Dönüşümden Küreselleşmeye

Süleyman Küçük

Küreselleşmeye razı edebilmek için insanların önüne birbirinden farklı imiş gibi gösterilen ama aslında sadece kelimeleri farklı olmasına rağmen sonuç itibariyle anlamları aynı olan pek çok kelimeler konulduğunu görüyoruz.

Bu kelimelerden bir tanesi konu başlığımız olan dönüşüm mefhumudur.

12 Eylül sonrası oluşturulan siyaset ortamında bu kelimenin ilk defa Özal tarafından bir siyasi argüman olarak kullanıldığını gördük.

Basit ve masum görünen bu kelime aslında tam da bu gün dünyaya dayatılan küreselleşme kelimesinden bile daha geniş anlam ifade etmesine rağmen ilk ifade edildiği yıllara neticesinin böyle olabileceği belki de kullananların bile aklına gelmemiştir.

Bugün küreselleşme adı altında insanlara dayatılan yenidünya düzeni ülkelerin var olan ekonomik, siyasi, sosyal ve kültürel alanlardaki ortak değerlerin yerel ve ulusal sınırlar tanınmadan yok edilerek yeni kurulacak düzenin dünya çapında yayılması olarak tanımlanabilir.

küreselleşmeyi dünyanın küçülmesinin bir sonucu veya dünyanın bir bütün olarak gelişmesi ve güçlenmesi olarak tanımlayan bir kavram olduğunu iddia edenler, daha önce de transformasyon dedikleri dönüşüm, değişim ve modernleşmeyi da aynı şekilde insanlara dayatmışlardı.

Küreselleşme başta modernleşme olmak üzere ne değişim, ne gelişim, ne de dünya çapında zenginliğin bölüşümü olmak üzere hiçbir mefhumun sonucu değil, bilakis sözü edilen kavramların arkasına gizlenmiş küresel sömürünün şimdiki zamanda ifade edildiği bir kavramdır.

Daha açıkçası küreselleşme küresel emperyalizmin ta kendisidir.

Küreselleşme aynı zamanda diğer bir deyişle 1950 li yıllardan sonra azgınlaşan kapitalizmin ve küreselleşen kapitalist sermaye birikiminin yeni bir aşaması olarak da ifade edilebilir.

Küreselleşmeyi bir ideoloji değil de bir tanım olarak kabul edenler bilmelidirler ki, dünya üzerindeki her ideoloji hâkimiyetini tesis etmeden önce kendi maksadını gizlemek için farklı kelimeler ve tanımlar kullanmış, hatta insanlara hoş gelecek şekilde toplumda saygı ifade eden mefhumları da kullanmaya özen göstermiştir.

Bu anlamda dikkat edilmesi gereken hususun terim değişiklikleri ile nelerin gizlenmesinin amaçlandığını veya yeni kurulmak istenen düzen karşısında itiraz etmeye çalışacak kitlenin yılgınlık ve çaresizlik içinde bırakılabilmesi için insanların ötekileştirilerek zaman ve kazanmaya çalışıyor olmalarıdır.

Küreselleşme yanlılarının kazanımlarını büyük gösterebilmek için toplumdaki mefhumları alt üst ederek kavram kargaşasına neden olduklarını böylece özel ve kamusal alan ile iyi ve kötü kavramlarının birbirine yaklaştırılması hatta karıştırılması sonucunda gerçeğin olduğundan farklı gösterilebildiği bir bilgi türünü hâkim kılmaya çalışmalarını görmekteyiz.

Küreselleşme basit bir tanımla ve sadece kapitalizmin gelişmesinde bir aşama olarak görenlerin bile dünyanın tek bir pazar haline gelmesi sonucunda fakir ve gelişmekte olan ülkelerin ulusal pazarlarının emperyalist ülkelerin açık pazarı haline gelmesini görebilmiş olmaları geç kalmış bir başarı bile sayılmaz.

Gerçek anlamda küreselleşmenin tamamlanması sonunda teknolojinin hızlı gelişmesi ve geniş bir alana yayılması ile mal ve hizmetlerdeki üretimin giderek artan hareketliliği ve mal ve hizmet akışının dünya çapında ülkeleri birbirine bağımlı hale getirmesinin sınır ötesi sermaye ve ekonomik bütünleşme olacağını savunanların görmek istemedikleri şey küresel sömürünün tamamlanacağı gerçeğidir.

Dünya ülkeleri arasındaki gelişme kriterlerine baktığımızda emperyalist ülkelerin küresel şirketleri aracılığı ile yaptıkları faaliyetler sonucunda o ülkelerde ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel alanlarda pek çok değişim yaşanmakta ve söylenildiğinin aksine küreselleşme batılı ülkelere küresel çapta avantaj sağlamaya devam ederken sömürülen ülkelerin daha fakir ve gelir açısından daha da geriye düşme tehlikesiyle karşı karşıya kalmaktadırlar.

FARKINDA MISINIZ?

Küreselleşme adı altında dayatılan ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel alanlardaki değişim sürecinin kodlarını zamanında çözebilen ülkeler küreselleşmenin zararlarına karşı tedbirler alırken küreselleşme sürecinin ideolojisini anlamakta ve dayatılan değişimin boyutlarını kavramakta geç kalan ülkeler ise tarihte hiçbir zaman olmadıkları kadar fakirleşmektedirler.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.