Abdullah Uçar

Abdullah Uçar

Hilâl-i Ahdar (Yeşilay Haftası)

Hilâl-i Ahdar (Yeşilay Haftası)

1920 li yıllar. ABD’de akl-ı selim sahibi insanlar, içki ve uyuşturucuların insanlara ne büyük zararlar verdiğini, nesilleri yok ettiğini, ocakları söndürüp, nice kavgalara, kıtallere, cinayetlere, boşanmalara… sebep olduğunu görünce bunlarla mücadele etmeye başlamışlar, ağır cezalar çıkarmışlar, milyarlarca dolar harcamışlar, 300 küsur kişi idam edilmiş, 532. 335 kişi hapsedilmiş, bu mücadele 13 yıl sürmüş, sonunda başarılı olamayacaklarını anlayınca vazgeçmek durumunda kalmışlar. Çünkü onlar bu insanlık düşmanları ile mücadele ederken, muharref dinlerine göre; kiliseye giren herkesin Hz. İsa’nın kanı ve eti kabul edilen şaraba ekmek batırıp yiyerek ibadete başlamak mecburiyetinde.
Bu arada tarihte içki ve türevleri ile yani insanı sarhoş eden şeylerle en ciddi mücadeleyi kim yapmış? kim başarıya ulaşmış? bununla ilgili tarihi araştırmalar yapmışlar ve karşılarına Müslümanların mübarek peygamberi Hz. Muhammed çıkanca, onun heykelini yaptırmak istemişler, ama heykelin onun inancına göre meşru olmadığını anlayınca, onun adına New York’da bir çeşme yaptırdıkları rivayetleri vardır.
İşte o yıllarda yani 5 Mart 1920 tarihinde, dünyaca meşhur akliyecimiz Ord. Prof. Mazhar Osman Bey’in öncülüğü ve akl-ı selim sahiplerinin yardım ve gayreti ile, bizde de Hilâl-i Ahdar yani Yeşilay Cemiyeti kurulmuştur. Bu sebeple 1-7 Mart günleri Yeşilay Haftası olarak kutlanır. Bu rahmetli ilim adamımız; “Deli sarhoştan korkar, sarhoşluk deliliklerin en müthişidir” dermiş.
Dernek kurulmuş ama ne tarihte, ne de günümüzde hak ettiği yeri ve değeri bulamamıştır. Bugün Kanaryacılar Derneğine veya Karetta Kaplumbağacılar derneğine gösterilen ilgi ve alaka maalesef bu derneğe gösterilmemekte, en fazla desteklenmesi, maddeten ve manen takviye edilmesi gereken kuruluş olması gerektiği halde maalesef ismi bile fazla duyulmamaktadır. Allah razı olsun birkaç fedakâr insanın sayesinde faaliyetleri sürdürülmekte ama hükümetler bile çok kale almamaktadır. Hal böyle olunca, % 99’u Müslüman dediğimiz bir memleket, içki tüketiminde ve uyuşturucu kullanımında dünya sıralamasında listenin başlarındadır.
 Yapılan deneylerde, içkiye batırılan buğday tanelerini karıncalar yuvalarına götürmemişler, içki zerk edilen posta güvercinleri yolunu bulamamışlar, örümcekler ağlarını örememişler.(1) Her içki içişte 200 bin beyin hücresinin öldüğünü en ciddi bilim dergimiz açıklıyor.(2) Alkolün hafızayı zayıflattığı, dikkati dağıttığı, kazalara sebep olduğu yine ilmen ispat ediliyor.(3) Erkeklik gücünü eksiltiyor ve kısırlık yapıyor.(4) ABD Minesota şehrinde yapılan bir araştırmada kan kanserine yakalanma oranı 1000’de 3, ama içki içenlerde bu oran 1000’de 32 çıkıyor.(5)
 Memleketimizde yapılan şu anket de çok enteresan: Adalet bakanlığı ve Emn. Genel Müdürlüğünün ortaklaşa hazırladıkları rapora göre: Genel suçların % 66 sı, Trafik suçlarının %61’i, cinayetlerin %85’i, tecavüzlerin %80’i, karısını dövenlerin %70’i, akıl hastanesinde yatanların %40’ı… içki yüzünden olduğu tespit edilmiştir.(6) “İçki öldürür, kumar ocakları söndürür, sigara süründürür” atasözü boşuna söylenmemiştir.
 İşin bir garip tarafı da; İçki ve uyuşturucu tekeli dünyada Yahudilerin elindedir.(7) Nesilleri yok edip, insanlığı hayvan sürüleri haline, esir kitleler haline getirip, “Dünya Yahudi Krallığı”nı kurmayı ideal edinen Yahudiler bu sahaya hakim ve bu sahanın bilançosu 1 trilyon, 200 milyar dolar civarındadır.(8) Yahudilerin en büyük düşmanının da Türk Milleti olduğunu unutmayalım. Ruslar Türk İllerine içkiyi (Piva) tankerlerle gönderirler(9) ve rahmetli Ebül Feyz Elçibey’in ifade ettiğine göre Moskova’da şişesi 45 Ruble olan içkiyi, subvanse ederek Türk illerinde şişesi 5 Rubleye yani nerdeyse bedavaya satarlarmış.(10) İçsinler, uyuşsunlar, uyusunlar, uyanıp ayağa kalkmaya davranmasınlar diye. Tabi meşhur söz: “Şişede durduğu gibi durmaz.” Makalemizi bir tarihi anekdot ile bitirelim:
 Cumhuriyetin ilk yıllarında, rical-i devletin en üst kademesindeki insanların bulunduğu bir baloya Neyzen Tevfik’i de icrayı sanat etmesi için davet ederler. Programda sonlara doğru koydukları için, Neyzen çalmaya başladığında akıllar perdelenmiş, kafalar tütsülenmiş, herkes çakırkeyif olmuş, çalan kim? ne çalıyor? nasıl çalıyor?.. aldıran yok. Canı fena sıkılan Neyzen, içtiği Yenice Sigarası paketinin üstüne şu beyitleri yazıp çıkıp gitmiş.
 Sanma ciddiyet ile sarf ederim san’atımı
Ney elimde suyu durmuş kuru musluk gibidir
Bezm-i meyde süfehanın saza meftun oluşu
Nazarımda su içen eşeğe ıslık gibidir
------------------------
1) Zafer Dergisi, sayı 129, s. 28.
2) TÜBİTAK Bilim ve Teknik Dergisi, sayı 124, s. 39.
3) Milliyet Gazetesi, 11.09.2003.
4) Milliyet Gazetesi, 04.07.2002.
5) 03. 01. 1996 TRT Ef. 7. 30 haberleri.
6) Türkiye Gazetesi, 24.11.1991.
7) Zafer Dergisi sayı 251.
8) Yeşilay Dergisi sayı 789, s. 5.
9) Yeşilay Dergisi, sayı 792, s. 14.
10) İbrahim Refik, Boğaziçi Notları 1, Albatros Yay. İst. 2001, s.86. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdullah Uçar Arşivi
SON YAZILAR