Birinci Siyonist kongre

Tunahan Dağaşan

Siyonizm, Yahudi milliyetçiliği, ırkçılığını benimseyen bir Yahudi devleti kurmayı amaçlayan sapkın bir ideolojidir. Osmanlı imparatorluğu zamanında Filistin topraklarına yerleşerek orada bir İsrail devleti kurma fikrini ortaya atan ve bunu sistemleştirmeye çalışan bir akımdır. Siyonist hareketin kurucusu Teodor Herzl’dir. “Yahudi Devleti” adlı bir kitabı vardır. Bu kitap Yahudilerin Filistin topraklarına nasıl göç edeceğini, şirketlerin kuruluşunu ve hangi amaca hizmet edeceğini, finans ve paranın nasıl sağlanıp kullanılacağını, Yahudilerin bölgeye göç ederken ki yolculuklarında söylenecek şarkıya kadar sistemleştiren bir kitaptır. Merak edenler bu kitabı okuyabilir. Yahudilere yurt arayışı içinde olduğunu söyleyen Herzl, Filistin ve Arjantin topraklarını hedef almıştır. Kitabında şöyle söyler: “Filistin’imi yoksa Arjantin’i mi seçmeliyiz. Filistin bizim her zaman hatırlayacağımız tarihi evimiz. Eğer Sultan Abdülhamit bize Filistin’i verseydi, biz Türkiye’nin bütün maliyesini yeni baştan düzenleme görevini üstlenebilirdik.”

Herzl İsrail’in Filistin topraklarında kurulumunun mimarıdır. Bahsettiğimiz eserinde, Sermaye artırma metotları, göç, şehir planlaması, dernekler, fonlar, ordu, bayrak, tüzük, yasa gibi bölümler vardır. Avusturyalı Yahudi bir gazeteci olan Herzl liderliğinde 1897’de birinci Siyonist Kongre İsviçre Basel’de 200 delege ile toplanarak yapılmıştır. Herzl demiştir ki; Ben Basel’de İsrail devletini kurdum. En geç 50 yıl içinde bu gerçek olacak.

Şimdi işin ilginç tarafı şudur, bu kongrede konuşulanlar, alınan kararlar gizli kalmıştır. Bu kararlar zamanında yayınlanmış fakat ortadan kaldırılmaya çalışılmıştır. Herzl bunların dışarıya açılmasından çok rahatsız olmuştur. Kongrede alınan kararları, Siyonist Yahudi ideallerini sizlere özetle sunuyorum.

1.SİYONİST KONGRESİ

Tabiatın kanununa göre, hak kuvvetin içindedir. Avam kitlesini bir fikir oltasıyla kendine çekmek gerektiği, yani herhangi bir parti, iktidardaki partiyi düşürmek istediği zaman, bu fikri tatbik edebilmelidir. Eğer hasım iktidar mevkiini liberalizm denilen hürriyet fikriyle tutuyor ve bu fikir uğruna iktidarının birazını feda ediyorsa mesele kolaylaşır.

Bizim teorimizin başarılı olması şöyle olur: Gevşetilen iktidar dizgini, hayat kanunu gereğince, başka ellere geçer; çünkü halkın kör kuvveti bir gün bile dizginsiz kalamaz ve yeni iktidar, liberalizm ile zayıflamış olan eski iktidarın yerini alır.

Devlet ister kendi gerginlikleri içinde yıpransın ister iç kavgaları yüzünden dış düşmanların keyfine boyun eğsin, o artık çaresiz yok olmuş demektir: O, bizim için çantada keklik demektir. Tamamıyla elimizde bulunan sermaye ona, batmamak için ister istemez sarılacağı bir kurtuluş teknesi gibi görünür.

İyi düşünmesini bilen bir adam -kanun, her şeyi yüzden anlayan halka hoş görünmek şartıyla, hatta akla uygun olmayan muhalefete yol verdikçe- avamı akıllıca sözlerle kandırarak idarede başarılı olmayı umabilir mi? insanlar avam tabakasından olmasalar da sadece küçük dileklerinin, itikatlarının ve alışkanlıklarının, gelenek ve özel görüşlerinin esiridirler: En akıllıca anlaşmalara engel olan parti ayrılıklarından hoşlanırlar. Avamın her karan, rastgele değilse bile üstünkörü bir çoğunluğa bağlıdır. Politika inceliklerini kavramayan avam abes kararlar alır ve bir çeşit anarşi, hükumeti devirir. Politikanın ahlak ile hiçbir ilgisi yoktur. Ahlak kurallarına uyan hükumet politik değildir ve bundan dolayı da zayıftır. Hükmünü yürütmek isteyen hile ve riyaya başvurmalıdır.

Gaye vasıtaları mubah kılar. Planlarımızda dikkatimizi iyi ve ahlaklıdan ziyade gerekli ve faydalıya çevirelim.

