Bence korona bu kadar ünlü olacağını bilmiyordu

Ali Kültekin

Sıcaklık, beslenme, solunum gibi ihtiyaçlarımız anne karnında hazır iken, doğumla birlikte nefes almak için sergilenen gayretten tutun da beslenmek için emme çabamıza kadar tüm faaliyetlerimiz belli bir emek gerektiriyor. Belki de bugün salgınla birlikte ortaya çıkan psikolojik tepkileri bu pencereden ele almamız gerekiyor. Bilinmezliğin bizi tehdit ettiği, dengemizi sarstığı bir dönemde en temel refleksimiz hayatta kalabilmek için savaş ve kaç tepkileri. Bu şekilde denge arayışına girişiyoruz. Bu yazımızda salgının bizim dengemizi nasıl alt üst ettiğine ve tekrar dengeye gelebilmek için neler yapabileceğimize bakacağız.

Öncelikle bizim bugün sergilediğimiz duygu, düşünce ve davranışlarımızın ardında genetik özelliklerimiz kadar anne baba tutumlarımız ve içinde yaşadığımız coğrafya bulunmakta. İlk bakım veren kişinin ruhsal durumu, stres anındaki tepkileri, diğerleri ile olan ilişkisi, bizim istenen veya istenmeyen bir bebek oluşumuz… Bunların tamamı bizim bugünkü kişilik özelliklerimizi belirlemekte. Bakım veren kişinin tepkileri, yaklaşımları ve çözüm yöntemleri yavaş yavaş bizim kişiliğimizi oluşturmaya başlıyor. Eğer bugün salgın karşısında dağılacak, bu süreci başarı ile tamamlayamayacak hissine kapılıyorsanız erken dönemlerde stres faktörleri karşısında şaşıran, ne yapacağını bilemeyen, düşüncelerini hep olumsuza yoğunlaştırmış bir ebeveyne sahip olabilirsiniz. Bugün yaşanan olaylara verilen tepkilerin temelleri bebeklik yıllarında atılıyor. Bu sadece bebeğin rol model yöntemi ile annesini tekrar etmesi değil beyin gelişimi ile de yakından alakalı. Stres sonrasında tepkilerini kontrol etmekte zorlanan bir ebeveyn daha ilkel düşünecektir. İlkel düşünme analizden, öngörüden uzaktır. Bilginin ışığı yerine kurguları doğrultusunda hareket edecek dolayısıyla bu tepkiler bebeğe negatif etki olarak dönecektir.

Şöyle bir karamsarlığa kapılmaya gerek yok: “Her şey bebeklik ve çocukluk yıllarında saklıysa ve bu dönem geçtiyse artık her şey için geç.” Hayır, duygularımız, düşüncelerimiz ve davranışlarımız gelişime açık ve hayatın sonuna kadar değişimi barındıracaktır.

Salgın zamanlarında stres ile mücadele etmek için ihtiyacımız olan yaklaşımlar var. Bunların başında şu an aktif olan ilişkilerimizde iletişimi kuvvetli tutmak geliyor. Fiziksel anlamda izolasyon evet ama ruhen birlikte olmak kıymetli. İnsan bir öteki ile dengeye gelebilir. İletişim kanallarını açık olursa kendi içimizde yaşadığımız kaygıyı azaltma imkânı yakalarız. Aksi durumda yalnızlık, korku ve belirsizlikle mücadele etmek zorunda kalırız. Şöyle de bir durum var. Okullar kapalı olduğu için çocuklar tamamen sizinle birlikte. Okullar açık olduğunda akranları ile konuşup, paylaşım yaparak rahatlayabilecekken şu an böyle bir ihtimalleri yok. Bu boşluğu ebeveynler daha sakin kalarak doldurmalıdırlar. Bu süreçte çok fazla değişiklik oldu ve bu bizi temelden etkileyen bir zorunluk sonrasında ortaya çıktı. Gençler ve çocuklar bu zorunlu değişikliklerden dolayı hırçınlık ve öfke sergileyebilirler. Aileler bu noktada anlayış sergilenmelidir.

Şu an içinde bulunduğumuz sıkıntılardan bir tanesi de bedenler çok hareketsiz iken zihinler çok hareketli. Zihnimizden geçen 100 düşünceden gerçekte olma ihtimali olan belki de bir tanesi. Ama biz sanki tamamının olacağını düşünüyoruz. Bu bizi daha fazla kaygılandırıyor. Daha fazla önlem alarak rahatlamaya çabalıyoruz. Stresimizi artıyor. Daha fazla izole oluyoruz giderek sağlıklı ve pozitif düşünme yerine daha kötü olacağına dair ilkel düşüncelerimiz artıyor.

Bizi kaygılandıran bilinmezlik ve bu bilinmezlik sonrasındaki stres. Stresi bilgi ile aşacağız. Sosyal medya ve televizyonda birçok kişi çıkıyor. Çok fazla bilgi kirliliği var. Bunlara biraz mesafe koymak, daha az zaman ayırmak bizi rahatlatacaktır.

İnsan sosyal beyne sahip bir varlık. Bizim dışımızda olan kişilerin tepkileri, yaklaşımları bizi etkilemekte. Kuşlara bir başka kuşun ses kaydını dinlettikten sonra o sesi tekrar edemezken kuşu canlı olarak duyduğunda sesi taklit edebiliyor. Birbirimizi motive eden, umut veren paylaşımlar yapmalıyız.

Durduğun anda farkındalıklar artacak. İhtiyacımız biraz durmak, yavaşlamak. Buna şöyle bir örnek verebiliriz. Ağaçlı bir yolda 120 km hızla geçerseniz belki ağaçları görebilirsiniz ama ne tür ağaç olduğunu fark edemeyebilirsiniz. Aynı yolu 30 km hız ile gittiğinizde ağacın cinsini, gövdesini ve yapraklarını daha net görürsünüz. Sanki ihtiyacımız olan bu. Hayatı daha yavaşlatılmış şekillerde izleme şansına sahip olursanız farkındalığınız artacak. Bu farkındalık hem ilişkilerimize hem kendimizi düzenlemeye yarayacak.

Bu dönemin dikkat edilmesi gereken durumlardan bir tanesi de bu dönemden önce ruhsal sıkıntısı olan ilaç kullanan veya terapi sürecinde olan bireyler bu rutinlerini devam ettirmeliler.

 

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.