Süleyman Küçük

Süleyman Küçük

Türk Tipi Din Ve Laiklik

Türk Tipi Din Ve Laiklik

Osmanlı İslam Devletinde bütün gayretlere rağmen, oluşturulamadığı iddia edilen Türk Milleti ve İslam Milleti birliğini tesis için, İttihat ve Terakki ile başlayan yeni kimlik inşa etme çalışmalarının, Cumhuriyet döneminde radikalleşerek uygulandığını görmekteyiz.
Yeni bir ulus inşa etmek adına ulusçuluk, batıcılık, medeniyetçilik ve laiklik esaslarına dayalı olarak kurulan Cumhuriyet Türkiye’sinde, sekülerleşme şeklinde uygulanan laikliğin, inşa edilecek ulus kimliğinin en önemli noktasını oluşturması kararlaştırılmıştır.
Cumhuriyetin kuruluş yıllarında, tek parti bünyesinde oluşturulan kemalist seçkinler adı verilen milletvekilleri ve askerler eliyle girişilen kimlik inşasındaki temel hedef, Osmanlı İslam Devletinde dokunulmayan hatta korunan çok kimlikli toplum yerine, laik seküler kemalist Türk kimliğini ikame etmek olmuştur.
Bu anlamda kemalizm, o güne kadar insanların kendi kimliklerini tanımlayış biçimleri olan, Osmanlı kimliğinden farklı ve var olanı tamamen değiştirmek üzerine kurgulanan alternatif bir kimlik mefhumu olarak, toplumun ümmet devrinden millet devrine geçişini oluşturma hamlesi olarak uygulanmış bir yöntemdir.
Cumhuriyet Türkiye’sinde devlet eliyle ve yukarıdan aşağıya programlandığı için de, devletin ideolojik ve baskı aygıtları aracılığıyla uygulamaya konulan söz konusu politikalar olarak tanımlanmıştır.
Devlet eliyle oluşturulmaya çalışılan yeni kimlik, farklı kimliklerle kendini ifade etmeye alışmış insanların, devletçe oluşturulan yeni kurumlar etrafında birleştikleri bölünmez, birbirine benzeyen ve birbirini tamamlayan standart bir yapı olarak planlanmış olmasına rağmen, istenildiği ölçüde bir bütünlük sağlanamamıştır.
Bunun nedeni tasavvur edilen yapı teorik olarak, o güne kadar toplumun en önemli değeri olan dini dışlayan, ulus egemenliğine dolayısıyla da egemenliğin, toplumun laik seküler kısmına has kılındığı bir ulus haline getirmeyi amaçladığı ve kemalist düşüncenin, dini toplum ve fert hayatından tamamen çıkardığı için, sessiz de olsa toplumsal muhalefetle karşılaşmış olmasıdır.
Bu yeni kimlik dayatmasının pratik karşılığı, toplumu çağdaşlaştırma amacı olsa da, uygulamasının laiklik temelinde çok boyutlu bir siyasi mühendislik projesi olmasıdır.
Modern devletlerde de ulusal kimlik inşa çalışmalarının eğitimden bürokrasiye, ekonomiden hukuka, edebiyattan tarihe ve sanattan spora kadar hemen her alanda, topluma ulusal bir ruh kazandırmak şeklinde gerçekleştirildiği iddialarına karşı, bu toplumlarda bizde olduğu gibi asla zulüm derecesine varan uygulamalarla karşılaşılmadığı gerçeği ortadadır.
Modern devletlerin geçmiş dönemdeki varlıklarından, yeni bir ulus oluşturmak için giriştikleri çabalara ulus inşası adı verilmekle birlikte, siyasi coğrafyalarındaki bütün kimliklerin üzerinde yeni bir kimlik tanımlayarak, tanımlanan bu kimliğe herkesi dâhil etmelerine karşın Türkiye’deki uygulama, toplumun bir kesimini tamamen dışlayarak işe başlaması, modern ülkelerden en önemli ayrımı olmuştur.
Bu ayrımın temeli olarak gösterilen ve Osmanlı İslam Devleti tarafından Kürt kimlikleriyle tanınan vatandaşların, sadece ırk kaynaklı kimlikleri değil, aynı zamanda din kaynaklı kimlikleri de yok edilmek istenmiştir.
Kimlik tanıma konusunda ortaya çıkan haklı itirazlar, devlete karşı isyan olarak değerlendirilerek, askeri güç kullanmak suretiyle bastırılmış ve vaki ölümler yanında, çok büyük bir kesim de yerlerinden sürgün ile yurtlarından edilmişlerdir.

FARKINDA MIYIZ?

Modern devletler olarak bilinen toplumlarda da, kimlik inşa politikaları önemli bir yer tutmakla birlikte, bu devletlerdeki homojenlik düzeyi birbirinden farklılık gösterdiği için, farklı yoğunluk ve metotlarla politikalar uygulanmasına rağmen, insanların dini inançlarına ve dini ibadetlerine asla karışılmamıştır.
Türkiye uygulamasında ise, ulusal kimliğin temel unsurları olarak kabul edilen dil varlığı, tarih birliği, kültür ile örf ve adetlere varıncaya kadar hemen her şey en azından korunuyor gözükürken, sadece dini inanış ve bu inanışın gereği olan ibadetler, hatta dini musiki anlayışı bile ret edilmiştir.
Bu sebeplerle ulus devlet kuruluşu sonrasında, bilinçli devlet politikaları olarak uygulanan siyasi, sosyal, iktisadi ve kültürel faaliyetlerin toplum üzerindeki yıkımları da, görmezden gelinemeyecek kadar büyük olmuştur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
Süleyman Küçük Arşivi