Ana-Baba Hakkı ve Gençlerimiz

Abdullah Uçar
Ana başa taç imiş
Her derde ilaç imiş
Bir evlât pîr olsa da
Anaya muhtaç imiş
Gerçekten insan ne olursa olsun, ebeveyn denen bu iki mübarek varlığa hayat boyu muhtaçtır. Gerçi kaybetmeyen kıymetini bilmez ama, bunların kadri kıymeti yokluklarında daha iyi idrak edilmektedir.
Her halde onun için olsa gerek, Cenâb-ı Allah: “onlara üf bile demeyiniz”(1) buyurur. Resûlullah Allah’ın rızası ve hoşnutluğunu onların hoş tutulmasına bağlamış ve cennete girebilme şartı olarak onların razı edilmesini emretmiştir.
Her şey takdir-i İlâhî’ye bağlı ama, ebeveyn de, Allah ve Resûlü’nün emir ve nehiyleri doğrultusunda bir hayat tarzı benimseyip, dinine, vatanına, milletine ve bütün insanlığa hayırlı nesillerin sebeb-i hilkatleri (varlık sebebi) olmalıdırlar. Ebeveyn aksini icra etmiş, dinî emirlere sırt çevirmiş, yavrularını helal rızıkla beslememiş, onlara iyi örnek olmamış, dolayısıyla evlatları sayesinde dualar almak yerine, beddualar kazanmış iseler… neticenin ne olacağını Âşık Seyranî şöyle dile getirir:
Bülbüle gül yarar deveye diken
Hasrettir aşığın belini büken
Tarlasına haram tohumu eken
Helal mahsulünü biçer mi bilmem
Çok sevip saydığımız, kendisinden istifade ettiğimiz, hocalık-talebelik dışında da yakın ilgi ve alakamız olan merhum bir hocamız, evlâdından olan şikâyetini şu beyitle dile getirirdi:
Bir enik besledim ömrüm boyunca
Büyüdü it oldu daladı beni
 “Evladından göreceğin, ana ve banana yaptığın muameledir” diye bir atasözü vardır. Hiçbir iyilik ve kötülüğün karşılıksız kalmayacağını Yüce Allah bildiriyor.(2) Üstelik iftira, ana-baba hakkına tecavüz gibi bazı suçların cezasının kıyamete kalmadan dünyada iken verileceğini de Allah Resûlü bildiriyor. Bu sebeple ana baba hakkı hususunda çok hassas olmalıyız.
Adamın birinin çok yaşlı, yatalak hasta, bir deri bir kemik kalmış, eziyetli bir babası var. Gönüllü gönülsüz uzun yıllar bakmış ama görmüş ki babasının ne iyi olası nede ölesi var. Hanımının da baskı ve teşviki ile babasını götürüp bir uçurumdan atmaya karar vermiş. Hayvan üzerinde duramayacak kadar takatsiz olduğu için babasını bir küfeye koymuş, onu denklemesi için 7-8 yaşlarındaki oğlunu da küfenin öbür dengine koymuş dağın yolunu tutmuş. Uçurumun kenarına gelince küfeleri çözüp indirmiş, içindekileri çıkarmış ama küfelerden biri hızla aşağı doğru yuvarlanmaya başlamış, çocuk arkadan ok gibi fırlamış ve uçurumun hemen kenarında düşmeden küfeyi yakalamış ama, evladım düşecek diye babanın aklı başından çıkmış, çocuğa kızmış:
 “Oğlum alt ucu bir küfe, neye koştun arkasından, uçurumdan düşeceksin diye ödüm patladı” deyince çocuğun cevabı:
 “Olur mu baba! Yarın sen dedem gibi ihtiyarlayınca buradan aşağıya atmak üzere seni neye katıp getireceğim.” Deyince adamda şafak atmış, babasını geri getirmiş ve ölünceye kadar da adam gibi bakmış. Atalar ne demiş?: “Evladından göreceğin muamele, babana yaptığındır.”
Peygamberimizin gıyabi iltifatına nail olan, hırkasını hediye alan, ilâhileri söylenen, dillerden düşmeyen Veysel Karanî Hazretlerini yükselten, yücelten ve ehlullah mertebesine çıkaran şey; anasına yaptığı hüsnü muameledir. O kadar ki; âşık olduğu, gece gündüz görmeyi istediği Efendimize kavuşabilmek için Yemen’den Medine’ye aylarca yol yürümüş, çölün bin bir türlü meşakkatine katlanmış, ama Peygamberimizi görmeden geri dönmüştür. Sebep: Çünkü annesi “evde bulursan tanış, yoksa geri dön gel” demiştir. O geldiğinde de Resûlullah evde değilmiş, “anamın hatırı kırılmasın, sözünden çıkmış olmayayım” düşüncesiyle geri dönüp gitmiştir.
Günümüzde ise evlatlar; başkalarının sözünü tuttuğu kadar bile ebeveynine kulak vermiyor, onları sevmiyor, nasihatlerini dinlemiyor, aile içi şiddet almış başını gidiyor ve Allah muhafaza birçok cinayetler işleniyor. Okullarımızın sömestre tatiline girdiği ve birçok gencimizin memleketlerine gidip ana-babasına kavuşacakları şu günlerde inşallah bu sözlerimiz kulaklarına küpe olur da, ebeveynlerine hüsnü muamele ederler, hatırlarını incitmez, beddualarını değil, dualarını alarak, Allah ve Resûlünü memnun ederek, yine okullarına dönerler. Allah’ın selamı böyle gençler üzerine olsun.
------------------
1- İsrâ Sûresi, 23.
2- Zilzâl Sûresi 7, 8. 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.