BENİM ADIM KONYA

Hüzeyme Yeşim Koçak
Konya Büyükşehir Belediyesi Kılıçarslan Gençlik Merkezi’nde; duygulu, gurur duyduğumuz, şehrin sesini büyüten bir toplantıya tanıklık ettik, geçtiğimiz Cumartesi günü.
Konya Ansiklopedisi’nin, ikinci cildinin yayınlanması vesilesiyle düzenlenen tanıtım programıydı bu. Ansiklopediyi hazırlayan ve çıkmasına vesile olan kültür, siyaset adamlarının heyecanı bize de intikal etti. Hepsine minnet ve şükranlarımızı sunuyoruz.
Konya Ansiklopedisi güzel bir başlangıç. Konya tarihi ve kültürünü tanıtma, aktarma, bir şuur kazandırma yönünde isabetli bir adım, bir farkındalık, ayrıcalık. Biz Konya kadar, Konyalı’yı, mazimizin köklerini de tanımıyoruz.
 Programın başında, Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Tahir Akyürek yaptığı konuşmada; kültürel çalışmaların, yapılan hizmetin önemini vurgulayarak, milletimizin geleceğiyle, bekasıyla olan ilgisine değindi. Ecdadını bilmeyen, onun kelimelerine, hayat diline uzak genç nesle Konya’nın mazisiyle bugünüyle nasıl görkemli bir şehir olduğu öğretilecek, geleceğe ışık tutulacaktı.
Konya Ansiklopedisi Yayın Kurulu Başkanı Sayın Mehmet Ali Uz; ansiklopediyi hazırlamanın zorluklarına işaret etti. Onun seçkin kişiliği ve enerjisi, hepimize örnek olmalı sanırım.
Ali Işık ise Konya Ansiklopedisi kütüphanesinin kuruluş müjdesini verdi.
Umutla toplantıdan ayrıldık.

Kültürel değerlerimiz hatırlatılmalı, benimsetilip sevdirilmeli. Kimliğimizi, bir aidiyeti hissetmek çok mühim. Bir mensubiyeti duyabilmek için; manevî mirasımızla yakınlaşmamız, tanımamız ve onunla beslenmemiz lâzım. Melez, yoz bir kültürü değil, somut olarak dağda taşta kendi imzamızı görmemiz gerek.
Hâlbuki bu şehrin/memleketin tarihiyle, coğrafyasıyla, inanç manzumesiyle ruhî bir alışveriş yapamıyor, bağ(lantı) kuramıyoruz. Büyüklüğümüzün, değerlerimizin “izlerini” görüp, bir “sürekliliği” yaşamıyor, soylu bir bütünün parçası olmayı başaramıyoruz.
İleri sürülen, göze sokulan, ehemmiyet verilen, tüm çabalara karşılık “yerlilik” değil çünkü. Bir tarafta inşâ var, diğer tarafta büyük bir tahribat, yap-boz.
Öylesine “değişiyoruz ki”, geriye pek az şey kalıyor. Oysa cevherimizi, millî hasletlerimizi, varlığımızı örten gaflet ve cehaletten, tozdan, kuru gürültüden çekip kurtarmak;  şehre “Benim Adım Konya” dedirtebilmek için dört koldan bir seferberliğe, daha ziyâde gayret içine girmemiz şart.
Tanımadığımız Selçuklu-Osmanlı mirasıyla aramızda hem gizli sınırlar, hem görünür engeller bulunuyor. Meselâ, kendimize has bir hüviyetin, ismin okunmadığı, soğuk yüzlü, tektip yapı(lanma)lar; sıradanlığın şehre nüfuzu; betonun tahakkümü; karmaşa; hakla batıl eşitliği; mukallit, şahsiyeti silen bir Batı(lılık) vurgusu.
En basitinden, bizim en meşhur binalarımızdan birinin adı: Kule Site. Şehri kuşatan, mahveden yabancı isimler, “iconium yiyecekler, ıkonium yatacaklar”; Selçuklu torunu mu olduğumuzu anımsatıyor, Bizanslı valide ve dedelerimizi(!) mi?
Unutulmaz şairlerimizden Arif Nihat Asya, “Ağıt” şiirinde: “Ben ki ateşle konuşurdum, selle konuşurdum / İtil’le, Tuna’yla, Nil’le konuşurdum./ “Sangaryos”u “Sakarya” yapan, / “İkonyom”u “Konya” yapan / Dille konuşurdum.” Diyor. Galiba bazen tam tersine faaliyetlerle karşılaşılıyor, dil iblisçe çarpı(tı)lıyor.
Acaba bir devamlılık zinciriyle Selçuklu-Osmanlı hattıyla mı irtibat kuruyoruz yoksa küresel bir halkanın(boyunduruğun) kuyruğuna mı takılıyoruz?
Değerimizi hissetmek. Benliğini, şehrini, öz değerlerinin kıymetini iliklerine dek hissetmek; bir aşk.
Hatta siz bigâne kalsanız, anlamasanız bile şehrin sokaklarına, havasına sinmiş; gayriihtiyarî içine çeken, sizi bağrına basan, cezbeden bir güçlü kimlik, inkâr edilmez bir manevî kudret, büyülü bir lisan…
“Benim adım Konya”. Adım adım Konya.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.