Bu hedefe götürecek yolları bulmak için halkın korkaklığını, kararsızlığını, sebatsızlığını, kendi hayat ve geçiminin şartlarını anlamak ve tartmaktaki yetersizliğini hesaba katmak gerektir. Bilinmelidir ki halkın kuvveti kördür, budaladır; ölçüp biçmez, sağı da dinler solu da. Bir kör bir öteki körü yok edemeyeceği gibi, halk içinden çıkan temsilciler de -bir dahi kadar zeki olsalar da- politikadan anlamadıkları için, onların kılavuzluğu milleti yok etmekten ibaret kalır. Ancak çocukluğundan beri monarşiye hazırlanmış olan bir kimse politikanın dilini ve ne olduğunu anlayabilir. Kendi başına, yani çevresinin türedilerine bırakılmış bir kavim, iktidar hırsının kamçıladığı parti geçimsizliği ve onun doğuracağı düzensizliklerle yıkılır.

Hürriyetle beraber sınırsız içki kullanmak hakkı da verilen, şu rakıyla sarhoş, şarapla sersem olmuş hayvanlara bakınız ... Hıristiyan kavimler, sert içkilerle ahmaklaşmışlardır; gençlikleri klasik derslerle ve zengin evlerindeki ajanlarımız [olan] öğretmenler, hizmetçiler, mürebbiyeler ve her tarafta adamlarımız, Hıristiyanların eğlence yerlerinde de karılarımız tarafından kamçılanan sefahatlerle aptallaştırılmışlardır. Bu münasebetle, Hıristiyanların isteyerek taklit ettikleri, 'salon kadınları' dediğimiz unsurlarımızı da bunlara eklemeliyim. ,

Parolamız kuvvet ve riyadır. Politikacıda yalnız kuvvet, hele", devlet adamlarına çok gereken hünerle gizlenmiş bir kuvvet muzaffer olabilir. Başlarındaki tacı yeni bir kuvvetin etkenlerine kaptırmak istemeyen hükümetler için şiddet bir prensip, hile ve riya bir kural olmalıdır. Bu fenalık iyiliği doğuracak biricik vasıtadır. Ve işte bu sebepledir ki biz, maksadımıza ulaştırabilecek hiçbir entrika, yalan, hıyanet önünde bocalamamalıyız; hele bu yoldan gitmekle onlara boyun eğdirmek ve kuvveti ele almak mümkün olacaksa ...

Bizim kuracağımız devlet, bu sessizce ele geçiriş sıralarında savaş faciaları yerine, halkı körü körüne itaate zorlayan terörü ihdas için daha az göze çarpan ve fakat daha çok işe yarayan ölüm cezaları verebilir. Adaletle beraber sarsılmaz bir şiddet bir devletin en büyük kuvvetidir. Bundan ötürü zafere kavuşmak için şiddet ve riya programına sadık kalmamız bizim yalnız menfaatimiz değil, vazifemizdir de. Hesaba dayanan böyle bir inanç, kullanılan vasıtalar kadar müessirdir.

"Hürriyet, eşitlik, kardeşlik" kelimelerini halkın önüne ilk atan biziz. O vakitten beri her taraftan bu oltaya takılmış şuursuz papağanların tekrar edegeldiği bu sözler yalnız ve yalnız dünyanın huzurunu ve önceleri halkın baskısından masun olan ferdin gerçek hürriyetini yıkmaya yaramıştır. Kendilerini zeki sanan adamlar bu kelimelerin gizli manalarını fark edemediler; bu kelimelerin birbirine aykırı olduğunu, tabiatta eşitlik olmadığını, hürriyetin yer bulamadığını, tabiatın kanunları.na sıkıca bağlı olan akıl, seciye ve zekalardaki farkları bizzat tabiatın yarattığını göremediler.

Bununla beraber; hürriyet, eşitlik, kardeşlik kelimeleri bütün dünyada bize bağlı ajanlarımız vasıtasıyla, saflarımıza, sancaklarımızı candan taşıyan sürülerle insanlar soktu. İşte bu kelimelerdir ki her tarafta sulhu, sükuneti, dayanışmayı yıkarak, devletlerin temellerini çürüterek, Yahudilerden başkasının dirliğini kemiren kurtlar olmuştu. Beride göreceksiniz ki bu hal bizim başarımıza hizmet etmekte, en kuvvetli kozu elimize vermekte ve başka bir tabirle Hıristiyan aristokrasisinin imtiyazlarını, varını yoğunu ve bütün kavim ve milletlerin bize karşı biricik müdafaa vasıtasını ortadan kaldırmaktadır.

Para, hırs, maddi ihtiyaçların oburluğu gibi beşerî zaaflar, insanları satın almaya ve teşebbüs fikirlerini boğmaya çok elverişlidir.

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.