngiltere ise % 11,4’üne sahiptir. Sözü geçen bu beş ülke oyların % 50’den fazlasını elde etmişlerdir. Geri kalan üye ülkeler ise diğer oy oranlarına sahip olmuşlardır.
Dünya Bankası’nın başlıca amaçları şu şekilde sıralanmıştır;
1) Verimli sahalara sermaye yatırımlarını kolaylaştırma,
2) İkinci Dünya Savaşı dolayısıyla yıkıma uğramış üye ülkeleri onarıp, ekonomilerini düzeltmek,
3) Az gelişmiş ülkelerin verimli kaynaklarını harekete geçirmek,   
4) Milletlerarası ticareti geliştirmek,
5) Üye ülkelerin ekonomik gelişmelerini sağlamakla birlikte, milletlerarası ekonomik dengeyi de kurmak,
Dünya Bankası, İkinci Dünya Savaşı sonucu yıkılan Batılı ülkeleri onarmak, ekonomik ve politik durumlarını yükseltmek yolunda çaba göstermiştir. Daha sonra faaliyet alanını genişleterek, azgelişmiş veya gelişmekte olan ülkelere yönelmiştir. Yani Üçüncü Dünya Ülkeleri’ne kredi açmak suretiyle faaliyetini sürdürmektedir. Bu krediler; ya doğrudan doğruya hükümetlere, ya da hükümet garantisi altında özel sektöre verilmektedir. Kredilerin dağılımı imâlat sanayinden ziyade, enerji, tarım, doğal kaynaklar ve turizm gibi alanlara yapılmaktadır.
Dünya Bankası, Üçüncü Dünya’nın fakir ve yoksul ülkelerine birçok kredi açmıştır. Yüksek faizli ve denetimli olarak açılan bu krediler, kredi alan ülkelere fayda yerine zararlar getirmiştir. Daima sanayi dışı yatırımlara, şartlı olarak verilen kredilerin riski büyük olmuştur.
Dünya Bankası’nın kontrolü, sanayileşmiş Batılı ülkelerin elinde bulunmaktadır. Bunun için kurulduğu günden bu yana ABD, İngiltere, Almanya, Fransa ve Kanada başta olmak üzere hep batı ekonomilerinin gelişmesi yolunda çaba harcamıştır. Üçüncü Dünya Ülkeleri’nde yaptığı faaliyet ise kredi yoluyla, ekonomik kaynakların sömürülmesi olmuştur.
DÜNYA BANKASI: DÜNYA SÖMÜRGECİLERİNİN EGEMENLİK ARACI
ABD kapitalistleri ve tekelcileri kendi politik ve ekonomik durumlarını sağlama bağlamak için her zaman yeni yol ve metotlar peşinde koşup duruyorlar. Onlar çeşitli metotlarla eylemlerini sürdürüyorlar.
Bunların diğer ülkelerde egemenliklerini sürdürebilmeleri için başvurdukları araçlardan biri de uluslararası mali kuruluşlardır. Bu kuruluşlar Birleşmiş Milletlerin insancıl çehresi ardında faaliyet gösteriyorlar. Süper güçlerin tekelci mali kuruluşları önünde üstün güçleri, kendilerine uluslararası kuruluş ve örgütleri emperyalistlerin çıkarları yönünde kullanmalarına imkân vermektedir.
Bu örgüt ve kuruluşların, düşünür ve kurucuları çoğunlukla tekelci emperyalistler olup veya onların himaye ve taahhüdü ile meydana gelerek şekillenmişlerdir.
Söz konusu kuruluşların inşa ve örgütlenmesinde hâkim kurallar sonunda emperyalist güçleri egemen kılacak ve onların gerekli kontrollerini yapmalarına imkân sağlayan biçimde hazırlanmaktadır.
Bu kuruluş ve örgütlenmelerden biri IBRD diğer adıyla Dünya Bankası’dır. Dünya Bankası kuruluşundan bugüne kadar en güçlü ve yararlı aracı olarak ABD ve diğer Batı emperyalistlerinin hizmetine girdi. Dünya Bankası’nın bunca yıldır çalışma biçimi dünya sömürgeciliğine yol açtığını ve ÜÇÜNCÜ DÜNYA’nın yoksul ülkelerinin sömürülmesi yolunda gelişmeler gösterdiğini ortaya koymuştur. Bu ülkelerin gelişme ve kalkınmalarında hiç bir yararı olmadığı gibi; söz konusu ülkelerin geri kalmalarına hatta özgürlüklerini elde edebilmelerinden bile alıkoymuştu. Dünya Bankası’nın Üçüncü Dünya Ülkeleri ile olan ilişkilerinin içyüzünü açıkça ortaya koyabilmek için onun var oluş şekli ve organlarını incelemek zorundayız.
