Dulları da Evlendirin

Nevzat Laleli

Yuvamız yazı serisi

İnsana yakışan şey, elinden geliyorsa toplumun mutluluğunu temin edecek çalışmalar yapmasıdır. Çünkü toplumun saadeti aynı zamanda kendi saadetidir. Kendini bir hayvanın konumunda algılayan, “ben yaşayayım da başkası ne olursa olsun” mantığıyla hareket eden birinin toplumun bir ferdi olarak mutlu olması mümkün değildir. Yaşadığınız ortamda ihtiyaçlarınızı karşılamak suretiyle mutlu olmak istiyorsanız çalışmalı, helalinden kazanmalı ve kazancı düşük olanlarla hiç kazanamayanlara yardımcı olmalısınız.
Mutluluğun en önemli şartlarından biri de, insanın kendine uygun eş bulmasıdır. Hele bu eş arayan insanlar yaşlı insanlarsa... Bu insanlar hayatlarının büyük bir bölümünü eski eşleriyle geçirmiş, eşin ölümüyle ortada yapayalnız kalmışlardır.
Lütfen biraz düşünün. Bir ömür iyi kötü, elinizden geldiğince kendinizin, ailenizin, çocuklarınızın, çevrenizin ve milletinizin mutluluk ve refahı için çalışmış, askerlik yapmış, üretmiş, katma değer kazandırmış bir insan, eşinin ölümüyle hayatının son deminde yapa yalnız kalmalı mıdır? Bu insan siz olsaydınız, ne yapardınız?
İşte, toplum olarak yalnızlığa itilmiş bu insanlara sahip çıkmak zorundayız. Eğer toplumdaki bu eşi ölen yaşlı insanlara sahip çıkmazsak, bir gün aynı akıbete biz de uğrayabiliriz ve o zaman da kimse bizimle ilgilenmezse, halimiz ne olur?
 YAŞLI DUL ERKEKLER
Toplumumuzdaki bu kanayan yarayı, sağda solda duyuyor, üzerinde fazlaca durmuyorduk. Ama “evlendirme bürosu ile meşgul olunca kurunca bu yaranın boyutlarının daha büyük olduğunu gördük. Büromuza müracaat eden yaşlı ve erkekler, içinde bulundukları acıklı halden kurtarılmaları için bize yalvarıyorlar hatta gözyaşlarını tutamayarak ağlıyorlar. İçlerinde 12 sene yalnız yaşamış; “evladım, evde yalnızım. Düşsem kaldıracak, ağzıma bir damla su verecek, ölsem ağlayacak kimsem yok. Hâlbuki maddi durumum da iyidir. Emeklilik maaşımın benden sonra hanımıma kalmasını da istiyorum.” Veya “Benimle evlenecek eşimi hacca götüreceğim” gibi vaatlerde bulunmaktadırlar.
Yaşlı dul hanımlar için durum bu kadar acıklı görünmemektedir. Kendilerine; “kocanız ölmüş. İkinci bir izdivaç yapmayı, bir erkeğin nikâhı altında bulunmayı ve nikâh altında Allah’a kavuşabilmeyi düşünmüyor muzsunuz?” dendiğinde kendinden, çocuklarından ve toplumdan kaynaklanan engellerin olduğu tespit edilmektedir.
DUL HANIMLAR
Yaşlı dul hanımın kendinden kaynaklanan engel, “rahmetliye sadakat(!)” duygusudur. Sanki kocası seyahate çıkmış da günün birinde dönüverecekmiş gibi. Şairin dediği gibi; “Gidenin her biri memnun ki yerinden, birçok seneler geçti dönen yok seferinden.” Hâlbuki kocasının ölmesiyle birlikte, Nikâhı düşmüş ve artık bekâr hükmüne girmiştir. Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v) ise; “Sizin şerlileriniz, bekârlarınızdır” buyurmaktadır.
Hazreti Enes (r.a) dan gelen bir hadis-i şerifte, Peygamberimiz; “evlinin iki rekat namazı, bekarın seksen rekat namazından hayırlıdır” buyurmaktadır.
