Çağımızın Virüsü: Moda

Emel Kocaoğlu

Moda ve şıklık o kadar göze sokuldu ve ön planda yerini o denli aldı ki; bireyler dışını süslemekten iç dünyasına vakit ayıramaz oldu. Toplum ise, bireyin dışına bakmaktan özünü göremez hale geldi.

Geçmişten günümüze var olan bu moda olgusu, haliyle pek çok düşünürün de sözlerinde yerini almıştır. Nasreddin Hoca’ nın hem bu konuyu eleştiren hem de bütün bu olumsuz etkileri ufacık bir sözde depoladığı “ye kürküm ye” sözü aslında, dış görünüşün nasıl önemli hale geldiğinin ve bedenin, benliğin ötesine nasıl geçtiğinin kısa ve en keskin özetidir adeta.

**

Moda denilince ilk akla gelen, giyim kuşam oluyor. Ancak her konuda ve her alanda yaşamımızı tesiri altına almış durumda. Özellikle gençler, nasıl oluyor da herkeste var olana sahip olma isteği duyup, kendilerini moda furyasına kaptırıyorlar, anlamak güç! Yeni nesil gençlerin birçoğu, başkalarından gördüklerine özenerek, sözde beğenilen kıyafetleri giyiyorlar ve çoğunluğu sanki aynı fabrikanın ürünü gibi “moda” adı altında, aslında tam manasıyla kimliksizliğin kimliğini oluşturuveriyorlar.

**

Batı dünyasının bize altın tepside sunduğu bu değişik moda kalıplarını, kimi gerçekten benimseyip bir yaşam stili haline getirirken kimi de sadece özendiği gruplara ya da kesimlere aitmiş gibi görünmek adına dışını değiştirmekten öteye geçemiyor. Eskilerin, “benlikten çıkıp biz olmak” felsefesini, şimdilerin gençliği tamamen yanlış anlamış ve bu güzel ilkeyi “bir moda kalıbına girmek” olarak uygulamış görünüyor. Modayı bir virüs olarak tanımlamamın sebebi de budur aslında. Hızlıca yayılıyor ve bireyle birlikte toplumu da hemen etkisi altına alıyor.

**

Öyle ki; bireylerimizin çoğunda, henüz genç yaşlarda, vücudunun çeşitli bölgelerine taktırdıkları bilinçsiz ve fütursuzca aksesuarlar ve bizim kültürümüzle hiçbir alakası olmayan giyim ve konuşma tarzları benimsemiş olmaları, çevrenin etkisiyle kişiliğin henüz oluşmadan, bir başka kültürün tesiri altında kalınmasıyla ilişkilendirilebilir. Bütün bunlardan tutun da çoğu insanda gördüğümüz; evdeki eşyaların eskimeden değiştirilmesine, kullandıkları teknolojik aletlerin en yenisi çıkar çıkmaz satın alınmasına kadar, tüm zamansız ve gereksiz yaptıkları yenilikler, tamamen modanın bilinçaltımıza enjekte ettiği, beğenilme ve göz önünde olma arzusunun ürünüdür. Tüm bunlarla birlikte kişiler kendi kişiliklerinden uzaklaşarak başkaları olma gayretine girmekte ve böylece toplum öz benliğini yavaş yavaş kaybetmektedir.

**

Şunu göz ardı etmemekte fayda görüyorum; toplum içinde olmanın ayrımına vararak dikkatli ve özenli giyinmenin gerekli olduğu kadar, Hz. Mevlâna’nın dediği gibi: “İnsanlar kıyafetleriyle karşılanır, ilmiyle ağırlanır; ama karakterleriyle uğurlanır”. Bunu da unutmamak gerekir diye düşünüyorum.

**

Yazımı; yine, Hz. Pir Mevlâna’nın çok güzel bir sözüyle bitirmek istiyorum: "Nice insanlar gördüm, üzerinde elbisesi yok. Nice elbiseler gördüm, içinde insan yok"

Sevgiyle kalın..

 

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.