Bir tarafımız yaz, bir tarafımız ayaz

Recep Çınar
Evet! Kötünün daha kötüsüydü Konyaspor, Kartal maçının ilk 45’inde. Kazandı, ama kaybedebilirdi de. Konuk takım da kazanabilirdi. Gerek  becerili olabilselerdi gerekse maçı 11 kişi tamamlayabilselerdi. Ama futbol böyle bir şey işte. Kartal’ın küçüğüne arifeyi, büyüğüne de bayram’ı yaşattı. Anlayacağınız ilk 45’te konuk takım, ikinci 45’te evsahibi takım güldü. Ve son gülen de iyi güldü.
İlk yarıdaki temel sorun, Konyaspor’un oyun oynama ve kazanma iştahının olmayışıydı. Bu iki önemli faktörün yanı sıra bazı oyuncuların da kendilerini bulunmaz Hint kumaşı sanmaları, Konyaspor’un maçı uzun süre geride götürmesine neden oldu.
Bedenler sahadaydı da, kafalar değildi sanki! Ya da bana öyle geldi. Belki de kafalarını meşgul eden alacaklarının beklentisinden kaynaklıydı bu boşvermişlik.
Kimbilir.
Nedeni ne olursa olsun, Konyasporlu futbolcuların buna hiç hakkı yoktu. Hem iyi bir hava yakalamışken hem de liderlik koltuğunda oturmuşken.
Orta saha sıkıntısına Uğur Yanıkdemir ve Mehmet Ayaz ikilisinin verimsizlikleri de eklenince, Hüsnü Özkara bir yere kadar dayanabildi bu oyuncuları sahada tutmaya. Konuk takımın golünde, orta sahadan başlayan hatalar zincirinde önce Ömer, sonra da kaleci Recep çaresizdi. Özetlersek, ilk yarıda rezil bir Konyaspor vardı sahada.
***
İkinci yarıda ise şapka tersine döndü. Hüsnü Hoca, Tayfun’u ileriye alınca, Kartal’ın hocası da takımını geriye yaslamak zorunda kaldı. Bir bakıma da Hüsnü Özkara’nın zokasını yuttu hemşerisi Kadir Özcan.  Yeşil-beyazlı temsilcimiz ikinci 45’te tek kaleye döndürdü maçı. Ancak, 89’da açtı  kilidi Tayfun’un şık kafa golüyle. ‘Tayfun’ deyince, takımı adına günün en “verimli” aynı zaman da en “müsrif” ismiydi.  Kilidi daha önce açıp hem takımı hem de tribünleri rahatlatacakken, iki önemli pozisyonda cüce kaldı. Ya da istediği gibi vuramadı topa.
İkinci golü atıp Konya’ya ve Konyaspor camiasına rahat bir bayram yaşatan Erdal’ın bu takım için ne kadar gerekli olduğu bir kez daha ortaya çıktı. Süper lig tecrübesi olan bu oyuncu, şık bir kafa golü atmakla kalmadı, rakip  savunmanın psikolojisini de bozdu. Nitekim kabak, 64. dakikada Kartal defansını derleyip toparlayan Kürşat’ın başında patladı.  
Evet, maçta ibrenin tamamen Konyaspor’un lehine dönmesi Hüsnü Özkara’nın oyuna müdahale etmesinden sonra oldu. Uğur Yanıkdemir’i ve Mehmet Ayaz’ı kenara alan Özkara, Tayfun’u ileriye atması, Tayfun’un görevini de Ufukhan’a yüklemesi ile saha içindeki taşları yerine oturtmuştu. Özkara’nın skora yönelik hamleleri hem kendisini hem futbolcuları hem de  Konyaspor’u  bir anlamda yaşama döndürdü!
İkinci yarıdaki oyun düzeni ve Hüsnü Özkara’nın oyuna müdahalesi Hızır gibi yetişti. Yukarıda da belirttiğim gibi, aksi bir sonucun faturası çok ağır olurdu şüphesiz.  Tamamı olmasa da büyük çoğunluğun adeta yürüdüğü, hiçbir ortasaha ve kanat organizasyonunun üretilemediği, orta sahanın top kayıpları ile ön palana çıktığı, rakibin farklı bir skorla soyunma odasına gidemediği ilk 45 dakikada, ikinci 45’te kazanılan 3 puan için söylenebilecek en güzel söz şu olur herhalde.
“Bundan iyisi Şam’da kayısı.”
Konyaspor, kazanması gereken bir kaçı kazandı sadece. Hepsi bu. Kulüpteki belirsizliğin ve ekonomik tranvanın kalkması, oyuncuların kafalarının daha rahat edebilmesi, bu  3 puandan daha evladır diye düşünüyorum.
Benim anlatmak istediğim şu; Konyaspor sportif başarı ya da skor anlamında iyi gidiyor. Ama, ekonomik olarak yönetimin tamamen tıkandığı, bunun da hem oyunculara hem de skora yansıyacağı tehlikesi yönetimi kara kara düşündürüyormuş. Duyumlarım bu yönde.
Tekrarlamakta fayda var.
Bu yönetime ve takıma sahip çıkma, destek verme sözü yerine destek verilsin ve sahip çıkılsın. Çünkü, tam da zamanı. Takım iyi bir hava ve liderlik yakalamışken, bunun devam etmesi ve bu takımın yukarıya fırlaması lazım. Aksini söyleye söyleye dilimizde tüy bitti.