Türkiye'de teknoloji ve sosyal medya bağımlılığı her geçen gün artıyor. Bu konudaki bağımlılık yaşının 4-5 yaşlarına kadar düştüğü gözlemleniyor. Pandemi sürecinde uzaktan eğitim yöntemiyle tanışan çocukların sosyal medya platformlarıyla tanışması teknolojik bağımlılığı artıran en önemli etken oldu. Bazı ülkelerde 18 yaş altı için teknolojik kısıtlama gündeme gelirken, Türkiye'de sürecin nasıl işleyeceği merak ediliyor.
HİÇBİR AKTİVİTE ÇOCUKLARA TEKNOLOJİK ALETLER KADAR HEYECAN VERMİYOR!
Psikolog Sema Kavak, 18 yaş altının sosyal medya kullanımı ile ilgili gazetemize özel açıklamalarda bulundu, Kavak, “Teknolojinin hayatımızın her alanına girmeye başlaması çok uzun yıllara dayanmasa da yoğunluğu maalesef pandemi ile oldu” dedi. Her yaştan, her kesimden insanın iş hayatında, eğitimde, ticarette teknolojiyi daha fazla kullanır hale geldiğine dikkat çeken Kavak, teknolojinin her alanda yaygın kullanılabilmesi birçok açıdan hayata kolaylıklar sunarken, bazı açılardan da içinden çıkılamayan sorunların kaynağı olduğunu söyledi. Kavak, “Pandemi döneminde uzaktan eğitim süreci ile çocuklarımız eğitimden geri kalmasın istedik ve eğitim ile başladığımız serüven amacının dışına çıkıp, kontrolümüzden de çıkmayı başardı. Sesli, renkli ve aynı anda birçok şeyi yapabilme fırsatı sunan teknolojik aletler, ders bitiminden sonra da çocuklara eşlik etmeye devam etti. Bu eşliğin nedeni ise annenin, babanın da çalışıyor olması ya da ev içinde çok fazla çocukların ilgisini çekecek aktivite bulamıyor olmasından kaynaklandı ki maalesef hiçbir aktivite teknolojik aletlerin sunduğu kadar heyecan yaratamadı” dedi.
BAZI ÇOCUKLAR TEKNOLOJİ ÜZERİNDEN PARA KAZANMAYA BAŞLADI!
Çocukların bugün birebir iletişim kurmada güçlük çektiğini, sanal ortamda kendini daha rahat ifade eder hale geldiğini bunun da teknoloji kullanımının yaygınlaşmasıyla olduğunu dile getiren Psikolog Sema Kavak, “Gerçek hayatta bazı alanlarda yaşadığı başarısızlıkları, orada oynadığı oyunlardan elde ettiği galibiyetlerle kapatmaya çalıştı. Sosyal medya aracılığı ile kullanılan efektlerle, ilgi çekici video paylaşımlarıyla gerçek hayatta yakalayamadığı popülerliği de yakalama fırsatı buldu çocuklar. Hatta bazıları bunlardan para bile kazanmaya başladı. Aileler ise birçok kitap, oyuncak alma masrafından hepsini içinde barındıran bir teknolojik alet ile kurtulmanın daha cazip yönüyle tanıştılar. Üstelik yemek yeme sorunu olan, sürekli soruları olana çocuğa cevap vermekten ya da istekleri bitip tükenmeyen bir çocuk için en kestirme yol olarak karşılarında durması da aileler için tercih sebebi oldu. Teknolojik aletlerin ya da sosyalleşme aracı olarak kullanılabilen her şeyin kontrollü, sınırlı ve bilinçli kullanımı hakkında bilgi eksiklerimizin ya da farkındalıkların önemi maalesef canımız yanınca ortaya çıktı” şeklinde konuştu.
ÇOCUKLAR ARTIK UZUN CÜMLELER KURAMIYOR!
“Akran zorbalığının ve istismarın siber haliyle karşı karşıya kaldık. Çocukların sürekli güzel görünme, makyaj, alışveriş ve lüks hayatlara özenmeleri ve bunları elde etmenin doğru olmayan yollarını öğrenmelerine fırsat verdik” diyen Kavak, daha sonra şunları kaydetti: “Çocuklar da depresyon, kaygı bozuklukları ve en önemlisi öfkeleriyle baş etmede zorluklar yaşadıklarını görmeye başladık. Sürekli kendisini bir başkasıyla kıyaslamaya sokan, yetersizlikleriyle daha fazla karşı karşıya kalan, iletişim dilinde anlamaya yönelik hiçbir çabanın olmadığı sanal dünyada çocukların kullandıkları kelime sayısında azalama ve kendi diline yani Türkçeye uzaklaşma olduğunu görüyoruz. Uzun cümle kurmada güçlük ve uzun cümleleri anlamada yaşadıkları sorunlar, akademik becerilerinde de düşmeye neden oluyor. Ayrıca gerçek hayatta sınavların uygulanışı, renksiz bir kağıt, tek boyut, görsel ve işitsel desteğin olmaması da çocukların gerçek hayata uyumunda problemler yaşanmasına neden oluyor.”
AİLELERİN BİLİNÇLENMESİ ŞART!
Her çocuk için durumun böyle olmadığını ve olmayacağını da vurgulayan Kavak, şu cümlelerle konuşmasını sonlandırdı: “Çünkü teknolojiyi kullanırken bunun geri planının merak eden, program yazan, yazılım mühendisliği için ilk adımlarını atan ve hatta bu alanda eğitime yöne verenlerin de varlığı azımsanmayacak kadar var. Bu iki yapının farklılığı elbette ki bireysel farklılıklar ve çevresel faktörler. Ailelerin teknolojiyi onlara sunma şekli. Zararlı gibi görünenin nasıl faydalı hale evrilebileceği ile ilgili onlara rol model olabilen bilinçli ebeveyn ve öğretmenler. Ve gelelim 18 yaş altı sınırlandırmaya. Aslında çocukların yaratıcılığını ve üretkenliğinin en bol olduğu dönemlerde ve geleceğin teknoloji üstüne kurulduğunu bildiğimiz bir dönemde sınırlandırmalar yerine bilinçli kullanımı, bilinçli tüketimi ve üretimi öğretmekten yanayım. Olması gereken ailelerin kontrolünün artırılması, bunu yapamayan ya da yapamayacak ailelerin yerine okulların devrede olması ve devlet eliyle de kontrol edilebilmesi. Çocukların yasaklarla tanıştırılması yerine kurallarla tanıştırılması gerektiğine inanıyorum ancak önce aileler bilinçlendirilmeli.”