Düğün

Ahmet Güldağ

Kararlaşan nişan akşamını iptal etmiştik. Aniden gelen istek üzerine.

Daha önce kızlarını vermeyen Davut Hoca’nın Emin Ağa lakaplı hanımı. Karşı komşuya gelip kızlarını vereceklerini söylediği için.

Ayış Nenemin içi içine sığmıyordu. “Alın bu kızı” diye.

Ayış Nenemin bu isteği üzerine gidin buraya dedim. Gittiler görüştüler ve babalar pazarlıkları yapmış oldu.

***

Nişan günü ayarlandı. Masraflar oğlan evinden olmak üzere kız evinde nişan merasimi yapıldı. Ben yani damatlar iştirak edemezlerdi.

Babam nikâh evraklarını hazırlarken evde kızın resmini görebilmiştim.

İki ay sonra belediye nikâh odasında nikâh sonrada düğün yapılacaktı.

***

Nikâh günü şöyle 5x4 mt.’lik Yusuf Bey’in şarı olup belediye olarak kullanılan. Yeksan olup şimdi yerinde İş Bankası olan belediyenin nikâh odasında ufak bir masa etrafına oturularak nikâh kıyıldı.

Birbirimize pek bakamıyorduk kaçamak yaparak yanlamasına gördük birbirimizi, evet derken…

Nerde bu günkü düğün salonlarında nikâh yapmak ne gezer o günlerde zaten Konya’da salon da yoktu.

Öyle davetli de çağrılmazdı. Aileler bulunurdu.

Birde dini nikâh yapıldı. Hoca ve iki şahit huzurunda gelin ve benden evet cevabını alınca mehir yazdırdı ve imzalattı.

***

Düğün günü gecesi geline kına, damada damat eğlencesi düzenlenirdi.

Muhacir Pazarı’ndan tutulan kadın çalgıcılar kına gecesini müziğe boğar genç kızlar hanımlar kırmızı örtü ile kapanmış gelinin etrafında eğlenirlerdi.

Sıra kına yapmaya gelir önce gelinin ellerine kına koyup bağlarlar.  Kınadan orada bulunanlarda ellerine parmaklarına sürerlerdi. Kınadan bir miktar ayrılır damadın ailesine verilirdi ki. Böylece damadın avuç içi de kınalanırdı.

Damat evinde veya bir yerde de damadın arkadaşları toplanır. Çetnevir denilen kuru yemişlerden ortaya serilen sofralığa konurdu. Bazı yerlerde rakı içenler de olurdu.

Damadın arkadaşlarından saz veya ut çalanlar Türkü söyleyenler yanında oynayanlarda olurdu.

***

Davetiyeleri ben yazdım ve gönderdim. Babam köyde öğretmen olduğu için ancak bir gün evveli gelebildi.

Düğün gününden evveli gün babam aşçı tutup malzemeleri aldı birde iki koyun kesti

Pazar sabahı evde kurulan sofralara bağdaş kurup oturacaktı yemek sırasında.

Çok yakın ailelerde bile yalnız beyler geldi hanımlar yok!

Neye gelmediler deyince “davetiyede maaile yazmadığı için” deyince benim hatam anlaşıldı ve haber salınıp gelmeleri temin edildi.

Sofraya oturanlar yayla çorbasını müteakip pilavın üzerine konan ve tepsiyi kaplayan etli pilav, irmik helvası, sıcak bamya çorbası yedikten sonra küçük tepsi içinde üzerine bol zerde dökülmüş pilava kaşık sallarlar.

Bu tepsi sofradakilerin durumuna göre en az üç defa sonrası oradakilerin isteğine bağlı.

Rivayet, bir yerde yedi defa istenince, “kim bunlar” diye aşçıbaşı gelip bakmış.

Damat ortada görülmez. Sağdıcı ile onlar başka evde yerler ve gelinin gelmesini beklerler.

***

Saat üçe doğru bugünkü gibi kendi otoları ile değil tutulan süslenmiş paytonlarla damat evinden çıkan

Grup gelin evine varırdı.

Damadın babası yani kayınpeder kız babası ile tokalaşıp konuşurlar. “Gelinimizi almaya geldik” derler

Gelinliği ile çıkan gelinin gözü yaşlıdır. Türküdeki gibi “ağlaya ağlaya gider gelin” durumu hakikatleşir ve kiralık olan süslenmiş taksiye binerek Türbeye doğru yol alırlar.

Türbe önünde dolaşımı müteakip damadın evine doğru gelir gelini indirirler.

Yollarda taksinin önüne geçip bahşiş isteyenler hayli olur.

Bendede böyle oldu aynen tabii.

Gelinin görünmemesi için tutulan perdeler arasında gelin girerken bende avucumdaki nikel paraları başına doğru savurmuş oldum. Çocuklar kapışıyordu.

O kadar. Ben kapıda gelini koltuğuma alama işlemi yoktu. Annem gelinin elinden tutup içeriye götürdü.

Akşam yemeğini sağdıçla dışarıda yedik ve yatsı namazında camiye gittik

Namaz sonu eve geldik. Akraba ahbap tanıdık komşu olanlar da bizimle beraber evin hayatını doldurdular.

Hoca duaya başladı. Dua sonrası beni içeriye yolladılar.

İçerideki odaya girdiğimde Ayış Nenem mangala kahve sürmüş oturuyordu.

“Gel bakalım güzel oğlum. Şu kahveleri içerken birbirinizi tanımış olursunuz” deyip kahveleri verdi.

Beraber yarım saat kadar otururken “Allah sizi sevgi içinde bir yastıkta kocatsın. Birbirinize sevgi içinde müsamahakâr olun” gibi bazı tembihlerinden sonra “bana müsaade” deyip ayrıldı.

***

Gelecek yazıda buluşuruz inşallah…

***

Sağlık ve esenlik içinde sevdiklerinizle yaşam dileğimle…

Gelin Mukaddere Özdiş

 

Damat Ahmet Güldağ

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.