Bab-ı Esrar

Mervenur Dalbudak

Yazar: Ahmet Ümit

Yayınevi: Everest Yayınları

İlk Baskı Yılı: 2012

Dil: Türkçe

Taşta kan vardı. İnsanların yüreklerinde nefret, dolunayda derin bir sükûnet..."
(Tanıtım Bülteninden)

İlk kez bir kitap incelemesi denemesi ile karşınızdayım. Güzel olmasını umut ederek başlıyorum. İlk inceleme eserimiz Ahmet Ümit’den “Bab-ı Esrar” isimli kitaptır. Öncelikle neden bu kitabı seçtiğimi açıklamak istiyorum. 2015 yılında bir tavsiye üzerine mini boyu 656 sayfa olan Bab-ı Esrarı üç günde okudum. Konusu, olay örgüsü, mekânları tasvirleri oldukça etkileyiciydi. Üzerinden yıllar geçmesine rağmen her sayfasını çok net hatırlıyorum. Kitap incelemesi yapmaya hiç düşünmeden Bab-ı Esrar ile başladım.

**

“Bab-ı Esrar” kelimesi “sır kapısı” anlamına gelen Arapça-Farsça tamlamadır. Birazdan içeriğe girince neden böyle bir ismi olduğunu anlayacaksınız. “Dünya, rüya içinde rüyadır. Kitabı açtığınız zaman bir Hint atasözüyle karşılaşıyorsunuz. Kitabı okudukça, o sözün kitabın ilk sayfasıyla sınırlı olmadığını, içeriğine de yayıldığını fark ediyorsunuz.

**

Kitaptaki başkahraman kendi halinde yaşayan Kimya isimli bir İngiliz kadındır. Aslında yarı İngiliz deme daha doğru olur. Çünkü kahramanın babası bir Türk üstelik Konyalıdır. Başkarakterimiz Kimya, bir gün işi gereği Konya’ya gelmek zorunda kalır. Konya’da geçireceği üç günlük süre içinde gerçek yaşam ile hayalleri birbirine karıştıracak ve hiç bilmediği bir alem keşfedecektir. Kimya’nın üzerinde çalıştığı iş sayesinde Konya’yı Hz. Mevlana’yı ve Şemsi Tebrizi’ yi daha yakından tanır. Konya’nın mistik havası Kimya’yı derinden etkiler ve kendi içinde bir yolculuğa çıkar.

*

Kitabın içeriği hakkında daha fazla detay verip henüz okumayanların zihnindeki büyüyü bozmak istemiyorum. Bende Bab-ı Esrar’n etkileyici bir iz bırakması yazarın kurgusallığındaki gerçeklik yansımasıdır. Konya’nın çok iyi bildiğim mekânlarına kitabı okuduktan sonra başka bir açıyla bakmaya başladım. Mesela Mevlana hazretlerinin türbesinin defalarca ziyaret etmiş olmama rağmen Şemsi Tebrizi’nin türbesini kitabı okuduktan sonra ziyaret ettim. O an zihnimde Ahmet Ümit’in satırlarında tasvir ettiği bir Şems canlandı.

**

Konya’nın sevilen ve okunan bir yazar tarafından alelade değil de derinlemesine anlatılması bir Konyalı olarak bene çok gururlandırmıştı. Umarım ilk denemem başarılı olmuştur. Herkese bol kitaplı günler dilerim. Bir başka eser incelemesinde görüşmek üzere. Monaroza