Artık Uyanma Vakti

Hüzeyme Yeşim Koçak

İsimleri değiştirebilir, listeden bazılarını çıkarabilir veya yenilerini ilâve edebilirsiniz ama, netice üzücü.
Bir ülkü, millî ruh, ulvî bir gaye; sadece günlük hayat için değil, insanın derûnundaki öze, çekirdeğe, dünyayı inşâ ve tanzim etme gücüne de işaret etmesi, güzel eylemlere sevk etmesi açısından gerekli. Sürüklenişlere, indirgemeye, ruhî küçülmeye dur demek bakımından.
Mesele, yalnızca teknoloji bilgisine sahip olmamamız değil, aynı zamanda bir “kendilik” bilgisini de kaybedişimiz, kendimize özgü bir medeniyet dilinden uzaklaşmamız.
Bu sıralama, düzen ve tahakküm bir teslimiyeti, yabancı bir hâkimiyeti kabulü, bize dâir bir hayatı, bize has bir saati kuramayışımızı, ayrıca bir dairede mahpus kalmamızı da gösteriyor.
Markaya odaklanmamız bir göz ve kalp kaymasını açığa vuruyor.
Eşya hizmetkârımızdır. Oysa bakışımızı kaplamıştır. Eşyanın ardını, genel anlamda hakikatini bundan böyle aramayız. Nesnede mıhlanıp kalmışızdır.
Eşya için ve eşya üzerinde yaşama, bizim asıl varlık zeminindeki yerimizi de kaybettiğimizi gösteriyor.
Aşağıdaki tespitler “Bir Türk’ün Günlük Yaşamı” isimli elektronik postadan:
“Ahmet Bey, sabah saat 7.00'de
*Casio* masa saatinin alarmıyla gözlerini açtı.
*Puffy* yorganını kaldırdı.
*Hugo Boss* pijamalarını çıkarıp
*Adidas* terliklerini giydi.
*WC*'ye uğradıktan sonra banyoya geçti.
*Clear* şampuan ve
*Protex* sabunuyla duşunu aldı.
*Colgate* ile dişlerini fırçaladı.
*BRAUN* ile saçlarını kuruttu.
*Bill's* gömleğini ve
*Pierre Cardin* takımını giydi.
*Lipton* çayını içti.
*Sony* televizyonda medya özetlerini ve
*flash* haberleri izledi. *
*Citizen* kol saatine baktı. Aile fertlerine
*'BYE'* deyip
*Peogeot* otomobiline bindi.
*Blaupunkt* radyosunu açarak,
*rock* müziği buldu. Ağzına bir
*Polo* şeker attı. Şehrin göbeğindeki
*Mega Center*'daki ofisine varınca,
*Toshiba* bilgisayarını çalıştırdı.
*Microsoft Excel'e* girdi.
*Ofisboy*'dan
*Nescafe*'sini istedi. Saat 10.00'a doğru açlığını yatıştırmak için
*Grissini *yedi. Öğlen
*Wimpy's Fast Food* kafeteryaya gitti. Ayaküstü,
*Coca Cola* ve **hamburgeri** mideye indirdi.
*Camel* sigarasını yakıp
*Star* gazetesini karıştırdı. Akşamüzeri iş çıkışı
*Image Bar'* a uğrayıp
*JB*'sini yudumladı, sonra köşedeki
*Shopping Center*'a uğradı. Eşinin sipariş ettiği
*Ariel* deterjan,
*Ace* çamaşır suyu,
*Palmolive* şampuan,
*Gala* tuvalet kağıdı,
*Sprite* gazoz ve
*Johnson* kolonyayı alarak kasaya yanaştı.
*Bonus* kartıyla ödemeyi yaptı.
Hafta sonu eşi Münevver'le
*Galleria*'ya giden Ahmet Bey,
*Showroom*'ları dolaşıp
*Converse* ayakkabı, *
*Lee Cooper blue jean* satın aldı. Akşam evde bir gazetenin verdiği
*TV Guide*'a göz atan Ahmet Bey, kanallar arasında
*zapping* yaparak,
*First Class* ,
*Top Secret* ,
*Paparazzi* gibi programlar izledi. Aynı anda
*Outdoor* dergisini karıştırdı.
Uykusu gelen Ahmet Bey, televizyonu kapatıp yatak odasına geçerken, kendini mutlu hissetti.
** 'Ne mutlu Türk'üm diyene!'* diye gerindi ve uyudu.
*Hâlâ da uyuyor.
Ne zaman uyanacağı da belli değil.”
Gün (zaman) içinde insan, nesnelerin bu derece sahiplenilmesi, üzerinde düşünülmesi gerekli bir sorun kanaatimce.

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.