Çavuşun derdi…!

Kerem İşkan

Bir evin bir oğlu…

On sekiz aylık askerlik vazifesini “çavuş” olarak yerine getirdikten sonra evine dönmüş… Anne ve babasının sevincine diyecek yok… Derin bir “ohh” çekmişler sonrada, oğullarının özlediği şeyleri ortaya dökmüşler…

Tuhaflık ise, askerden döndüğünden beri oğlan mutsuzdur

Ne yapsalar ne etseler yüzünü güldüremezler…

***

Bir gün bu duruma artık dayanamazlar anne ve baba oğullarını karşılarına alırlar;

“Evladım bak askerlik bitti, şükür sana kavuştuk ama sendeki bu hal bizi çok üzüyor, seni bu efkara, kedere iten şey ne anlat bize?”

Çocuk sessiz…

Anne başlar bu sefer;

“Çocuğum niyetin evlenmekse, hemen kız hazır beğenirsen isteyip düğün dernek kuracağız, daralma, sıkılma söyle anneciğine…”

Çocuk derinden bir “off” çeker…

Anne babasına “beni anlamıyorsunuz” der gibi bakar;

“Şimdi ne yapıyorlar acaba?” diye ağzının içinde mırıldanır…

***

Anne ve baba şaşkın;

“Evladım kim ne yapıyor anlayamıyoruz, derdin, efkarın niye hele bir açık açık anlat hele...”

Çocuk gözlerini kasabanın dışındaki dağlara doğru kaydırır ve büyük bir sıkıntıyla oflaya, puflaya derdini anlatmaya başlar;

“Ben biliyorsunuz askerdeyken, bölük çavuşuydum…”

Çocuğun ağzına bakan anne ve babası aynı anda üsteler;

Eeee evladım..?”

***

Oğlan efkârlı efkârlı devam eder;

Bölük çavuşu demek, bölüğün tüm işlerini yapan demektir… Şimdi ben teskere aldım evime döndüm, bölük ne oldu acep, onca işi kim yapar ona tasalanırım...”

***

Niye anlattık?

Anlayan anladı ama azıcık açalım isterseniz…

Türkiye Cumhuriyeti Devleti büyük bir devlettir…

Hiçbir şahsın, hiçbir faninin üzerine de kurulu değildir… Böyle olduğunu iddia etmek bu tarihi birikimi göz ardı etmek demektir…

***

“Benden sonra tufan” anlayışıyla milleti korkutmak, devletin gücünü hafife almak, devleti aciz duruma düşürmek demektir…

Kim böyle bir psikolojiye girerse;

Yukardaki hikâyedeki çavuştan farkı yoktur vesselam…