Nurten Selma Çevikoğlu

Nurten Selma Çevikoğlu

RAMAZANDA  İRÂDE  EĞİTİMİ 

RAMAZANDA  İRÂDE  EĞİTİMİ 

İslam Târihinde savaşlardaki en mükemmel başarılar, Ramazan ayının kutlu ikliminde gelmiştir. Meselâ; Bedir Savaşı, Yermük Savaşı, Kadisiye Savaşı hep Ramazan ayında yapılmış ve sonuç zaferle neticelenmiştir. Mekke’nin fethi de, Ramazan ayında gerçekleşmiştir. Kutsal belde Kudüs, Ramazan ayında Haçlılardan temizlenmiştir. Şimdi buradan hareketle şu husûsa girelim, Müslümanların ömürlerinin sonuna kadar kaçamayacakları ‘nefis-şeytan ve dünya savaşları’ üçlüsü vardır. Bu savaş, son nefese kadar devam edecek bir savaştır. Ve bu savaş, en büyük savaştır. Müminler bu mücâdeleyi, cihad olarak değerlendirirler ve en büyük cihad olarak görürler.

Ramazan ayının huzur ikliminde bilindiği üzere büyük şeytanlar zincire vuruluyor. Küçük şeytanlarla da, mücâdele gerekiyor. Büsbütün savaşsız geçmiyor günlerimiz, Ramazanda nefis ve şeytanla ve dünyayla hep mücâdele hâlindeyiz. Ama tabi büyük şeytanların zincire vurulması bu mücâdelede işimizi kolaylaştırıyor ki, büyük bir iştiyakla otuz gün üst üste oruç tutabiliyor, hiç yüksünmeden, nefse ağır gelmesine rağmen, beş vakit namazlarımıza ilâveten sünnet üzere ‘terâvih namazları’ hatta yapabilenler bir günlük kaza ve diğer nafileleri de kılabiliyorlar. Elbette bu bir savaştır. Daha açıkçası Müslümanlar bu değerli ayda, nasıl bir irâde eğitiminden geçirildiklerini idrak etmeliler. Dolayısıyla müminlerin Ramazan ayında büyük bir eğitimle hemhal olduklarının farkında olmaları umulur. 

Bu güzel ayda Müslümanlar öyle dinamik öyle bir enerjiktirler ki; bencillik, tembellik, cimrilik, merhametsizlik kötü huylar âdeta yanlarına uğramaz. Şu pandemi dönemi olmasaydı hemen her Müslüman bir mukâbeleden diğer mukâbeleye, bir sohbetten diğerine hiç yorulmadan, koşa koşa giderlerdi. Mübârek Ramazan ayında hayır faaliyetleri de, dur durak bilmez. Müslümanlar bu kıymetli işleri canla başla, büyük fedâkarlıklarla, isteyerek, severek yalnızca Hak rızâsı için yaparlar. İman ve irâde gücü olmadan, hiç bu işler başarılabilir mi? 

Düşünelim şimdi, insanlar aç oldukları halde irâdelerine hâkim olarak yemiyorlar, susamalarına rağmen içmiyorlar. Bu ne güzel bir irâde eğitimidir! Ama hayvanlara baksanız, aç olduklarında önlerine yiyecek koysanız, derhal yerler. İşte insanı farklı kılan husûsiyet irâdesidir. Aslında insanlar farkında olmadan hayatları boyu, kaç çeşit irâde eğitiminden geçiriliyorlar. Cenâbı Hakk’ın insana yapın diye emrettiği her bir ibâdette, muhteşem eğitimler vardır. 

Oruçta da pek önemli bir irâde eğitimi mevcuttur. Günlük açlık ve susuzluğa dayanamayanlar, hayatta karşılaşılabilecek engellerde bir mukâvemet gösteremezler. Savaşta düşmanla karşılaşıldığında pek çok fedâkarlık yapılır, çok ciddi mücâdele ortamlarında savaşılır. Bu konu dışı ama düşman ve tehlikelere karşı hal böyleyken, iç âlemde de nefis, şeytan ve dünyâya karşı da, savaş vardır. Dünyâdaki savaş kaybedilirse vatan, din, iman, namus, toprak kaybedilir. Bu bir millet için hiçliktir, yokluktur, zillettir, zelilliktir. İşte aynen bunun gibi iç âlem savaşı kaybedilirse, bu sefer ebedi bir âlem kaybedilir. Bu da kişinin mânen hiçliğidir, yokluğudur, hüsrânıdır. 

