Alarm Zilleri Çalıyor mu?

Nevzat Laleli
Güncel olaylar yazı serisi

Aşağıda anlatacağım ve küçük bir yorumunu yapacağım olay ülkemizde ve en muhafazakâr olarak bildiğimiz bir ilde yaşanıyor. Bu olayı okuyunca veya televizyondan duyunca, hemen eskilerin “Canavar düdüğü” yenilerin “Alarm zilleri veya siren” dediği zilleriniz çalıyor mu? Yoksa benim dışımda olmuş bu olay, basit polisiye olaylarından biridir diyerek kendinizi avutuyor musunuz?
Eğer zilleriniz çalıyorsa siz “milletinizin derdiyle dertleniyorsunuz” demektir. “Bu gün ona yapılan bir gün de bana da yapılır” diye bir endişe taşıyorsunuz demektir. Bu tepkinin sizin “olaylara karşı canlı bir insan olduğunuzun işaretidir.”
Yoksa maazallah, felakettir, felakete düşüyoruz, felaketteyiz demektir.
Arkadaş eğer alarm zilleriniz çalmıyorsa; “bu zilleri mutlaka tamir ettirmenin bir yolunu bulmalısınız.” Yoksa dünya ve ahret felaketi hepimizin üzerinize olacak demektir.
TÜYLER ÜRPERTEN OLAY
Siirt’te babaları hamallık yapan ve kendileri bir ilköğrenim okulunda olan yaşları 14 – 16 arasında değişen üç kız kardeşe ile onların yanı sıra dört kız çocuğuna, birkaç seneden beri sayıları yüzleri bulun erkekler tecavüze ediliyorlar.
Olayı, o ilköğretim okulunda ki rehber öğretmen açığa kavuşturuyor. Savcılık, en yaşlısı 70 yaşında olan ve o ilin “kalburüstü kesiminden” insanların da bulunduğu bu tecavüz olayında, okulun müdür yardımcısı ve bazı erkek öğretmenlerin de bulunduğu tespit ediliyor.
Bu alçakça işlenen olayı köşesine taşıyan Sedat Ergin; “Haber, küçük bir kentte kız çocuklarına tecavüz olgusunun nasıl yaygın bir suç kalıbına dönüştüğünü ve bu büyük utanca nasıl yüz kızartıcı bir suskunlukla göz yumulduğunu anlatan son derece rahatsız edici bir dosyayı dikkatimize getiriyor.
Tecavüze uğrayan ilk gruptaki H.T. ile S.T. babaları hamallık yapan 7 çocuklu çok fakir bir ailenin çocuklarıdır. Ve bu iki kız öğrencinin 3 ile 5 lira arasında değişen para ile çikolata ya da çubuk kraker karşılığında kendilerinden yaşça çok büyük insanlarla birlikte oldukları anlaşılıyor.
Düşündürücü olan, küçük kızları hedef alan tecavüzün, başlaması ve duyulmasıyla birlikte çevreyi de içine alacak şekilde genişleme, yayılma eğilimi göstermesidir.
SUSKUNLUK DA SUÇ DEĞİL Mİ?
Dosya, pek çok soru işaretini karşımızda asılı tutuyor.
Siirt’te bu olayın önemli tespitlerinden biri de olayın geçtiği ilköğretim okulunda ki çocukların hepsinin tecavüz olayını konu savcılığa intikal etmeden önce biliyor olmasıdır.
Burada bütün çocukların dilinde olan bir konunun okul yönetimi tarafından fark edilmemiş olması düşündürücüdür. Keza mağdurların devam ettiği okulun karakolun hemen karşısında olması gibi...
Son tahlilde bütün bunlar idari ve cezai soruşturmaların konusudur. Bir de meselenin soruşturamayacağınız, hukuk sisteminde, yazılı yasalarda karşılığı olmayan, yaptırıma bağlanmamış yönleri var.
İlkokul öğrencisi kızları hedef alan bu ölçüde yaygın bir tecavüz şebekesinin varlığının çevre tarafından bilindiği halde, zımnen onay görmesi işte böyle bir durum.
