Cumhuriyetin İlk Köy İlkokul Öğretmenleri

Ahmet Güldağ

24 Kasım anma günü dolayısıyla, eli öpülesi Öğretmenlerimizi, tebrikle başarılar dilerim.
***
Cumhuriyetin kuruluş tarihinden de evvel yani 1922 yılında Köy İlk Okulu öğretmenliğine başlamış bir öğretmenin evladıyım.
***
O günlerin öğretmenleri, “öğretmenler günü” gibi hatırlamaları göremezlerdi.
Dahası, bugünün öğretmenlerinin her ne kadar yaşamda eksiklikleri olsa da…
Onlar, bu günlerin yaşamlarındaki sosyal hayatın hiç birini göremezlerdi.
***
Kuş uçmaz kervan geçmez misali Torosların üstlerindeki ta Osmanlı zamanında yapılmış sıvasız taş duvarlı iki üç odası olabilen mahalde. Kışın odun sobası ile ısınabilen sınıflarda ders yaparlardı.
***
Bunları anlatırken bu günün yaşamında olanlar “olur mu hiç” diyebileceklerdir ama…
Seksen yaşını bulan yaşlılardan işin doğrusunu öğrenebilirler.
***
Önce kendi yaşamlarından dem vuralım.
Tabii ki Rahmetli babam ve arkadaşlarında gördüklerimi sunmak isterim.
***
Ekseriyeti Konya şehri köylüklerinden olup, Şehire yerleşmiş olan bu öğretmenler…
Eylülün on beşinci günü, zamanın demirciler içindeki Karagülle Hanı önünden Hadim İlçesine götürecek taka bir otobüse binerlerdi.
Şoförün ne zaman uygun gördüğü (ki bu iki üç saat sürebilir) zaman sonrası yola koyulmuş olurlardı.
***
Öyle asfalt değil şose bile olmayan tozlu daracık ve çok eğimli yollardan Hadim İlçesine varılırdı.
Bundan sonrası vazifeli oldukları köylerden gelen Katır ve Merkeplerle Keçi yollarından saatlerce dağ, dere aşarak vazifeli köylere varmış olurlardı.
***
Köylerde öyle kiralık birkaç odalı ev falan ne gezer…
Bazı köylülerin üzümlük odası dedikleri yeri rica yanında kira ile tutar, iki odanın birini oda diğerini Mutfak olarak kullanma mecburiyetinde kalırlardı..
***
Şehrin Fırın ekmeğini bulmak ne gezer. Saç üstünde pişirilen, bugün yufka dediğimiz Şepitleri ekmek olarak taam ederlerdi.
Çamaşırlar, varsa köyün çamaşırhanesine gidilir orada halledilirdi.
Akşamleyin Köylülerin ekseriyeti idare denilen ufacık olan ve az ışık veren ile veya odanın içindeki Ocakta yanan odunların alev ışığından istifade ederken, öğretmenlerin Gaz lambaları olur onunla ışıklanırlardı.
***
Sabahleyin erkenden okulun yolu tutulur, bir öğretmen odası üç tanede sınıfı olan binada tek başlarına 1939 yılına kadar üç sınıfa birden ders verirlerdi.
1939’dan sonra Köy İlkokulları beş sınıfa çıkartılmıştı ama…
Öğretmen yine bir, bina yine üç odalı yerdi.
Babamın okulunda okulu olmayan civar köylerden de gelen on beş kadar öğrenci ile doksan öğrenci oluyordu.
Düşünün bu üç odada, bir sırada üç kişi ve sıkışmış oluşumun halini!
***
Sınıflarda öğrenim, Öğretmen beşinci sınıfta ders veriyorsa dördüncü üçüncü ve ikinci sınıftaki başarılı öğrenciler bir derece altlarında ki sınıfa öğretmenlik yaparlardı.
***
Kendileri, aile efradı çocukları hastalanırlarsa gidilebilecek yer ve imkân yoktu. Çok ağır hastalık için İlçeye hayvanla gidilir ilçe doktoru varsa ona, yoksa Sıhhiye Memuru derman bulmaya çalışırdı. Oda olmazsa Konya ya telefon edilir bir günde bir kaptıkaçtı gelir bir günde de giderdi. Nitekim Rahmetli Fahri Dündar Hoca öyle olmuştu ama kurtarılamadı.
***
Öğrencilerin kitap, defter, kalem kırtasiye ihtiyacını şehre giden köylülere ısmarlanır gelince çoğu fakir olup para ödeyemeyenler yumurta vb. ile ödemiş olurlar veya öğretmenden giderdi.
***
Öğretmenin maaşı çok mu idi?
 Ne gezer. Dizleri yamalı elbiseleri ile 1940 yılını biliyorum kırk lira ile geçinirlerdi.
Bunun on TL kira, kışın on TL. Odun için vb. ile gider içinde yaşam sürerlerdi ama.
Sabahtan akşama kadar verdikleri derslerde öğrencilerine çok iyi öğretim içinde olurlar zayıfların arkasına düşer onları bilgilendirmeye uğraşırlardı.
“Maaşımız az, geçinemiyoruz…”gibi şikâyetim sözlerini hiç duymadım. Kaderlerine razı idiler.
Sadece Öğretmen değil aynı zamanda köyün doktoru, Marko paşası, Kaymakam ve Nahiye müdürü onları arar telefonla verilen istek ve talimatları yerine getirirlerdi
***
Daha yazılacak çok şey var ama köşe bitmek üzere.
Mayıs ayında okullar tatil olunca ilçeye kadar hayvanla, oradan da gelebilen taka bir oto ile Konya’ya yol alır, Eylül ortasına kadar şehir hayatını yaşarlardı.
Aşağıda bir kısmının fotoğrafını verdiğim gayret kâr öğretmenlerimizin
Mekânları Cennet olsun…
***
Sağlık ve esenlik içinde sevdiklerinizle yaşam dileğimle…
***
Aşağıda ki resim Konya Hadim İlçesi ve köylerinin öğretmenleridir.
Ayakta olanlar: soldan sağa: H. Hüseyin Güldağ (Gaziler), Hasip Akçora(Gezlevi), Fahri Dündar (Göynükkışla), Hilmi Bingül (Hadim Merkez), M. Ali Güngör(Kalnağıl), İbrahim Erden(Kızılca), Hüseyin Alptekin(Afşar), Osman Gültekin(Eğiste).
Oturanlar soldan sağa: Nuri Güngör(Kaplanlı), Ali Fehmi Tekin(Çetmi)), Abdullah Erkal(Hadim Merkez Maarif Memuru), Ali Ulvi(Hadim merkez), Akif(Bademli), Ali Rıza Eren(Taşkent)

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.