24 Temmuz Basın Bayramı

Recep Çınar

Her yılın 24 Temmuz'unu “Basın Bayramı” olarak kutlarlar...

Bizim mahalle değil...

Karşı mahalle kutlar...

Bizim mahalledekilerin derdi başka...

Anlayacağınız bizimkilerin umurunda bile değil 24 Temmuz...

xxx

Basında sansürün kaldırılmasının bilmem kaçıncı yıldönümü  kutlanır...

Valla ben hiç denkgelmedim...

“Çiftetelli”yle mi, “Çaça”yla, “Maça”yla mı “Horon”la mı, “Halay”la mı, yoksa “Zeybek”le mi?

Nasıl kutlanır?

Ben bilmem...

Bir bilen varsa beri gelsin...

Her yıl 24 Temmuz'da kutlanan önemli bir gün olduğu söylenir...

Biraz da faceden, tivıtırdan, şurdan burdan dillendirilir, hepsi o kadar...

xxx

Apollo 10'un aya çıktığı tarihlerden bu yana gazetecilik yaparım, 24 Temmuz nasıl kutlanır bilmem...

Bir Allah'ın kulu da çıkıp, “şöyle şöyle, böyle böyle” kutlarız demez...

O Allah'ın kulu da bilmez nasıl kutlandığını!

Sözüm ona gazeteci...

Hadi len ordan...

Bayatlamış zehir!

24 Temmuz'u kutlamayan, nasıl kutlanacağını bilmeyen adamdan gazeteci mi olur?

Önce 24 Temmuz'un senin için ne ifade ediyor, onu öğren..

Kutlama sonraki iş...

Buraya kadar ironu yaptım...

xxx

Bizim yaşam biçimi dediğimiz meslek kirlenmiş ya da  kirlenmişiz...

Bizim kirlenmemiz “tuzun kokması” anlamına geliyor...

Tuz kokar mı?

Kokmaz demeyin...

Ne yazık ki, basın sektörü bu durumda...

Düzelmesi mümkün mü?

Ya da çaresi var mı?

Zor, ama imkansız değil...

Bir yerden başlamak lazım...

Bunun için de Allah'ın çift yürek verdiği 3-5 adamın başlatacağı “Temiz Gazeteci” ya da “Temiz Basın” ayaklanması ile belki...

“Şeytan”a ilk taşı atacak biri lazım...

Öyle bir var mı?

Kimbilir...

Hiç ummadığınız veya ummadığımız biri çıkabilir...

xxx

Bırakın 24 Temmuz'u...

Mahalledeki pasaklıları, defoluları, karşı mahalledekilerle kirli ilişkilerini sürdürenleri ayıklayalım...

Bunu ya yapalım ya da yapalım...

Yapamıyorsak bu mahalleden defolup gidelim...

Kirli ve paslı, lekeli ve defolu olmaktan daha iyi...

xxx

Aslında böyle  şeyleri yazmak istemezdim...

Ancak basit ve gözardı edilecek bir konu olmadığı için “zülfiyare” dokundum...

Benim için “yaşam biçimi” olan gazeteciliğin içine sızmış “çete”ler, “kan emici”ler, “şantaj”cılar var...

Tabi ki, bu mesleğin bir de namusu var...

Mesleğin namusunu bunların elinden kurtarmak lazım...

Çünkü...

Bu şehirde elmalarla armutlar birlikte terazileniyor...

Bu da açıkçası benim kanıma dokunuyor...

Ağzı süt kokan hafif sıkletler, ağır sıkletlerle karşılaştırılıyor...

xxx

Kısa keseceğim...

Mesele 24 Temmuz değil...

Mesele ciddi...

İronisi bile kötü...

Özellikle internet medyası, öyle böyle değil acayip alem...

Mutlaka kontrol altına alınmalı...

“Gazeteci” desen  gazeteci değil...

Basın ilkelerini, basın ahlakını, meslek etiğini ara ki bulasın...

Ve son bir şey...

Büyük abiler giderler hep zenginlerin bulunduğu Meram, Anıt, Nalçacı, Havzan gibi mahalleleri temizlerler...

Yahu oralar zaten temiz...

Temizlenmesi gereken bizim mahalle...

Ne olur yani ara sıra da bizim mahalleye gelseniz...

Çünkü, temizlenecek o kadar kirli,  pasaklı var ki, siz bile inanamazsınız...

Anladım...

Korkuyorsunuz...

“Kirlilik bize de bulaşır” diye...

Ne diyebilirim ki, “Haklısınız” demekten başka.