Avrupa Birliği ve Türkiye -23-

Şevki Çobanoğlu
Dünyada dün imana karşı, küfür savaşı vardı. Bugün de vardır. Yarın da olacaktır. İşte Avrupa Birliği ülkelerinin, Bulgar zulmüne karşı sessiz kalmalarının yegâne sebebi, Türklerin Müslüman olmalarındadır. Ancak, “zalimin zulmü varsa, mazlumun da Allah’ı vardır. ”
Allah(c. c. ) şöyle buyurmuştur:
“Ey inananlar! Yahudi ve Hıristiyanları dost olarak benimsemeyin, onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden kim onlara dost olursa o da onlardandır. Allah zulmeden kimseleri doğru yola eriştirmez. ” (1)
“Mü’minler, mü’minleri bırakıp kâfirleri dost edinmesinler; kim böyle yaparsa Allah katında bir değeri yoktur, ancak onlardan sakınmanız hali müstesnadır. Allah sizi kendisiyle korkutur, dönüş Allah’adır. ” (2) Allah’ın kesin emrine göre, Müslümanlar, Yahudi ve Hıristiyanları dost edinmemelidirler.
Dünyada cereyan eden olaylara, savaş ve karışıklıklara bakıldığı zaman, bu olaylar daha ziyade Müslümanların çoğunlukta bulunduğu bölgelerde olmaktadır. Ortadoğu bir barut fıçısı gibidir. İsrail’in Müslümanlara karşı zulmü sürüyor. Kıbrıs’ta Rumlar tetikte bekliyor. Müslümanlar, dünyanın her yerinde zulme uğrarken, bütün Yahudi, Hıristiyan, Ermeni ve Rumlar birlik olmuşlar ve zulmü yapanlara arka çıkıyorlar ve onları alkışlıyorlar. İsrail, her gün yeni taşkınlıklar yaparak, şımardıkça şımarıyor. Hatta nerede bir olay olsa, nerede bir karışıklık çıksa hemen orada Yahudi parmağının olduğu ortaya çıkıyor. İsrailoğullarının bu taşkınlık ve şımarıklığının devam etmesi halinde, yaptıkları kötülüklerinin cezasını nasıl çekecekleri, Allah (c. c. ) tarafından bize bildirilmektedir.
Allah (c. c. ) şöyle buyuruyor:
“İsrailoğullarına Kitab’da (Doğrusu yeryüzünde iki defa bozgunculuk yapacak ve kibirlendikçe kibirleneceksiniz) diye bildirdik. (Bu ikiden birincisinin vakti gelince, üzerinizde pek güçlü olan kullarımızı salacağız. Onlar memleketlerinizde her köşeyi kontrollerine alacaklar. Bu, yerine gelecek bir vaddir. ) Bunun ardından sizi olara galip getireceğiz; mallar ve oğullarla size yardım edecek ve sizin sayınızı arttıracağız. İyilik ederseniz kendinize iyilik etmiş olursunuz. Kötülük ederseniz o da kendinizedir. İki vaadden ikincisinin vakti gelince, yüzünüzü üzüntüye sokmaları, kötülük yapmaları, önceden Mescid’e (Mescid-i Aksa) girdikleri gibi girmeleri; ele geçirdikleri yerleri harap etmeleri için onları tekrar göndereceğiz. ” (3)
“Bir şeyin olmasını istediğimiz zaman sözümüz sadece ona “ol” dememizdir ve hemen olur. Haksızlığa uğratıldıktan sonra, Allah yolunda hicret eden kimseleri, and olsun ki, dünyada güzel bir yerde yerleştiririz. Ahiret ecri ise daha büyüktür, keşki bilseler! Onlar sabreden ve yalnız rablerine güvenen kimselerdir” (4)
Onun için Müslümanlara ve İslâm Ülkeleri’ne düşen görev, birlikte hareketle, saldırgan düşmana karşı, güçlerini artırmaktadır. Bu amaçla İslâm Ülkeleri arasında, bazı politik hedeflerin tespit edilmesi gerekir. Bundan sonra da, İslâm Ülkeleri Birleşmiş Milletler Teşkilâtı, İslâm Savunma Paktı, İslâm Ortak Pazarı, İslâm Para Fonu, İslâm Ülkeleri Kültürel İşbirliği Teşkilâtı gibi teşkilatların kurulması yoluna gidilmelidir.

1) Maide Suresi, Ayet: 51
2) Al-i İmran Suresi, Ayet: 28
3) İsrâ Suresi, Ayetler: 4-5-6-7
4) Nahl suresi, Ayetler: 40-41-42

