Dirilişin Şairi: Sezai Karakoç’u Yeniden Hatırlamak

Dirilişin Şairi: Sezai Karakoç’u Yeniden Hatırlamak

“İnsan, inancını kaybettiğinde her şeyini kaybeder.” Sezai Karakoç

Sezai Karakoç ismi ve düşünce dünyası, elbette bu yazıya sığmayacak kadar büyük bir değerdir. Ancak vefatının sene-i devriyesinde onu anmak ve düşünce dünyasını yeniden keşfetmek adına bu satırları kaleme almanın önemli olduğuna inanıyorum.

Sezai Karakoç (1933–2021), Türk şiirinin ve düşünce dünyasının en önemli isimlerinden biridir. Şair, düşünür, yazar ve Diriliş Hareketi’nin kurucusudur. Eserlerinde İslam medeniyetinin yeniden dirilişi, insanın iç dünyası, metafizik arayışı, toplum, hak, hakikat ve adalet temalarını işlemiştir.

Onun düşünce dünyasında asla umutsuzluğa rastlayamazsınız; çünkü onun “Umutsuzluk yok; çünkü Allah var.” sözü, bu kapıyı tamamen kapatan bir dünya görüşünü ifade eder. Bu çerçevede, Dicle Üniversitesi öncülüğünde Kayapınar İl Halk Kütüphanesi’nde bir anma programı düzenlenmiştir. Dicle Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kamuran Eronat ile Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Turan Karataş, katılımcılara Karakoç’un düşünce dünyasını ve şiirinin temel özelliklerini anlatmışlardır. Karakoç’un en çok Namık Kemal, Mehmet Akif Ersoy ve Necip Fazıl Kısakürek’ten etkilendiği aktarılmıştır.

Aynı zamanda Sezai Karakoç, yaşamı boyunca kimseye minnet etmeyen, kalemi dışında hiçbir güce yaslanmayan bir duruşun sahibiydi. Ne makam istedi, ne ev talep etti, ne de düşüncesini kolaylaştıracak bir ayrıcalık aradı. Tek bir arzusu vardı: Diriliş düşüncesinin yayılması ve bu idealin ete kemiğe büründüğü Diriliş Dergisi’nin yaşaması. Bu uğurda yıllarca büyük bir fedakârlıkla çalıştı ve dergide 396 sayı yayımlandı. Onun “Kimseye minnetim yok” anlamına gelen, sosyal medyada da sıkça paylaşılan yürüyüş videosu aslında bir hayat felsefesinin özetiydi: Karakoç, yalnızca hakikate, inanca ve diriliş idealine bağlıydı. Bu duruş, onu çağdaşlarının çok ötesine taşıyan ve nesiller boyu hatırlanacak bir şahsiyet kıldı. “Dâvamız ve dâva için kavgamız hakikat dâvası, hakikat savaşıdır” sözü bu manada bu duruşu özetlemektedir.

Salonda özellikle dikkatimi çeken, Sezai Karakoç Anadolu Lisesi’nde öğrenim gören öğrenciler oldu. Geleceğin teminatı pırıl pırıl gençler, konuşmacıları büyük bir dikkatle dinlediler. Sanki okudukları liseye ismini veren büyük şahsiyet, tam da karşılarında duruyormuş gibiydi.

Bu yazının ana konusu büyük şahsiyet Sezai Karakoç’un düşünce dünyasını vurgulamaktır. Bu vesileyle belirtmek isterim ki Millî Eğitim Bakanlığı ile Kültür ve Turizm Bakanlığının bu tür etkinlikleri çoğaltması, gençlerimizin kültürel ve düşünsel mirasla daha yakından buluşması açısından büyük bir önem taşımaktadır. Türk düşünce hayatının değerli isimleri elbette eğitim kurumlarımıza kazandırılıyor; ancak öğrencilerimizin bu isimlerin taşıdığı derin anlamı ve bıraktığı mirası daha güçlü bir farkındalıkla hissedebilmeleri için bu tür buluşmaların son derece kıymetli olduğu kanaatindeyim. Yapılan etkinliğin bu farkındalığı açık bir şekilde artırdığına salondaki herkes gibi şahit olarak bahtiyar oldum.

Nesillerin kültürel mirasla tanışarak bilgi ve farkındalık birikiminin sürdürülebilirliği sağlamak adına önerim, bir mevzuat veya protokol ile üniversitelerde görev yapan akademisyenlerin belirli dönemlerde okullarda bu tür etkinliklerde yer almasını sağlamaktır. Bu uygulama, hem akademisyenin bilgisini öğrencilerin seviyesine göre uyarlamasına hem de gençlerimizi daha yakından tanıma fırsatı oluşturacağını değerlendiriyorum. Örneğin hedef kitle öğrenciler, “Ne tür sorular soruyor, hangi konuları merak ediyor ya da bir bilgiyi daha iyi nasıl kavrayabilirler?” gibi konularında önemli bir etkileşim ortaya çıkacağına inanıyorum.

Sezai Karakoç’u anmak yalnızca bir şairi veya düşünürü hatırlamak değildir; aynı zamanda bir duruşu, bir medeniyet tasavvurunu ve hiçbir dünyevî beklentiye minnet etmeyen bir iradeyi yeniden hatırlamaktır. Onun hayatı, kalemin ve düşüncenin maddî imkânlardan daha güçlü olduğunu kanıtlayan nadir örneklerden biridir.

Onu anmak, sadece bir vefa göstergesi değil; aynı zamanda bir bilincin ve diriliş çağrısının taşıyıcısı olmaktır. Bu vesileyle etkinliğe konuşmasıyla da destek veren başta rektör hocamız olmak üzere, etkinliğin vücut bulmasına katkı sağlayan tüm paydaş kurumlara, öğrencilere ve edebiyat sevdalısı katılımcılara teşekkürü bir borç bilirim.

“Karanlıklar ışığa gebedir; yeter ki umudu diri tut.” Sezai Karakoç

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazarlar Haberleri