BİLGİ Mİ, KAMUFLE Mİ?

Süleyman Küçük

İnsanlar yüzyıllardır boş bir hayal uğruna dünya dışı zekânın yani dünya dışında da varlıklar olabileceği düşüncesiyle uzay boşluğunu sorgulamadan önce kendini sorgulamalıydı.

 Bunun için de insanlığa seküler bir hayatı dayatan bilim dünyası dedikleri topluluk bu güne nasıl geldiğimizi bulmadan, çok önemli gördüğü dünya dışı varlıklar sorusuna asla cevap bulamayacaktır.

 Dünya dışında var olup olmadığını araştırdığı zeki varlıkları ortaya çıkarmadan önce, yeryüzündeki en zeki varlık olan insanlığı teknoloji karşısında nasıl ikinci varlık haline dönüştüğümüzü de açıklamak zorundadır.

 İnsan teknolojiyle temas halinde mi yoksa teknolojiyle gerçek hayattan kamufle mi oluyor sorusunu da cevaplamak gerekmektedir.

 Teknoloji insanlara iyilik getirirken özgürlüklerini mi satın alıyor sorusu da cevaplanmamış bir soru olarak ortada durmaktadır?

 Daha doğrusu baştaki soruyu şu şekilde de sorabiliriz:

 İnsanlık olarak dünya ile internet aracılığı ile mi temas kuruyoruz, yoksa dünyadan kamufle mi oluyoruz?

Yoksa gizlendik derken her an kontrol altında olduğumuzu ifade ettikleri yenidünya düzeni tam olarak bu muydu?

Eğer böyle ise emin olun içinde bulunduğumuz bu hal düşünülenin en basiti olmuş olacak ve ileride daha beteri olarak yenidünya düzeninin sert tokadı ile karşılaşmış olacağız demektir.

 Bu gidişle karşılaşacağımız sonuç tam olarak ne olacak derseniz, şu anki sisteme ve teknolojiye bakın ve geleceği görün deriz.

 Kapitalizm ideolojisinin tekelci modernizme evirilmesinin getirdiği teknolojik köleliği göremediyseniz tekrar bakın deriz.

 Şimdilerde yaşadığımız durumu yeni tabirle fragman olarak görün ve tekelci sermaye adı verilen çok uluslu ahtapotun insanlar için uymak zorunda olduğu ne yiyeceğine, ne yapacağına, ne kadar uyuyacağına, ne iş yapacağına gelecekte tekelden nasıl karar verdiğini görün.

 Üretimin bölgeselleştirilmesine nüfuz bölgeleri oluşturularak başlayan tekelci sermayenin uluslararası kuruluşları oluşturarak yükselişi aslında dünyayı diledikleri gibi firavunca yönetmenin yolu olmasına rağmen maalesef insanlık bunu keşfetmekte geç kalmıştır.

 İnsanları firavunluk dönemine alıştırmanın en basit yolu teknoloji olarak görüldüğü için insanlara hayatı kolaylaştırmak adına attıkları her adımı takip ettikleri teknolojik oyuncaklar verildi.

 Böylelikle firavunluk döneminin ilk adımı olan ve aslında hayvanlara çip takılmasından önce insanların teknolojik aletlerle çiplenmesi tamamlanmış oldu.

 Örnek isteyenler ellerindeki cep telefonlarına baksınlar. Cep telefonları ile kumanda edebildikleri akıllı evlerine ve akıllı ev aletlerine baksınlar.

 Daha olmadı ceplerindeki kimlik kartları ile banka kartlarına baksınlar.

 Arkadaşına gitmek için önce hava durumuna bakmak isteyip telefonu eline aldığında en üst satırda hava durumu sekmesinin karşısına çıkmasına hala tesadüf diyenler olabilir.

 Veya arkadaşları ile otururken kendi aralarında konuştukları bir eşyanın ilk internet aramasına direkt olarak karşınıza çıkıyor olmasının da tesadüf olduğunu iddia edebilirler.

 Buraya nasıl geldik diyebilenler de olacaktır elbette.

 Ya da insanlık nereye gidiyor diyenler.

 Artık insanlığın bittiği ve insani duyguların yok olmaya başladığı noktaya ulaştık diyebiliriz.

 Maalesef sonumuzu kendi ellerimizle hazırladık.

Teknolojinin sunduğu kolaylık derken, cep telefonu başta olmak üzere akıllı zannettiğimiz aletlere bu kadar bağlı olarak yaşamaya devam edersek küresel gücü temsil ederek hayatımıza yön vermeye çalışanlar bizim ne yaptığımızı, ne yapacağımızı, nasıl yaşayacağımızı bizden daha iyi biliyor olacaklar.


 

 FARKINDA MIYIZ?

 Yalan söylediklerini biliyoruz.

 Yalan söylediklerini biliyorlar.

 Yalan söylediklerini bildiğimizi biliyorlar.

Ama hâlâ yalan söylüyorlar.


 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.