Burak Taşpınar: Konyaspor’un maçlarında hayat benim için dururdu

Konya basınına büyük emekleri olan, meslek hayatında 2 kez mide kanaması ve bir kez beyin kanaması geçirmesine rağmen mesleğine devam eden gazeteci-foto muhabir Burak Taşpınar 27 yıllık meslek hikayesini Merhaba Şehir’e anlattı

1971 Sivas doğumluyum. Ailem ilk önce Antalya Side’ye yerleştik. Orada 3 sene kaldıktan sonra babam askere gitti bizde Konya’ya yerleştik. Konya’ya geldiğimizde ben 8 yaşındaydım. Sedirler Mahallesine yerleştik ve o günden bugüne Konya’da yaşıyoruz. Şuanda Sahip Ata Mahallesine ikamet ediyoruz. Bir kızım ve bir oğlum var.

GAZETECİLİK HİKAYEM FOTO BEHÇET’TE BAŞLADI

Gazetecilik hikayem Foto Behçet’te başladı diyebilirim. 12 yaşındayken Takdir Isı Sanayi diye bir fabrikada çalışmaya başladım. Çok ağır bir işti. 3 ay sonra annem ve babam mesleğini değiştir dedi. Oradan ayrıldım. Daha sonra rahmetli babam Abdullah Taşpınar bana Foto Behçet’te iş bulduğunu ve gidip orada çalışacağımı söyledi. 12 yaşında Foto Behçet ile birlikte gazetecilik hikayem başladı. Çünkü fotoğrafçılığım sayesinde gazete ile tanıştım. Ahmet Oğul ve Yılmaz Oğul ile birlikte çalıştım. Kendilerinden Allah razı olsun beni çok iyi yetiştirdiler. Ahmet abi çok güzel adamdı. Allah rahmet eylesin vefat etti. Yılmaz abi de çok iyi insan. Karanlık oda ve fotoğrafçılığı Ahmet abiden öğrendim. 8 yıl çalıştıktan sonra askere gittim askerden sonra ise Foto Behçet’ten ayrıldım. Ancak her bayram ustamını elini öpmeye gittim. Allah rahmet eylesin çok severdim kendisini.

HALICIDAN GAZETECİYE

Askerliğimi Şırnak’ta komando olarak yaptıktan sonra tekrar Konya’ya döndüm. Fotoğrafçılık yapmadım. Yılmaz abi ile konuştuk: “ fotoğrafçılık yapacaksan burada yap” dedi bana. Ama evlilik falan olunca maddi açıdan daha iyi bir işte çalışmam gerekiyordu. Bir halıcının yanında işe başladım. 4 ay çalıştım. Daha sonra dayım Merhaba Gazetesi’nin fotoğrafçı aradığını duymuş. Gelip bana söyledi. Merhaba Gazetesi’nin Belediye İş Hanı’nda olan eski yerine gittim başvuru için. Müessese müdürü Rıfat Abi(Tankut) vardı.

Fotoğrafçılık için geldiğimi söyledim. Rıfat abi de bana fotoğrafçılarının olduğunu söyledi. Halıcıda çalışmaya devam ettim. 2 ay sonra Rıfat abi aradı beni. Burak fotoğraçı olarak gel başla dedi. Cumartesi bir gündü ilk mesaime başladım. O günden 2019 yılına kadar 27 sene Merhaba Gazetesi’nde çalıştım ve oradan emekli oldum.

İLK OLARAK KARANLIK ODAYA GİRDİM

Gazeteye başladım. O zamanlar fotoğraflar siyah-beyazdı ve karanlık oda adını verdiğimiz özel bir odada fotoğrafları tab ediyorduk. Agrandizör (Negatiflerin kendi orjinal boyutlarından daha büyük boyutlar da basılabilmesini sağlayan optik araç) diye bir makine ile fotoğrafları tab ediyorduk. Bu anlattığım yıl 1993. Uzun bir süre siyah beyaz fotoğrafla çalıştık. Muhabirler çektikleri fotoğraf filmlerini bana getiriyordu ben tab edip yazı işleri müdürüne gönderiyordum.

