Konya Aydınlar Ocağı, 2025 yılının “Aile Yılı” olması sebebiyle Konya’dan üç aileyi “Yılın Aileleri” olarak seçti. Mustafa ve Fatma Balkan ailesi olarak “Örnek Aileler” içerisinde yer almamız, sevindirici ve gurur verici bir şey.
Konya Yenigün Gazetesi ile müştereken düzenlenen yemekli programda, Konya Aydınlar Ocağı Genel Başkanı Dr. Mustafa Güçlü ve yönetim kurulu üyeleri ile Yenigün Gazetesi sahibi Mustafa Arslan, Faruk ve Hüzeyme Yeşim Koçak, Sadık ve Anuş Gökçe aileleri de hazır bulundular. Bir masa etrafında yapılan sohbette “aile” konuşuldu. Mehmet Âlif’in “Biz her mevcudu yıktık; gayesiz bir fikr ile/ Yıkmadık bir şey bıraktık… Sade bir şey: Aile” dediği gibi “aile”, üzerinde durulması gereken önemli bir kelime ve kavram.
Ekseriya ana, baba, çocuklar ile büyük ana, büyük babadan müteşekkil bir yapıdır aile. Alabildiğince geniş bir kavram olup Ural-Altay dil ailesinden tutun aynı gayeye yönelip aynı işi yapanlar topluluğu; yazı ailesine varıncaya kadar çok geniş bir kavramdan söz ediyoruz. Aileyi meydana getiren kişilere ise “aile efradı” deniliyor. Aile içinde meydana gelen, aileyi etkileyen, dağılmasına yol açan acıklı hadiseler de “aile faciası” olarak nitelendiriliyor. Bir de “aile ocağı” var. Ateş o ocağa düşmeye görsün: o evin içinden ne feryatlar yükseliyor arş-ı alâya da duyulanlar var, duyulmayanlar ise mevzubahis bile değil. Nurettin Topçu, “Vatan bir aile ocağı hâline gelmişti” diyor. Peki “aile reisi” kim? Sözlüklerdeki tanımı şöyle: “Aile’nin tabiî ve hukukî olarak başı olarak kabul edilen kimse, baba.”
Toplumun temeli olarak kabul edilen aile Anayasa’ya göre devlet tarafından korunmakla yükümlü kılınmış olmasına rağmen Müslüman Türk aile yapısı, sizce, korunmakta midir? Aile Yılı’nda böyle bir soruyu sormak benim, senin ve aile ile ilgili kaygı duyan ve endişesi olan herkesin hakkı olsa gerek. İşte o yuvarlak masa etrafında Müslüman Türk Aile yapısı ile ilgili endişelerimi dile getirdim. Yukarıda tarifini yaptığımız aile yapısı artık yok. Mevcutları da dizilerde yerden yere vurularak parça parça, lime lime edilmekte; Anayasa’ya göre, aile korunma altına alınmış olmasına rağmen…
Aile Yılı’nda kaç televizyon ekranında “Müslüman Türk Aile” yapısının bütün yönleriyle uzman kişiler tarafından ele alınarak tartışıldığını, hâl çareleri arandığına hiç şahit oldunuz mu? Üç maymunu oynayan/oynamaya devam eden bu medya kimin ve hangi ülkenin medyasıdır? Müslümanlar olarak bizim modernite, modernlik ve modernizm ile ilgili temel sorunlarımız nedir? Müslüman dünyada modernitenin kat ettiği büyük mesafe onunla hesaplaşmayı, yüzleşmeyi kaçınılmaz kılan bir husus değil midir? Batı (modernite) Müslüman-Türk toplumların alışkanlıklarını, zevklerini, zaaflarını tespit ederek başarılı bir toplum mühendisliği projeleriyle önce algıları sonra da tutumları değiştirmektedir. Bu iki yüz asırdan beri böyledir. Bu işin profesyonel aktörleri, son yüz yılda din değiştirme çabası içerisinde bir hayli mesafede aldılar. Popüler kültür araçlarını çok etkin kullanıp nefisleri ayartarak (azdırarak) manevi değerlere karşı zihinleri fark ettirmeden yeniden biçimlendirip dünyevileştirmekte ve bu doğrultuda yönetmektedirler. Bu proje insanların birbirleriyle, çevresiyle, eşyayla, inançlarıyla ilişkilerini bütünüyle etkilemektedir. En güçlü etkide ailede gözlemlenmektedir.
Hıristiyan Batı’nın “Kentsel Dönüşüm” projesi, Özal döneminde uygulanmaya başlamış ve yirmi dört yıldır iktidarda bulunan hükümetlerce hızlandırılmış; Türk aile yapısıyla birlikte mahalleleri, sokak ve caddeleriyle toplumun hafızasını silmeye yönelik bir plandır. Aile, dinin sadece ilkler düzeyinde değil ayrıntılarıyla belirleyici olduğu kurumların başında yer almasına rağmen yüz yıllardır devam eden modernite-din gerilimi, çatışmaya dönüşerek süreç dinin aleyhine işlemiş ve gelinen nokta çok sarsıcı olmuştur.
Aile Yılı’nda Balkan ailesini “Örnek Aile” olarak seçen Konya Aydınlar Ocağı Başkanı Dr. Mustafa Güçlü’ye, bu güzel fikir ve düşünceyi teklif olarak sunan Saniye Güçlü Hanımefendiye, mekânıyla bizi onurlandıran gazeteci dostum ve meslektaşım Mustafa Arslan’a teşekkürü borç bilirim.
En büyük dileğim ve Allahû Teâlâ’dan niyazım ise: Türk Aile yapısının ve dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin parçalanmadan, toplumlar ayrıştırılmadan, aileyi yapan dişi kuşların kanatları kırılmadan sonsuza dek yaşaması ve yaşatılmasıdır.