Bilenlerin bir bölümü durumdan yararlanmaya kalkmakta, bilip de yararlanma yoluna gitmeyenler ise durdurmak için hiçbir şey yapmayıp kayıtsızlık içinde olanları seyretmektedir. Belki rahatsızlar, belki de değiller...
Buradaki suskunluk da suç ortaklığı değil midir? Bir tecavüz olayının bu kadar yayılabilmiş olması ve kabul görmüş olması kötülüğün kuşatması dışında başka nasıl adlandırılabilir?” diye yazıyor.
ZİLLER KİMİN İÇİN ÇALACAK
Eğer “Alarm zilleriniz çalıyorsa…” Bu şen’i (çok kötü) olayın elbette bir takım suçlularının bulunduğu da ortadadır. Bu olaya alet olanların yanı sıra;
Mecliste büyük çoğunluğuyla ve sekiz yıldır iktidar da bulunan;
Öğretmen olarak atadığı ve okullarda idarecilik yaptırdığı halde onların sadece mesleki ve idari bilgilerini yoklayan, fakat ne öğretmen atamalarında ve ne de idarecilik atalarında ahlâki yapılarını araştırmayan,
Okullarda okutulan ders kitaplarında hâlâ edep ve ahlaka ait ciddi bölümler bulundurmayan, 7 yaşında elimizden aldığı çocuklarımıza edep, ahlak ve maneviyat ile milli değerlerimizi öğretmeyen Milli Eğitim Bakanlığı mutlaka sorgulanmalıdır.
 Hâlâ “din ve vicdan özgürlüğü önünde ki engelleri kaldırarak” çocuklarımızın Kur’an kurslarına 15 yaşından önce gitmesini sağlayamayan, 
“Temel insan haklarından olan eğitim ve öğrenim hürriyetini” içinde İmam Hatip Liselerin ve tüm üniversitelerde kız öğrencilerin inançları gereği taktıkları başörtülerini çıkarmadan öğrenim yapabilmelerini sağlayamayan;
AB uyum yasaları diyerek kanunlarımızdan zina suçunun cezalarını sildiren;
Ekonomi de “faizci soygun düzeninin devamı” için canla başla çalışan (2010 yılı bütçesinde faiz ödemesi 60 Katrilyon lira) ama memur, işçi, esnaf, emekli, dar gelirli 70 milyon insanımızı fakirlik, işsizlik ve açlık içerisinde inim inim inleten…
Televizyonların ve gazetelerin ahlaksızlık yayınlarına dur diyemeyen yukarıda anlatılan (daha niceleri) çocuklarımızın ahlaksızlık yangınında yanmasına seyirci kalan;
Fakirlik ve yoksulluk ve ahlak zafiyeti sebebiyle insanımızın hırsızlık, dolandırıcılık, kap-kaç gibi kötü yollara düşmesine sebep olan bu günkü iktidar sorgulanmalıdır.
Mecliste milletin dertlerini gündeme getireceklerine “horoz düğüşünü” tercih ederek “parsa devşirmeye” çalışan muhalefet partileri mutlaka sorgulanmalıdır.
Ve ABD veya AB’nin işbirlikçisi olmayacak, milletimize ve onun değerlerine sahip çıkacak “Milli değerlerimize bağlı” bir siyasi partiyi nasıl iktidar yapabiliriz konusu mutlaka gündeme getirilmeli ve gereği yapılmalıdır.
Aslında, “Fırat kenarında bir kurt aşırsa bir koyunu, gelir de adl-i ilahi sorar Ömer’den onu…” diyen sorumluk sahibi idarecilere ne kadar çok ihtiyacımız var.
“Alarm zilleri çalmayanlar veya ziller çaldığı halde ona kulaklarını tıkayanlar…” Size söyleyecek bir şeyimiz yok. Sadece, “Allah, size feraset versin” demekten başka...

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.