Cimrilik İllettir

Abdullah Uçar

Cihangir olsan hükümsüz kalır büyük şöhretin,
Sakî felek sunmaya görsün ecel şerbetin..
Manasız emel peşinde koşar durursun her an,
Düşünmezsin ki sonu yok olmak beşeriyetin..
Nice fatihler cidal içinde göçüp gittiler,
Dost düşmanını, düşman dostunu seçip gittiler..
Ağniya ise cem-i servete gayret ederken,
Bunca servetten ancak bir kefen biçip gittiler..
Abdullah Yüce
Neyzen Tevfik de şu beytinde cimrilerin aşına yaklaş¬ma¬mayı, aksi olursa başa kakılacağını ikaz ediyor.
Gel dese de bakma nâkes aşına
Bir fırsat bulur da kakar başına
Ger¬çekten cimriler kırk yılda bir şey yedirip içirseler onu da hora ge¬çirmezler başa kakarlar. Hâlbuki Yüce Allah ya¬pılan iyiliğin başa kakılmamasını, güzel ve tatlı sözün, neticede başa kakı¬lan iyilik¬ten daha hayırlı olduğunu bildirir.(1) Hakikatte her şe¬yin sahibi Allah’tır. Kullar vesile¬dir. Şu fıkrada olduğu gibi:
Güzel şarkı okuyan birine Halife “çok güzel okudun Al¬lah sana ihsan et¬sin”, deyince kadın; “sultanım Allah bize sizlerin eliyle ihsan eder” demiş.
Cimrilik; yani olduğu halde verememek bir illettir, bir hastalıktır. Şeytanın huy ve hasletidir. Yüce Rabbimiz; “Şeytan sizi fakirlikle korkutur (fakir düşeceğinizi söyleyerek, sadaka vermekten uzak durmanızı ister) ve size, çirkinliği ve hayâsızlığı emreder.” (2) Onun sözlerine uymayın, (3) Allah cömerttir, cömert olanları sever” buyurur.
Bir zamanlar cömert bir adam varmış, “bir sevap işle¬yene, (verilen her hayır ve hasenatın yerine) Allah on mis¬lini verir” (4) ayetine hakkıyla inan¬dığı için kimseyi boş çevir¬mez, fakirlerin, öksüzlerin, yetimlerin, gariple¬rin… elinden tutar sıkıntılarını giderir, gönüllerini hoş edermiş. Ama bir oğlu varmış ki; hiç bu taraklarda bezi olmayan, ve¬rilen her kuruşu heba olmuş, boşa gitmiş ka¬bul eden bir felse¬feye sahipmiş. Babasının bu tavrını ka¬bul etmez, sık sık mü¬nakaşa yapar, homurdanırmış. Ba¬bası hastalanıp ölüm döşe¬ğine yatınca; “sana bir vasiye¬tim var. İki mektup bırakıyo¬rum, birinci mektubu ben ölüp tam yı¬kayacakları zaman açacaksın, ikinciyi de beni mezara def¬nedip eve gelince aça¬caksın tamamı?” der.
Adam ölür, yıkayacaklarında vasiyet gereği birinci mektubu oğlu açar, içinde; “oğlum sana vasiyetimdir, yıkayıp defnedeceklerinde sakın ola ki be¬nim çoraplarımı çıkart¬tırma” yazmaktadır. Oğlan vasiyeti oradaki insan¬lara ve yı¬kayacak hocalara gösterir. Onlar böyle bir şey olmaz derler. İş münaka¬şaya dökülür. Derler ki; “o halde beldenin en bü¬yük dini âmiri olan müftüye soralım” ve sorarlar. Müftü der ki; “Kardeşim vasiyet kutsaldır, ye¬rine gel¬mesi gerekir ama makul bir şey olursa. Şimdi bunu kabul ettiğimizde yarın bi¬risi de külotumu çıkarma¬yın der, başka biri elbiselerim üze¬rimde kalsın der, is¬tekler çoğalır ve gayri Müslimler gibi ce¬nazeler elbiseleri ile defnedilmeye başlar. Eski köye yeni adet koyamayız, dolayısıyla çıkarılması gerekir” der, fetvayı verir ve ço¬raplar çıkar, yıkanır adam defnedilip eve gelince, oğlu ikinci mektubu açar. Orada da diyormuş ki; “evladım gördün mü? Ben bir şeyler verdikçe sen homurdanır, cim¬rilik yapar, kıskanırdın. Bak o kadar servetim¬den bir yırtık çorap bile götüremedim. Sende götüremeyeceksin, onun için azığın fakir ve fukaranın duası olsun, yanında onlar gelir ve sana fayda verir, adam ol, cömert ol” Ger¬çekten ibretli bir kıssa.
Hz. Ali de: “Çocuklar eli yumuk doğar, bütün insanla¬rın hırslı oldukla¬rına delildir. Ölürken de cenazenin kol¬larını yana açarlar, bir şey götüreme¬diğini herkes görsün diye” buyurmuştur. Şair Eşref cimrilere asla minnet etmeyece¬ğini şu beytiyle göstermiş:
Olsa da âb-ı hayat içmem elinden nâkesin
İntiharı eylerim tercih namusumla ben     
    ----------------
1-Bakara Sûresi, 263.
2 -Bakara Sûresi 268.
3 -En’am Sûresi 142.
4- En’am Sûresi, 160.   

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.