ÇOCUK FOTOĞRAFLARI BENİ DERİNDEN ETKİLİYORDU

Karanlık odada birçok fotoğraf bastım. Çok ilginç kareler gördüm. Komik, korkutucu, üzücü. Cinayet ve ölüm fotoğrafları bir çok insanı etkiler. Ancak ben askerdeyken birçok ölüyü canlı gözlerle gördüm. O yüzden cinayet fotoları beni çok fazla etkilemiyordu. Bir alışmışlık vardı sanki. Ancak bebek ve çocukların fotoları beni hep derinden etkiledi. Çocukların yardıma muhtaç halleri, ölüm halleri, yokluk, anne babasını kaybetmiş çocuk fotoları gerçekten beni çok derinden etkiliyordu. Bir ramazan ayında kaza olmuş. Morga gittim fotoğraf çekmek için. Çocuk cesedi ile karşılaştım. Çok acı bir durumdu.

İLK FOTOĞRAFIM OĞUZHAN ASİLTÜRK OLDU

Karanlık odada birkaç yıl çalıştıktan sonra foto muhabirliği için de ara sıra dışarı çıktım. Karanlık oda ve muhabirliği bir arada yaptım. O zamanki yazı işleri müdürümüz Ahmet Turan beni Refah Partisi’nin programına götürdü. O programda partinin ileri gelen isimlerinden olan Oğuzhan Asiltürk’ün fotoğrafını çektim. Merhaba Gazetesi’nde çektiğim ilk foto Oğuzhan Asiltürk’ün fotoğrafı oldu. Daha sonra ise Milli Görüş lideri Prof. Dr. Necmetin Erbakan hocamızın da birçok kez fotoğraflarını çektim. Konya’ya geldiği her ziyaretinde fotoğraflarını çekiyordum.

RENKLİ FOTOĞRAFA GEÇİŞİMİZ ÇOK ZOR OLDU

Siyah beyaz fotoğraftan renkli fotoğrafa geçişte bayağı zorlandık. Renkli fotoğraf bambaşka bir dünya idi. Siyah-beyaz foto çıkarmak çok kolaydı. Agrandizör var ama siyah beyaz. Her şey değişti. Öncelikle fotoğraf nasıl banyo edilir onu anlatayım. Filmi bitirdikten sonra makinenin kapağını açmadan önce filmi ruloya geri sarmamız gerekmektedir. Aksi takdirde kapağı açtığınız an film ışıkla temas edecek ve çektiğiniz fotoğrafların hepsi yanar.

Filmin banyosu kimyasallar yardımıyla yapılan ve siyah beyaz filmler için iki, renkli filmler için üç adımdan oluşan bir süreçtir. Bu süreçte film karanlık bir odada rulodan çıkartılır ve kimyasal solüsyonların bulunduğu bir tanka aktarılır. Tankın içinde filmler bütün filmin kimyasala maruz kaldığından emin olmak için döndürerek karıştırılır. Renkli filmler ilk olarak c41 solüsyonu ile yıkanır. Ardından temiz bir suyla bu kimyasalın filmin üzerinden gittiğinden emin olunduktan sonra blix kimyasalı ile belirli bir sıcaklıkta karıştırılarak, bu sıcaklık kullanılan filmin ve banyonun kullanma talimatında yazan değerde olmalıdır (aksi takdirde film yanar), banyo süreci devam eder. Son adımda ise sabitleyici (fixer) ile film son işlemden geçirilir, ardından su ile durulanır ve artık negatif olan filmimiz tankın içinden çıkarılıp kurumaya bırakılır. Siyah beyaz filmler içinse bu süreç sb film solüsyonu ve sabitleyici olmak üzere benzer iki adımdır. Filmi banyo ederken kullanılan c41 ve sabitleyici kimyasalları tekrar tekrar kullanılabilir. Mesela bir litre c41 kimyasalını yaklaşık 18-20 kere kullanabilirsiniz.

Rıfat Abi (Tankut) “ bu işi ya yapacaksın, ya gideceksin” dedi. Ondan sonra ben düşün-düşün gece uykularım kaçtı. Neyse ben bu renkli işini yapmaya çalışıyorum üzerine kafa yoruyorum. Sonra banyo suyunun sıcaklığının sabit olması gerektiğini öğrendim. Daha sonra gittim bir şamandıra aldım. Isıtıcı taktım ve suyu 38 dereceye ayarladım. Mavi, kırmızı, sarı gibi ana renklerin belli yüzdelik ölçüleri vardı. O ölçülere göre fotoğrafı renklendiriyordum daha sonra agrandizör ile büyütüyordum. Birkaç defa basıyordum fotoları ve bakıyordum. Hangisi daha iyi olduysa onu yazı işlerine gönderiyordum. Renkli fotoğrafa geçişimiz bu şekilde oldu

