Demek ki lüksmüş!!!

Recep Çınar

Sakın ha! Kimse sadece ekonomik nedenleri öne sürmesin. Bugünkü dramatik tablo için. Sorun sadece o değil. Daha derinde. Derinlerinde. Şehrin ve kulübün ehliyetsiz ellere tesliminde.

Siyasetinde.
Lokomotif olması gereken dinamiklerinin ilgisizliğinde.
Velhasıl şehrin kendinde.
Niyesinin en güzel cevabı Eskişehirspor’da. Onlar da aynı dertten muzdarip. Onlarda da borç gırtlağa kadar. Hatta daha da ötesinde. Oyuncuları Trabzonspor maçına çıkmayacak kadar “cinnet” halindeler. İstanbul Büyükşehir Belediyespor’un da onlardan bir farkı yok. Onlarda manevi bir travmanın eşiğinden döndüler. Eskişehir takımı Konya’da kazanmayı bilmiş ve lige tutunmuş. İstanbul takımı ise son 5 maçında sadece lige aylar önce mendil sallayan Hacettepe’ye yenilmiş. Kocaelispor’u dışarıda, Kayserispor’u evinde, Sivas gibi takımı deplasmanda ve Gençlerbirliği’ni evinde yenmiş. Krizi, bir anlamda avantaja dönüştürmüş. Ehil ellerde olmanın farkı ile. Yani bu 4 maçta kazandığı 12 puanla kefeni yırtmış.
Benzer tablodan çıkarılabilecek sonuç şu:
Ekonomik yokluğun sadece bir şey olduğunu, ama, her şey olmadığını  göstermiş Abdullah Avcı ve talebeleri.
Anlamak lazım. Doğru taşların, doğru yerlerde olması gerek. Yönetsel ve teknik yapılanma adına. Gerisi, karın doyurmayan boş laflar.
Defalarca yazdım, “sahipsiz şehir” diye. İşte geldiğimiz nokta.
Konyaspor’u süper lige taşıyan eski başkan Mehmet Köseoğlu “Bu şehre süper lig lüks” dediği zaman kızılca kıyamet kopmuş, bu takım için gözyaşı dökmüş, sağlığını yitirmiş bir insanı neredeyse bir vatan haini ilan etmedikleri kalmıştı.
Hem de üç kuruşluk adamlar.
Dahası, kanı on para etmeyen, bir yerlere mideden bağlı olanlar.
Şimdi de, utanmadan, sıkılmadan timsah gözyaşları döküyorlar.
Eğer varsa nasibime düşen, bilirim almasını ben de! Şayet ortada Konya ve Konyaspor adına  bir kalitesizlik, bir nemelazımcılık, bir vurdumduymazlık varsa, bu sadece şehrin ve şehrin takımı Konyaspor’un kalitesizliğinden gelen bir durum değildir.
“Toplam kalite” ile alakalıdır bu.
Peki Konyaspor, ilgili ilgisiz insanların eline ve diline bu kadar kolay düşmeyi hak ediyor mu sizce?
Şüphe götürmez.
Cevabı kesinlikle hayırdır bu sorunun. Şehrin,  en önemli marka değerine yapılan en büyük kötülüktür bu. Bunun ötesi yok! İzahı da. Toplama bakmak lazım. Toplam da bir kalitesizlik var ise, bağırmanın çağırmanın da bir anlamı yok. 
Açıkçası içim yanıyor. Bu takımın bu hallere getirilmesi canımı acıtıyor. Ne yalan söyleyeyim, son dönemlerde yaşadığım en acı ölümler bile böyle koymadı bana. Derin yaralar açmadı yüreğimde. Sadece Konyaspor’un tükenişi değil, şehrin tükenişi de koymaya başladı bana.
Sahipsizliği de cabası.
Diyeceksiniz ki, “Dünya’nın sonu değil”
Eyvallah da.
Peki bu şehir bunu hak ediyor mu? her şeye rağmen yine de “hayır”dır bu sorunun cevabı. Bu takımın çektiğini bir biz biliriz bir de kendi. “Kendi düşen ağlamaz” diyerek geçiştirilemez bunlar. Var elbet hataları ya da hatalarımız. Ama, hataya sürükleyen nedenlere de bakmak lazım. Daha da ötesinde niyete. Tabi ki kadere de.
Lafı uzatmanın bir anlamı yok. Söz biteli çok oldu. Aslı şu; Şehri yıllar önce, şehrin takımını da Eskişehir maçından sonra yolcu ettik Bank Asya’ya. Her ne kadar matematiksel olarak lige tutunma gibi bir durum olsa da.
Ben “şehir sahipsiz” dedikçe, birileri “gamlı baykuş” yakıştırması yapmıştı. Şehrimin en ücra köşelerinde muhtarlık bile yapamayacak insanların, şehrin en kritik noktalarında yöneticilik yapması, bu şehrin ne kadar “sahipsiz” olduğunun göstergesi değil de ne?
Kimse bu şehrin “dünya şehri” olduğunu savsaklamasın. Konya’nın Kırşehir’den, Çankırı’dan, Bilecik’ten, Bingöl ya da Bitlis’ten ne farkı var?
Soruyorum size ne farkı var?
Kimse kimseyi kandırmasın, kimse de kusura bakmasın. Bu şehir dünya şehri filan değil. Bu şehir sadece dünya’nın metropol köyüdür.