DOSTLUKTAKİ SIRLAR -2-

Nurten Selma Çevikoğlu

 

Dostun varlığı, her zaman yakınınızda olmasa da kalben yanınızda olması yüreğinizi rahatlatır, içinizi sımsıcak huzurla doldurur. Hatırladığınızda yüzünüzde taptâze bir tebessüm olur. Aslında dost ve dostluklar hayâtımızın vaz geçilmezleridir. Dost zor bulunur, bulunduysa da, muhafaza etmek gerekir. Üzüntü ve sevincimizi paylaşacağımız dostlar bizim yaşam enerjimizdir. Pek tabi, dostların genelde ahlâkî özellikleri ve şahsiyet birikimleri birbirine benzer ancak bâzen çok az da olsa nâdirattan ayrı karakterde olanlar çıkabilir. Ortak paydalar, dostlukları geliştirir, pekiştirir. Meselâ; merhamet, şefkat, paylaşım, empati dostlukların devâmı için ortak hasletlerdir. Asrın değersizlik hastalığında bu insânî ve ahlâkî erdemler her ne kadar azaldı ise de en azından vâr olanların kıymetini bilmek lâzımdır. Pespâyeliğin alabildiğince hızla ilerlemesi bizim dostluklar husûsunda umudumuzu kaybettirmesin. Biz her zaman güzel olup, güzeli yayma davâsında olalım inşaALLAH.

Dost sizin ayıbınızı, kusurunuzu örter. Affedici, sır saklayıcı, problem giderici, üzüntü paylaşıcı olur. Dostluk tatlı, huzur verici bir duygu birlikteliğidir. Aradaki iletişim kazâlarında anlayış ve hoşgörüyle sıkıntılar giderilir. Dostlar arasında kırıcılık, yıkıcılık olmaz. Hep samimiyetle, ard niyetsiz, saf ve temiz davranışlar dostluğu besler. Dost anıldığında insanın içini huzurla doldurur, rûha serinlik, zihne canlılık bahşeder. İşte dost budur.

Dost hayâtın yoğunluğundan bunalan, dert ve sıkıntılarından daralan insanın sığınacağı bir limandır. Dost zenginliği en büyük servettir. Asrımızda dost bulabilmek, dostluğu sürdürebilmek gâyet ehemmiyetlidir. Dostluğun sürekliliği, beceri ve fedâkarlık ister. Devamla dostluğu muhafaza, vakit ve emek ister her şeyden önemlisi de ‘vefâ’ ister. Dostluk da ‘vefâ’ esastır. Vefâ, dostluğu besler, dostluklar vefâyla devam eder. Vefâ olmazsa dostluk biter.

‘Değer ver ki, değer göresin’ anlayışıyla dostluklarda karşılıklı değer verme ve değer görme beklenir. Yine dostluklarda ‘güven’ esastır. Birbirlerine güvenmeyenler nasıl dost olsunlar? Dost her hâlükârda dostunun kendi yanında olacağına itimat eder.

Dost sâhibi olmak önemlidir ama doğru dostlar edinmek daha önemlidir. Zira; ‘Kişi dostunun dîni üzeredir’ denir. Yanlışlar, kirler, günahlar menfî dostlardan bulaşır. İmâmı Gazâli Hz. bu hususta; ‘Sâdece mikroplar ve hastalıklar değil, ahlak ve huylarda sirâyet eder. İyilerle berâber olandan iyilik, kötülerle berâber olanlardan kötülük yansır. Fâsık ve gâfiillerle zâhiri berâberliğin zaman içinde zihnî berâberliğe, zihnî berâberliğin de bir müddet sonra kalbî berâberliğe dönüşeceği ve bu durumda insanın adım adım helâke sürükleneceğini’ belirtir. Âlemlerin Efendisi aleyhissalâtu vesselam; ‘İyi arkadaşla kötü arkadaşın misâli, misk taşıyanla, körük çeken (demirci dükkanında) insanlar gibidir. Misk satan, ya sana kokusundan ikram eder veya sen ondan satın alırsın. Körük çekene gelince o; ya senin elbiseni yakar yâhutta onun kötü kokusu sana sirâyet eder.’ Buyururlar. (Müslim, Birr 146)

Aslında gerçek dostlukların sonsuzluk âlemine yâni ahret âlemine tesir eden derin etkileri vardır. Bu sebeple dünyâdaki dostluğun, imânın tesis ettiği ‘kardeşlik’ ile irtibâti bulunur. Dostlar iki taraflı dindar ise bunlar sâdece bu dünyâda sevgi bağı kurmuş değildir. Onlar sonu ahrete uzanan bir gönül köprüsü tesis etmişlerdir. Bundan karlı ne olabilir? Zira böylesi dostlar arşın gölgesinde gölgeleneceklerdir.

Mümin kişinin hayatta dost edinirken en temel gözeteceği dostluk kendisini, en mükemmel bir şekilde yaratan Rabb’ini dost seçmesidir. Cenâbı hak buyuruyor ki bu hususta: “Allah düşmanlarınızı sizden daha iyi bilir. Gerçek bir dost olarak Allah yeter, bir yardımcı olarak da Allah kâfidir.” (Nisa, 45) O halde gerçek dost O’dur. O’nu dost edinenleri dost edinmek akla en yaraşandır. Böyle dostlar dâima mümin kişiyi iki dünyâda mesud kılacak ve hep insanın içini huzurla dolduracak ender dostluklardır. Yine bu konuda, Hz. Kur’an’da şöyle buyrulur: “Bilesiniz ki Allâh’ın dostlarına korku yoktur. Onlar üzülmeyecekler de. Onlar, imân edip, takvâya ermiş olanlardır. Dünya hayâtında da, ahrette de onlara müjde vardır. Allâh’ın sözlerinde asla değişme yoktur. İşte bu büyük kurtuluşun kendisidir.” (Yunus, 62-63-64)

Hâsılı dostluğun temelinde, ‘Allah rızâsı’ hedefi bulunmalıdır. Böyle dostlukların ebedî bir âkıbeti olur. Dostun Allâhu Teâlâ’nın emirleri dışında bir davranışı olmaz. Onlar şefkatli, muhabbetli, yumuşak tavırlı ve anlayışlıdır. O dostlar tıpkı ‘Asr Sûresi’ndeki gibi hep birbirlerine hakkı, hayrı ve sabrı tavsiye ederler. Dostlar birbirlerini yanlış işlere dalmaktan, lüzumsuz-boş işlerle uğraşmaktan, günaha dalmaktan sakındırırlar. Zâten yüce peygamber aleyhissalâtu vesselâm’ın dostluğun temeli için şu uyarısı vardır; ‘Ey Müslümanlar! Allah için kardeş olunuz.’ (Buhârî, Edeb 58)

Şu fâni dünyâda ömrümüzden başka sermâyemiz olmadığına göre ahreti kazanmak da bizim en mühim görevimiz olduğuna göre; bize Hz. Allah Celle ve Âlâ’yı, şerefli Kur’ân’ı, yüce dînî İslâm’ı, şanlı Peygamber aleyhisselâm’ı seven dostlar edinmek düşer. Onlar bizi ebedi saadete taşıyacak dünya ve ahrette en büyük destekçilerimizdir. Allâhu Teâlâ böylesi dostlarla hayâtımızı bereketlendirmeyi bizlere nasip etsin inşaALLAH.

Efendim sizlere hayırlı cumâlar diliyorum.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.