Ayşe Aslı Duruk

Ayşe Aslı Duruk

Mart Anneleri Derneği Diksiyon Kursu

Mart Anneleri Derneği Diksiyon Kursu

“Kış yeniden geldi” diyecek oldum, eldivenlerimi ve paltomu çıkartıp kapıdan içeriye girerken. Ardından hemen yuttum sözümü tabi. Daha tam olarak gitmemiş olan bir mevsim, nasıl olur da yeniden gelebilirdi ki? Takvimlerden ilkbahar olsa da, ortada duran şey, soğuğuyla karıyla koca bir kıştı işte.

**

Mart ayları… Her şey olabilir bu zamanlarda, biliyorsunuz. Tekinsiz. Kaygan. Kapıdan baktıran, kazma kürek yaktıran, ipiyle kuyuya inemeyeceğiniz, hercai, şıpsevdi ve yeni yetme bir aşık gibidir tıpkı. Güvenilmez. Aylardan mart iken, ne kışın gittiğini ne de baharın geldiğini söyleyebiliriz tam olarak. Öyle yarım yamalak bir şey işte.

**

“İçeriye girerken” demiştim az önce. Belli ki kapının ardında bir mekan, bir hayat var öyle değil mi? Kendi evimdi burası. Hatırlıyorum, yıllar öncesiydi. Annemin birkaç arkadaşı vardı evde o gün. Şimdi hala gördüğüm zaman kendilerine artık ‘abla’ diye hitap ettiğim, o zamanın ‘teyze’leri işte… Aradaki yaş farkı her zaman sabit kalırken hitap şekli neden değişti diye soracak olursanız, ne bileyim, kendim büyüdükçe birilerine hala teyze ya da amca diye seslenmek, adını net bir şekilde koyamadığım bir rahatsızlık hissi oluşturmaya başladı da bende. Ondan. Artık abla ya da abi oldu hepsi.

**

Neyse, sözü uzatmayayım. İşte annemin arkadaşları vardı evde, özetle. Mutfaktaydılar. Bir yakınlık ve içtenlik belirtisi gibi. Salonda ağırlanması gereken misafirler değil de mutfağa alınan arkadaşlardı hepsi yani. Durum o. Bir tanesi, “Ben çocuklarıma çook fazla emek verdim, saçımı süpürge ettim, çok yoruldum” demişti o gün.

**

O zamanlar 17 18 yaşlarında olmalıydım. Büyümüş ama henüz yetişkin olamamış birisi olarak, oldukça nahoş ve sessiz bir tepki duymuştum içimde, o serzenişe karşı. Bununla ilgili yazacağım. Tam olarak isimlendiremediğim o sevimsiz hissi, şimdi yeni yeni anlamlandırabiliyorum tabi. O hissin sebebini, yani. O sözün meali, çocuklara verilen emeğin anneye fazla gelmesi anlamını barındırıyor olmalıydı. Yoksa, savaş, yoksulluk, sefalet ve hastalık şartları altında 15 çocuğu yalnız başına büyüten birisine ait değildi bu söz. Biliyordum. Bilakis, varlıklı bir aile ve sıcak bir yuvada 2 çocuk büyütmüştü o kişi. Davulun sesinin uzaktan hoş gelmesi başka konuydu ama “çok fazla emek verdim” sözünün altındaki hayıflanma ve şikayet başka şeydi şimdi. Tabi annelik konusu da hali hazırda kutsal sayılan ve yeterince baş tacı edilmiş bir konumdayken, her ne söylense tutacak; irdelenmeyecek ve el pençe divan durulacaktı o sözün karşısında nasılsa… Evet evet, o kişi çook emek vermişti. O cefakar insanın boynunda görünmez ve kutsal bir madalyon vardı!

**

Sonra, benim orada olup olmadığıma hiç aldırış etmeden, kendi annem de hemen sahiplenmişti, ortada hazır duran o kurulu ve nefis cümleyi. “Hele ben?” demişti hatta. ‘Hele’yi sivri uçlu keskin bir bıçak gibi gözümün içine soka soka. Az sonra da konu, düşük not aldığım derslerime ve haddinden sıska bacaklarıma gelince, annemin boşa çıkan onca emeği gibi, taşa ekilmiş bir tohum gibi, bereketsiz, pırıltısız ve koca bir hayal kırıklığı gibi yanlarından ayrılıp odama geçmiştim. Yüz karası olmak, başkalarına göstermek istemeyeceğiniz kadar ağır bir yüktür çünkü. Öyle işte…

**

Bu arada konuyu yine anneme getirmiş gibi olmayayım. Yalnızca, Türkçe’nin aslında yazıldığı gibi okunmadığını değil de, her sözün aslında ‘öyle’ olmadığını anlatmak istemiştim ben. ‘Çok fazla emek verildiği’ sözü, aslında sahibinin anneliğini ve fedakarlığını öne -göklere- çıkartıp övmek isteyen bir sözken, bunun, o kişiye ‘fazla’ geldiğini düşündürür bana daha ziyade. Sinsi bir bencillik yılanının gizli ve uğursuz tıslamalarını duyarım o tür cümlelerin içinde hep.

**

Mart ayları gibidir bu sözler bu bakımdan, onu diyecektim, adı ilkbahar ama gerçekte çoğunluğu kış olan. Ve evet, Türkçe’nin yazıldığı gibi okunmadığı da doğrudur bakın. Diksiyon kurslarında ilk bunu öğretirler.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Ayşe Aslı Duruk Arşivi
SON YAZILAR