İkinci engel maddidir. “Rahmetlinin emeklilik maaşını alıyorum veya gayrimenkullerin kiralarını alıyorum. Oğlumun (gelinin) veya kızımın (damadın) yanında kalıyorum” denmektedir. Bunların ortaya koydukları mazeretlerini, aslında gelinine veya damadına sormak lazımdır. Bu hanımlar, hemen her gün damat veya gelinin çatık kaşları altında hayatlarını sürdürmeye çalıştıklarını bir görebilseler, bu sıkıntılar yaşanmazdı.
Çocuklarından kaynaklanan engel de yine iki boyutlu olup, biri manevi diğeri maddidir. Annelerinin yeniden evlenmelerine bilhassa erkek evlatlar karşı çıkmaktadırlar. Bunlar açıkça söylemeseler bile, babalarından sonra bir başka adama baba demek istememekte, annelerinin sanki babalarına ihanet ettiği zannına kapılmaktadırlar. Tabii tamamen yanlış bir düşüncedir. Hâlbuki bu düşüncede olanların eşlerinin kendilerinden önce ölmeleri halinde yeniden evlenmek isteyecek ve fakat kendileri de yalnızlığa mahkûm kalacaklardır.
İkinci engel ise maddidir. Eğer babalarının veya anneleri üzerinde mal bulunuyorsa bu malın başkalarına gitmesini istemeyen evlatlar ebeveynlerin ikinci evliliğine karşı çıkmaktadırlar.
Toplumun anane, görenek, örf olarak ortaya koyduğu engel ise; “Dul hanımın ikinci evlenmesi ayıptır” gözüyle bakılmasıdır. Tabii, bu yanlış örfü kırabilecek medeni cesarete sahip insanlarımız az olduğu içindir ki yaşlı dul erkeklerimiz büyük sıkıntılar çekmektedirler.
NİKÂHSIZ KALMAYIN
Dünya malının gerçek sahibi Allah’tır. Ölenin bıraktığı miras, mirasa konanın geriden kalanlarına bırakacağı mirastır. Şair; “Mal sahibi, mülk sahibi, hani bunun ilk sahibi? Mal da yalan, mülk de yalan. Var biraz da sen oyalan.” demektedir.
Yaşlı annelerini veya babalarını malının başkasına gitmesini önlemek maksadıyla bekâr bırakan evlatlar, kusura bakmasınlar hayırlı evlat değildirler. Bunlar dul kalan anne veya babalarının fikirlerini de alarak onları evlendirmelidirler. Böylece anne veya babalarının hayatlarının son demlerinde onları yalnızlıktan kurtarmalı, mutlu ve mesut kılmalıdırlar. Ananın ve babanın kendisinden razı olacağı bir evlattan, Allah’ın da razı olacağı unutulmamalıdır.
Yaşlı dul hanımlara da bir çağrıda bulunmak istiyorum. Eski eşiniz değerli bir insan ve aranızda unutulmaz hatıralar bulunabilir. Ama ölenle ölünmez. Yeni bir yuvanın kurulması, yaşlı bir erkeğin yalnızlıktan kurtarılması sizin evlenme isteğinize bağlıdır. Kızınızın veya oğlunuzun evinde damadınızın veya gelininizin çatık kaşları altında yaşamak yerine kendi evinizde ve nikâhlı eşinizin yanında yaşamak daha hayırlı ve daha güzeldir.
Bu önemli konuyu bir makale çerçevesinden kurtarıp halka mal etmek istedim. Geçtiğimiz yıllarda Ramazan ayına birkaç hafta kala Diyanet işleri Başkanlığı ile Kadın ve aileden sorumlu Devlet başkanlıklarına yazılar yazarak olaya sahip çıkılmasını istedim. Bu sene de yine Diyanet işleri Başkanı Mehmet Görmez’e bir dosya takdim ettim.
Ramazan ayının bir Cuma namazında ülkemizin bütün camilerinde, kürsü veya hutbelerde “Nikâh’ın mana ve öneminin ele alınarak bilhassa yaşlı ve dul hanımlarımızın evlenmelerini” konu alan vaaz ve hutbelerin okutturulmasını istedim.
Bakalım Diyanet camiası “Bulutların üzerinde aşağıya inerek zamanımız insanının dertlerine eğilecek midir”, göreceğiz.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.