Ahmet Güldağ

Ahmet Güldağ

Yarın Siz de

Yarın Siz de

Karıştırdığım dağarcığımda bir yazı dikkatimi çekti
Yazının başlığı “Bir gün susmayı öğrendim.” İle başlıyordu.
Okudukça günlük hayatımızda hiç de olmayan bir duygu ve işlem değildi.
Bilhassa ebeveynlerden baba işten yorgun argın, anne günlük ev işleri yorgunluğu bilhassa üsteliyordu bu hali.
Ama çocuklar ne halde idi?
***
Bilhassa ebeveynlere duyurmakla belki fayda sağlamış olacağımı düşünerek sunmaktayım.
Beraber okuyalım çocuğun içindeki dünyayı da.
Ona göre sevgi içine girmiş olalım!
***
“Öyle bir sustum ki belki sonsuza kadar susacaktım.
Çünkü susmak benim küçücük dünyamda babamla kurduğum iletişim tarzıydı.
Babam akşamları eve yorgun dönerdi. Ben bütün gün evde sıkılır onun gelişini iple çekerdim.
Daha o kapıdan girer girmez boynuna atılır onunla oynamak isterdim.
Babam sarılır, öper sonra da, “hadi odana git”, derdi.
***
Yemek hazırlanınca annem çağırır bu defa masada bir araya gelirdik babamla.
Onlar annemle konuşurken ben araya girer, sesimi duyuramayınca da bağırırdım.
Babam sinirlenir, “Bütün gün insanlara kafa patlatmaktan bunaldım, birde en kafamı ütüleme!” derdi.
Annem de “Bütün gün zaten seninle uğraştım, bir çift lafta mı konuşturtmayacaksın babanla?” diye çıkışır, beni odama gönderirdi.
Çaresiz bir şekilde boynumu büker odama yani hapishaneme doğru yol alırdım.
Babam arkamdan, “Bizim bir odamız bile yoktu, her şeye sahip, hâlâ ne istiyor anlamadım.” diye bağırmaya devam ederdi.
Keşke benim de bir odam olmasaydı, keşke bizim de evimiz bir odalı olsaydı da hep birlikte otursaydık' derdim içimden; ama yüksek sesle söylemeye cesaret edemezdim.
***
Yemekten sonra babam kanepeye uzanır, eline kumandayı alır, televizyon seyrederdi.
Beni yanına çağırır biraz severdi.
Onun izleyeceği önemli bir şey varsa beni adeta yerimden bile kıpırdatmazdı.
Azıcık hareket edip koşup oynamaya çalışsam oda hapsim yeniden başlardı.
***
Bir gün anladım ki susunca babamla daha iyi anlaşıyoruz.
Bu defa susarak yapabileceğim oyunlar geliştirmeye başladım.
Önce resim yaparak başladım işe. Babam çizdiğim resimleri çok beğeniyor;
“Bak, böyle uslu uslu oyna işte.” diyordu. Babam bazen göz ucuyla bakıyor, resimle ilgili bir şey sorsam afallıyordu.
Ama bana kızarak beni artık odama göndermiyordu.
“Son günlerde ne de akıllandı benim oğlum.” diye komşulara anlatıyordu annem halimi.
Resimlerim arttıkça ortalık dağılmaya başladı.
Annem “Odanı topla!” diye odama kapattığında işe nereden başlayacağımı bilemiyordum.
Ben bunlarla uğraşırken zaman geçiyor; ama odamı toparlamayı beceremiyordum.
Annem odama gelip “Bak sana resim yapmayı yasaklayacağım.” dedi bir gün.
Susuyor olmamı usluluk olarak değerlendiren ailem resim yapmayı da elimden alırsa ben ne yapacaktım?
***
Bu düşüncelerle bir aile tablosu yaptım.
Babam eve gelince uygun zamanı kolladım. Her zamanki gibi yemekler yendi, odaya geçildi. Babam oturur oturmaz çizdiğim resmi getirdim.
Babam baktı.
Hım, dedi “Çok güzel olmuş. Bu adam benim herhalde.” dedi.
Ben “Hayır o adam değil, bu çocuk sensin.” dedim.
O “Hayır, bu adam benim, bu çocuk sensin, bu küçük kız da arkadaşın. ”dedi.
Ben yine “Hayır, o büyük adam benim, bu küçük adam sensin, bu küçük kız da annem.” dedim.
Babam benimle uğraşmaktan vazgeçip: “Peki neden bizi küçük çizdin?” dedi.
Heyecanla başladım anlatmaya.
Ben büyüyüp adam olacağım.
İş bulup çalışacağım.
Siz yaşlanıp küçüleceksiniz.
Beliniz bükülecek, komşumuz Ahmet amca ile Ayşe teyze gibi küçücük kalacaksınız. Ben işten geldiğimde yorgun olacağım.
Siz benimle konuşmaya çalıştığınızda işyerinde kafam şişmiş olacağından sizi duymayacağım bile.
Siz benimle bir şeyler paylaşmak istediğinizde “Hadi odanıza çekilin de kafa dinleyeyim.” diyeceğim.
Ve bir de bağıracağım “Her şeylerini alıyorum. Sıcacık odaları da var, daha ne istiyorlar” diye.
Annemle babamın gözleri fal taşı gibi açılmıştı.
Duyduklarına inanamıyorlardı.
Bana sarılıp beni öyle içten bir okşayışları vardı ki sonsuza kadar konuşsam hiç bıkmadan dinleyecekler gibiydi.”
***
Sağlık ve esenlik içinde sevdiklerinizle yaşam dileğimle…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Güldağ Arşivi
SON YAZILAR