Destansı Çanakkale’nin Âciz Bir Yorumu

Nurten Selma Çevikoğlu

Bundan tam yüz sene önce cereyan eden dünya târihinde muhteşem bir yere sâhip olan 1. Dünya Harbi içinde Çanakkale Savaşı’nın konumu bir başkadır. Bir başkadır Çanakkale! Bir memleketin hatırı sayılır rakamda gençleri gömülmüştür vatan toprakları uğruna, ülkenin geleceği adına ama neticede farklı bir târih yazılmıştır Çanakkale’de. O vakitlerde verilen kayıplarda iki yüz elli bin vatan şehidi evlâdımıza rağmen onca imkansızlıklar içerisinde inanılmaz bir iman gücüyle destansı bir başarı kazanılmıştır.

Bugün 18 Mart bu muhteşem başarıyı anmayalım da neyi analım? Hatta sâdece anmakla kalmayalım hep birlikte genciyle-yaşlısıyla, çoluk-çocuğuyla, kadını-erkeğiyle yaşayalım Çanakkale’yi. Bir daha analım, şehidlerimize Fatihalar, hatimler gönderelim, evlatlarımıza Çanakkale rûhunu yerleştirelim.

Çanakkale nasıl kazanıldı? Başarı neyle geldi? Askerimizin içinde bulunduğu her türlü imkansızlığa rağmen onları düşmana karşı zafere götüren güç nasıl bir güçtü? Bunları öğretelim. Kutsal nedir? Vatan nedir? Toprak nedir? Bayrak nedir? Şehid nedir? Anlatalım, öğretelim gençlerimize. Bunlar bizi bir arada tutan en güçlü mânevi dinamiklerimizdir. Biz bu değerlerimizle ayakta kaldık ve bundan sonra da yine ayni değerlerimizle ayakta kalacağız.

Evet, Çanakkale Savaşı 1. Dünya Savaşı’nda Türk ordusunun kazandığı destansı bir savaştır. Ordumuz 18 Mart 1915’te düşman birliklerine karşı muhteşem bir gâlibiyet elde etmiştir. Halbuki düşman kuvvetlerinin bize göre çok güçlü deniz donanmasına, savaş zırhlılarına ve kalabalık birliklerine sâhip olmasına rağmen denizde ağır hezimete uğramaları üzerine bu sefer akıllarınca Gelibolu Yarımadası’na asker çıkararak denizde bitiremedikleri işi karadan bitirmek istediler. Askerlerimiz Arı Burnu, Conk Bayırı, Bolayır, Kilitbahir, Seddülbahir, Kumkale, Kabatepe, Alçıtepe, I. ve II. Anafartalar muharebelerinde vatan uğruna seve seve bağışlanan iki yüz elli bin şehid karşılığında büyük bir zafer kazandı. Bu zaferde askerlerimiz âdeta ölüme meydan okumuşlardır. Çanakkale ölümüne kazanılmış bir başarıdır. “ÇANAKKALE GEÇİLMEZ”i bize bağışlayan şehidlerimizi bugün ve her zaman rahmet ve minnetle anıyoruz, anacağız.

Herkesin bildiği ufak bir öyküyü buraya almadan geçemeyeceğim. Bizim askerimizdeki ölçüye bakar mısınız? Bunları hak-hukuk gözetmeyenlere belletelim lütfen!

“O zamanlar Kocadere Köyü’nde büyük bir sargı yeri kuruluyor. Kimi Urfalı, Kimi Bosnalı, Kimi Azerbaycanlı, Kimi Adıyamanlı, Kimi Gürünlü, Kimi Halepli çok sayıda
yaralı getiriliyor… Bunlardan biri Lapseki’nin Beybaş Köyündendir ve yarası oldukça ağırdır.
Zor nefes alıp vermektedir. Alçalıp yükselen göğsünü biraz daha tutabilmek için
komutanının elbisesine yapışır. Nefes alıp vermesi oldukça zorlaşır ama
tane tane kelimeler dökülür dudaklarından. ‘Ölme ihtimalim çok fazla… Ben bir pusula yazdım… Arkadaşıma ulaştırın…' Tekrar derin nefes alıp, defalarca yutkunur: ‘Ben… Ben köylüm Lapsekili İbrahim Onbaşından 1 Mecidiye borç aldıydım… Kendisini göremedim. Belki ölürüm. Ölürsem söyleyin hakkını helal etsin' ‘Sen merak etme evladım' der Komutanı, kanıyla kırmızıya boyanmış alnını eliyle okşar. Az sonra komutanının kollarında şehit olur ve son sözü de 'söyleyin hakkını helal etsin' olur… Aradan fazla zaman geçmez. Oraya sürekli yaralılar getiriliyor. Bunlardan çoğu daha sargı yerine ulaştırılmadan şehit düşüyor. Şehitlerin üzerinden çıkan eşyalar, künyeler komutana ulaştırılıyor. İşte yine bir künye ve yine bir pusula. Komutan gözyaşlarını silmeye daha fırsat bulamamıştır. Pusulayı açar, hıçkırarak okur ve olduğu yere yığılır kalır. Ellerini yüzüne kapatır, ne titremesine ne de gözyaşlarına engel olamaz… PUSULADAKİ NOT: ‘Ben Beybaş Köyü’nden arkadaşım Halil'e 1 mecit borç verdiydim. Kendisi beni göremedi. Biraz sonra taarruza kalkacağız. Belki ben dönemem. Arkadaşıma söyleyin ben hakkımı helal ettim.'

Çanakkale’de millet olarak verdiğimiz iki yüz elli bin vatan şehidi bizlere şunu göstermiştir ki; can çekişen bir devletin içinde kahraman bir milletin varlığı mevcuttu. Çanakkale Savaşlarını işte bu yüce ruh kazanmıştır.

“DUR YOLCU!

Bilmeden gelip bastığın bu toprak, bir devrin battığı yerdir.

Eğil de kulak ver, bu sâkin yığın, bir vatan kalbinin attığı yerdir.

------

"Türkler, Çanakkale'yi zorlayan çağının en ileri tekniğine sahip güçler karşısına adeta bir kale gibi dikilmişlerdir.”

Churchill

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.