DİGİTAL KARANLIK ODAYI BİTİRDİ

Digital fotoğraf makineleri çıkınca karanlık oda işlemleri bitti. Bende zaten muhabirlik de olunca foto muhabiri olarak görevime devam ettim. İlk önceleri normal gündem muhabirliği yaptım. Muhabirlik konusunda rahmetli Hasan Korucu abimin üzerimde emeği büyüktür. Onuda anmak istiyorum. Belli bir süre normal gündem muhabiri olarak çalıştım. Daha sonra ise spor muhabirliğine geçtim. Tabi bu sürede Merhaba Gazetesi’nin “Tirit” adında bir mizah sayfası vardı. O sayfanın da editörlüğünü yaptım. Daha sonra ise uzun yıllar spor muhabirliği yaptım ve emekli oldum.

ÖLÜMLERDEN DÖNDÜM

Mesleğimi icra ettiğim 27 yıl boyunca defalarca ölümden döndüm. 2 kere mide kanaması bir kere de beyin kanaması geçirdim. Trafik kazası geçirdim. Şükürler olsun ki hayattayım Gazeteciliğin zor meslek olduğunu içinde olan arkadaşlarımız bilir. Bu mesleğin zorluklarını yaşadım çilesini çektim. 2 kere mide kanaması geçirdim. Trafik kazası yaptım. Son olarak ise beyin kanaması gibi zor bir rahatsızlık atlattım. Şuanda konuşma zorluğu yaşıyorum. Beyin kanaması sonrası bu rahatsızlık kaldı bende. 2013 yılının Ocak ayında beyin kanaması geçirdim ve yaklaşık 3 yıl mesleğimden uzak kaldım. Zor zamanlar geçirdim. Ama sağ olsun Merhaba Gazetesi’ndeki arkadaşlarım beni hiç yalnız bırakmadı. Doktorlarım beyin kanaması geçiren 5 hastanın 3’nün öldüğünü 2’sinin ise felç kaldığını benim durumumun mucize olduğunu söylediler. 3 yıl sonra şükürler olsun mesleğime geri döndüm. Belli bir süre daha çalıştıktan sonra 2019 yılında gazetecilikten emekli oldum. Meslek hayatımda bu rahatsızlıklarımın dışında bir de trafik kazası geçirdim. Aksaray’dan bir haber dönüşünde arkadaşlarla birlikte trafik kazası geçirdim. Aksaray dönüşünde ben şoförün yanındaki koltukta oturuyordum. Hava karlı idi arabanın kaloriferi ise arkada oturan arkadaşlara pek fayda sağlamıyordu. Belli bir süre gittikten sonra mola verdik arkadaşlar bana “ arkaya geç yeter. Biz arkada donduk” dediler. Bende arkaya geçtim. Hareket ettikten sonra beş dakika geçti geçmedi bize otobüs çarptı (gülüyor). Çok şükür ölen olmadı hepimiz yaralandık. Öndeki arkadaşlar bana göre daha ağırdı. Yani orada da ölümden dönmüştüm. Arka koltuğa geçmem de nasip işte.

MAÇLARDA BENİM İÇİN HAYAT DURUR

Spor muhabirliğine geçtikten sonra maçlara fotoğraf çekmeye gittim. Amatör profesyonel birçok maçta fotoğraf çektim. Konyaspor’un maçlarında hayat benim için dururdu. Maçta hiçbir anı kaçırmak istemezdim. Meslektaşlarımla konuşmaz sorularına cevap vermek istemezdim. Tamamen en güzel kareyi yakalamaya odaklanırdım. Fotoğrafçılıkta en sevdiğim iş Konyaspor maçlarında yaptığım muhabirlikti. Çok güzel enstantaneler yakaladım. Duygusal fotoğraflar çektim. Şampiyonluklar gördüm fotoğrafladım. Küme düşmeler gördüm gözyaşları fotoğrafladım. Konyaspor tarihi başarılar yaşadı Avrupa Kupaları, Türkiye Kupası ve Süper Kupa aldı bunlara şahitlik edip fotoğrafladım. Futbol maçları benim için bambaşka bir dünya idi fotoğrafçılık adına.

İşte meslek hayatımın kısa hikayesi bu şekilde. Şuanda emekliyim ancak Türkiye Spor Yazarları Derneği Konya Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev yapıyorum

FERHAT TÜRKOĞLU

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yaşam Haberleri