Ramazan ayı ve içindekiler bilhassa da oruç, bu savaşın kazanılmasında en mühim köşe taşlarındandır. Bu yönüyle Ramazanın şiarı oruç, kişinin iç dirilişinin müjdecisidir. Bu hal rûhun, bedene yenilmediğinin gösterir. Bu konuyu Mevlânâ hazretleri, ‘Divânı Kebîr’inde şöyle dile getirir: ‘Sen orucu, şaşılacak acaip meziyetleri olan bir şey olarak bil. Oruç insana can bağışlar, gönül lütfeder. Sen göklere çıkmak, Miraç etmek savdâsındaysan, şunu bil ki, oruç, senin önüne getirilmiş bir Arap atıdır. Oruç, can gözünün açılması için bedenleri kör eder de, o yüzden kıldığın namazlar, yaptığın ibâdetler sana o aydınlığı vermiyor, hakikati göstermiyor. Oruç, insan şeklindeki hayvanın hayvanlığını giderir. Bu yüzdendir ki oruç, insanın, insanlığını olgunlaştırmaya mahsustur. Âşıkların hayâtı, beden mutfağı yüzünden kararmıştı. İşte oruç, mutfakları aydınlatmak için çıktı, geldi. Dünyâda şeytanın karnını deşen bir bıçağa benzeyen oruçtan daha fazla şeytan öldürücü, nefsin kanını dökücü bir şey var mı? Nefis ile savaşa girişen mücâhidin, gönül maksadına ulaşma yolunda oruç, yüz binlerce yardımcı canın yaşayışından daha da iyidir. 

Midesine düşkün olan çok mide ağrısı çeker, sızlanır, durur. Zâten midesine düşkün olanın tâlihinde oruç yoktur. Oruçlunun gülüşü, oruçsuzun secdedeki hâlinde iyidir. Çünkü oruç onu Rahmân’ın sofrasına oturtacaktır. Sen farkında değilsin ama, yemek yediğin zaman için pislikle dolar. Oruç hamama benzer. Seni maddi ve mânevî kirliliklerden, bütün kötülüklerden temizler. Sen vahdet gemisinden ayrı düşmüş bir damla gibisin. Sen aslına nasıl ulaşacaksın? İşte oruç, sel gibi, yağmur gibi seni alır, denize ulaştırır.

Nefsin gönlüne musallat olmuş bir Rüstem’dir, ama oruç onu bir gül yaprağı gibi tir tir titretir. Gök sofralarının, rûha mahsus sofraların başına tertemiz kişileri oturturlar. İşte oruç, sana onlarla bir kaptan yemek yedirir. Oruç seni, gün gibi gönlü aydın, canı saf hâle kor. Sonra da padişahla buluşma, bayram gününde varlığını kurban eder. Seni varlıktan ve benlikten kurtarır.’ (Divân-ı Kebir, 2.c, s.330-331) diyor. Tabi çok veciz ifâdeler. Derin derin düşüncelere sevk ediyor bizleri. Yine oruçla ilgili Hz. Mevlânâ şunları da söyler;

‘Artık ekmeğe karşı ağzını kapa, tatlı oruç geldi. Şimdiye kadar yemenin içmenin hünerini gördün. Şimdi de orucun hünerini seyret. Kuşların kanat çırpmaları nerede, meleklerin kanat çırpmalar nerede? Kuşlar yem için kanat çırparlar, melekler ise oruca doğru uçarlar. Oruç, çarşafa girmiş, kendini gizlemiş gizli bir güzeldir. Çarşafını aç da onu seyret, o ne kadar güzelmiş? Boynunu inceltir ama, seni ölümden emin eder. Mide dolgunluğu, rahatsızlığı fazla yiyip, içmeden meydana gelir. Oruç ise senin mânen mest eder. 

Otuz gün Ramazan denizinde bir baştan bir başa, bir uçtan bir uca yüzer, durursun. Sonunda oruç incisini elde edersin. Şeytanın bütün hileleri, tedbirleri, bütün okları, oruç kalkanına çarpar kırılır.’ Diyor hazret. (a.g.e, 3.c, s228) Tabi buradaki benzetmelerden bize mükemmel dersler çıkıyor. Rabbim idrak etmeyi nasip etsin inşaALLAH. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nurten Selma Çevikoğlu Arşivi
SON YAZILAR