BASIN

Hürriyet Gazetesi (15 Eylül 1963): Bu olay (AET ile Ankara Anlaşması’nın imzalanması üzerine) Türkiye’nin batılılaşmak ve Batı dünyasının eşit haklı üyesi olmak yolunda yüz elli yıldan beri harcadığı gayretlerin en katı adımı ve semereli neticesidir. Türkiye, Ortak Pazar’a girmezse… Memlekette gericilerin faaliyetleri artacak.
Hürriyet Gazetesi (19 Aralık 1989): Avrupa Topluluğu’na girme umudu suya düştü.
Hürriyet Gazetesi (20 Aralık 1989): AT Komisyonu, “Hayır”ın dilini yumuşattı.
Güneş (1 Aralık 1985): 22 yılına basan Ortak Pazar-Türkiye ilişkileri iki kelime ile özetlenebilir. Kararsızlık ve tereddüt.
Cumhuriyet (27 Şubat 1990): Topluluğun ortak görüşü “AT size yaramaz”
Milli Gazete (15 Nisan 1987): Avrupalıların hemen her vesileyle ekonomik değil, siyasi bir topluluk olduğunu vurguladıkları Avrupa Ortak Pazarı’na Türkiye’yi sadece dini yapısından dolayı sokmak istememelerine rağmen, Türkiye, İslâm Âleminden kopma pahasına koşar adım bu uçuruma gidiyor.
Milli Gazete (12 Ekim 1990): Batı’nın korkusu Müslüman Türkiye.
Zaman (12 Ekim 1990): 28 yıllık Ortak Pazar (AT) macerasından Türkiye hep zararlı çıktı.
Milli Gazete (10 Nisan 1987): Bir kez daha kesin olarak anlaşıldı ki, AET; bir ekonomik topluluk değil, siyasi topluluktur.

BATILILAR NE DEDİ?

Philip JENNİNGER (Federal Almanya Meclis Eski Başkanı): Türkiye Avrupa’ya aittir. (Hürriyet, 29. 10. 1987)
Kai-Uwe Von HASSEL ( Federal Almanya Parlamentosu Eski Başkanı): Eğer Türkiye’nin Ortak Pazar’a girmesi reddedilirse, bu kararın yan etkilerine katlanmak zorundayız. Türkiye, bu durumda Avrupa’dan kopacak, en kısa zamanda NATO’dan çıkacaktır. Akdeniz ve Avrupa’nın güvenliği sarsılacaktır. (İktibas, Sayı: 127, Temmuz 1987)
Margaret THATCHER (İngiltere Eski Başbakanı): Başvuru, normal yoldan Avrupa Topluluk Komisyonu’na havale edilmiştir. Konu, son derece karmaşık olduğu için, böyle bir başvuru, genellikle zaman alır. Bu arada, Ortaklık Anlaşması’nın Türkiye ve Avrupa Topluluğu’nu yakınlaştırmak için sunduğu fırsatları değerlendirmeliyiz. Komisyon’un görüşünü bildirmesinden sonra Avrupa Topluluğu Bakanlar Konseyi karara varacak. Bu kararı, Türkiye ile aramızdaki geleneksel dostluğun çerçevesinde değerlendireceğiz. (Hürriyet, 2. 4. 1988)
Claude CHEYSSON (Avrupa Toplulukları Üyesi ve Kuzey Akdeniz Ülkeleri Sorumlusu): Türkiye, yarın AT’a girerse Kıbrıs Rum kesimi yönetimini tanımak, tarım üretimini düşürmek, ihracata verilen teşvikleri kaldırmak, hükümet ve Parlamento’nun bazı yetkilerine AT’a devretmek zorunda kalacaktır. (Millî Gazete, 30. 5. 1988)
Siz Topluluğu değiştiremezsiniz, üye olmayı siz istediğinize göre siz değişmek zorundasınız. Topluluk Türkiye’nin değil, Türkiye Topluluğun kurallarına uymak zorunda. (Zaman, 10. 9. 1988)
Teodors PANGALOS (Yunanistan’ın Avrupa Topluluğu ile İlişkilerden Sorumlu Devlet Bakanı): Biz aslıda Türkiye’nin AET’ye girişini destekliyoruz. Bizim için sokaklarında İran benzeri mollaların, sakallı gençlerin haykırdığı; üniversitelerinde başörtülü kızların dolaştığı bir Türkiye yerine, Batı İttifakı’na girmiş ve Avrupa Topluluğu’nun içerisinde bulunmuş bir Türkiye her zaman tercih unsurudur. Bizim en büyük korkumuz ikinci bir İran olmanızdır. (Millî Gazete, 24. 3. 1988)
AT ortak görüş bildirmiştir. Kıbrıs meselesi gündemden geri çekilemez. Yunanistan bu konuda yalnız değildir. Yalnız olsa bile belirlenen ortak görüş, bizim mutabakatımız olmadan değiştirilemez. Türkler ortak tutumu değiştirebileceklerini sandılar. Bugün kabul etmediklerini, yarın kabul etmek zorunda kalacaklar… Biz Türkiye ile barışacağız diye Kıbrıs’ın işgalini kabul edeceğimizi söylemedik. (Tercüman, 27. 4. 1988)
Jacques SANTER (Lüksemburg Eski Başbakanı): AT sadece ekonomik değil, politik bir birliktir. (Hürriyet, 24. 2. 1989)
Jacques POOS (Lüksemburg Dışişleri Eski Bakanı): Türkiye bu işi neden büyütüyor anlamadım. Artık Ada’dan asker çekilmesi meselesini tartışmaları gerekir. AT zaten Kıbrıs’ın istilasına karşı çıkmıştır ve KKTC’yi tanımamıştır. Kıbrıs artık Türkiye ile AT ilişkilerinin normalleşmesinde ilk şart olmuştur ve bu değiştirilemez. (Tercüman, 27. 4. 1988)
Devam Edecek

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.