Dünya Bankası özel koşullar altında ve ABD’nin çabaları sonunda kuruldu. II. Dünya Savaşı bitmek üzere idi. Savaşa gizli işsizlikle başlayan ABD şimdi harbin başlangıcına göre oldukça gelişmiş bir ekonomi. Yeni iş sahaları ve üstün hayat şartlarına sahip bulunuyordu.
Savaş sırasında biraz olsun hasara uğramamış olan ABD, Dünya ülkelerine ve özellikle savaşa giren diğer Batılı ülkelere göre oldukça üstün durumda idi. Savaş sırasında yapılan tahripler ve savaşın getirdiği buhranlar Batılı ülkelere yüklenmişti. Avrupa savaş sırasında büyük darbelere maruz kalmıştı. Avrupa ülkeleri karmakarışık olmuş ve iflas etmiş ekonomilerini düzene sokabilmek için kapı kapı dolaşıyorlardı. ABD, para ve mal varlığı yönünden diğer ülkelere göre üstünlük kazanıp dünyanın tek süper gücü olabilmek için çabalamaktaydı. ABD egemen ekonomisini sürdürmek için yeni savaştan çıkmış Avrupa’ya kendini onarma ve güçlendirebilmesi için yardım etmeyi gerekli buldu.
ABD, İngiltere’nin yardımı ile tertip ettiği konferansta amaçlarına ulaşmaya kalkıştı. Söz konusu konferans Temmuz 1944’de ABD’de açıldı. 44 ülkenin katıldığı bu konferansta “Dünya Bankası” ve “Uluslararası Fonu”nun kurulması kararı alındı ve konferansa katılan 44 ülke Bankanın kurucusu ve üyesi sayıldı. Fakat Rusya özel koşullar nedeni ile özellikle ABD’nin söz konusu konferanstaki üstün durumu dolayısıyla Banka ortaklık ve üyeliğini kabul etmedi. Liberya, Yeni Zelanda ve daha sonra da Polonya, Çekoslovakya ve Küba örgütten ayrıldı. Böylece Yugoslavya ve Romanya dışında örgütte doğu blokundan üye kalmadı.
Banka 1946 yılında faaliyete geçti ve Birleşmiş Milletlere bağlı “Uzmanlık Kuruluşlarından” sayıldı.
ABD bir taraftan kapitalist ekonomiyi ne olursa olsun korumak; diğer taraftan ise şiddetli buhranlarla karşı karşıya gelen sermayedarlığın kurtarılması endişesi içindeydi.
Bu şartlar altında Dünya Bankası kurularak aşağıdaki şartları izlemek kaydıyla faaliyete geçti.
1) Banka Savaş dolayısı ile yıkıma uğrayan ülkelerin onarılıp geliştirilmesi ve ekonomik durumlarının düzeltilmesi yolunda çalışılacaktır.
2) Üye ülkelerde kredi ve tahvillerle yapılan özel yatırımların teşvik edilmesi.
3) Üye ülkelerin ekonomik gelişmelerini sağlamakla uluslararası ekonomik dengenin sağlanması.
4) Uluslararası ticaretin gelişmesi.
Bankanın ilk sermayesi ABD, Kanada, Fransa, Avustralya, İngiltere ve Hollanda tarafından sağlanıp ABD’nin almış olduğu hisse senedi diğer ülkelerden fazlaydı.
Bankanın ilk sermayesi 10 milyar dolardı. Bankaca satılacak hisse senetleri de ancak üye ülkeler satın alabileceklerdi. Üyelerin oyları hisseleriyle orantılıydı. Üyelerin eşit hisse senedi alabilme imkânları da yoktu. Bütün bu nedenler dolayısı ile ABD’nin daha çok oy sahibi olacağı tabii idi.
ABD tüm oyların % 27.8’ine, İngiltere ise %11.4’üne sahipti. Bu hesapla Kanada, ABD, İngiltere, Fransa ve Almanya oyların % 50’sinden fazlasına sahip, geri kalan 104 ülke ise diğer % 50’ye sahipti.
Banka tüzüğünün 5. maddesi gereğince ilk taahhütlere ilâveten yapılan her 500.000 dolar yatırımlara nispetle bir oy hakkı veriliyor böylece ABD kendi yatırımları ile tek başına oyların 1/3’ünü eline geçirmiştir. Üye ülkeler bankaya taahhüt ettikleri yatırımların %20’sini nakit olarak ödemekle yükümlüydüler. Bu % 20’nin %3’ünü altın; geri kalan % 18’i ise o ülkenin kendi parasıyla ödeniyordu.
Banka verdiği kredi ve mali yardımlara ilâveten teknik ve uzmanlık düzeyinde de yardım etmekteydi. Bankanın açtığı kredilerin faiz oranı başlangıçta % 5 ile % 6.25 arasında idiyse de bugün % 7’yi aşmıştır.
1964 sonlarında Bankanın elde ettiği kâr miktarı 98 milyon dolara ulaşmıştı. Kuruluşundan 1967 yılına kadar verdiği kredi ve borç miktarı ise 12 milyon dolardı. Bankanın 1969 yılında mali çalışmaları 1,877 milyon dolara, 1970’de ise 2,280 milyon dolara ulaşmıştı. 1969-1973 yılları arasında Bankanın ve ona bağlı kuruluşların çalışmaları iki katına çıkmıştı. Açtığı krediler ise üst yapı yatırımları biçiminde idi. Zira alt yapı yatırımları ve Üçüncü Dünya ülkelerinde temel sanayinin kurulması tekelcilerin ve neticede Dünya Bankası’nın çıkarlarına ters düşecekti.
Bankanın üst yapı yatırımlarında elde ettiği kâr haddi alt yapı yatırımlarından daha çok olmaktadır. Afrika’da üst yapı yatırımlarına açılan krediler, tarım ve sanayiye açılan kredinin 5 katıdır. Raporlara göre Dünya Bankası’nın verdiği kredilerin tümünün % 38’inden daha az bir kısmı kredi isteminde bulunan ülkelere verilmesine karşın geri kalanı uluslararası banka ve sermayedarların cebine inmektedir. Geri kalmış ülkelere açılan 15 yıl vadeli ve % 7 faizli krediler, o ülkelerin daha fazla ekonomik zorluklar içinde kıvranmalarından başka bir şeye yaramamaktadır.
Dünya Bankası’nın açtığı kredilerin geri kalmış kalkınmakta olan ülkelerin yararına olduğunu sanmak aptallıktır. Bankanın amacı olsa olsa Batılı emperyalist ülkelerin çıkarlarını korumak ve borç alan ülkeleri daha bağımlı hale getirmektir. ABD, emperyalizm ve Dünya Bankası liderliğinde Asya, Afrika ve Latin Amerika’yı kendi egemenliği altına alabilmek için çırpınmaktadır. Banka yöneticilerinin bugüne kadarki tutumu, büyük devletlerin sahip oldukları oy hakkı ve tutumları şu acı gerçeği ortaya koymuştur ki: Dünya Bankası, Üçüncü Dünya Ülkeleri’nin sömürülmesi yolunda büyük bir âmil olmuştur. Bunlar Üçüncü Dünya’yı uzun senelerdir onarım, geliştirme adı altında yağmalamaktadırlar. Dünya Bankası da bu yağmalamanın başlıca araçlarından biridir.
Banka, Üçüncü Dünya Ülkeleri’ne ihraç ettiği özel sermaye ile kendisinin doğrudan müdahale edebilmesini ve o ülkelerin de ithalatçı, tüketici bir ülke olmasını sağlamıştır. Banka bu ülkelerdeki hâkim hükümetler aracılığıyla yatırımlarını garanti etmektedir. İran 1944 yılında adı geçen konferansa katılan üyelerden biriydi ve o tarihte 24 milyon dolar olan payı 1958’de 128 milyon dolara çıkartıldı.
Bugün artık anlaşılmıştır ki, Dünya Bankası’nın sözünü ettiği onarım ve gelişme beş büyük devletin onarım ve gelişmesidir. (*)
-----
(*) Behram Kasımi, Cumhuri İslâm Gazetesi, 13 Temmuz 1979, Tahran/İran (Kaynak: İktibas Dergisi, 1 Ocak 1981, Cilt: 1, Sayı: 1).

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.