Nurten Selma Çevikoğlu

Nurten Selma Çevikoğlu

Gündemin Yorumu

Gündemin Yorumu

İçinde yaşadığımız sancılı süreç ülkemiz târihinde yeni değildir. Türkiye târihi nice sıkıntılı süreçlerden geçmiştir. Yüzyıllardır vatan toprakları ne entrikalara ne hâzin âkibetlere sahne olmuştur. Ama hepsinden de bu aziz milletin aziz evlatları mayasındaki asil değerleriyle alnının akıyla çıkmasını başarmıştır. Bugün de ülkemiz ve insanımız ayni kararlılıkla ve ayni azimle her türlü sıkıntının üstesinden gelecektir yüce Rabb’imizin izni ve inâyetiyle inşaALLAH …

Bugün yaşanan sıkıntıları ve yine gelecekte tekrar yaşanabilecek olanları göğüsleyebilecek olan insanın ta kendisidir. Ancak uzun yıllardır oluşturulan suni gündem problemleriyle boğuşan insanın psikolojik boyutu ihmal edilmektedir. Aslında bâzı şer kesimlerin hedefledikleri menfi şeylerin başında insanın psikolojisinin bozulması gelmektedir. O şer hedefler, yaratıkların içerisinde en kâmil olarak yaratılan insanı bayağılaştırmak, basit ve süfli şeylerin peşinden sürüklemek için elden ne gelirse icra etme peşindeler halbuki insanla oynama en tehlikeli iştir.

Hep şikâyet edilir; insan kişiliği zayıfladı, karakterler bozuldu, düşünce hayâtı fakirleşti, nefsi istekler öncelendi, ruhlar örselendi. Hislerinin esiri olan bencil insanlar ortalığı kapladı, yalnızca dünya merkezli bir hayat anlayışı tavsiye edildi. İlim irfan birbirinden ayrıldı salt ilim çağdaşlık modeli olarak sunuldu. Bütün bu sebeplerden kültür-medeniyet dengesi alt-üst oldu. Bu çarpık zihniyetin neticesinde insanların psikolojisi bozuldu. Şurası unutulmasın ki mânen kaybedenler er geç maddeten de kaybedenlerdir.

İnsanı mânen yıkanlar onu madden de rahatlıkla çökertirler. Yakın zamanda insanlar geleceğe dâir planlar yapamıyor, hedefler koyamıyor, zararlar karşısında tepki gösteremiyorsa bu insanın çözülmüşlüğüdür ve bunun peşi sıra her yönlü savrulan insanlar gelir. Bencilliklerden oluşan şahsiyetler toplumda mevcut olan istikrarın kalıcı olmasında duyarsız davranırlar hatta toplumu selâmete götürme husûsunda hiçbir yapıcı rasyonel katkı sağlamazlar onları sâdece kendi çıkarları alakadar eder. Bu yoz mantık insana hâkimse o toplumdan erdem ve hakkaniyet anlayışı beklenemez.

Aslında bugün insanoğlunun insanlığının önündeki tek engel, aklî olmaktan çok kalbîdir. İnsanın iç âlem tellerinin akordu bozulup da iç iletişim hatâları sıkça işlendikçe dengeli davranışlar sergileyemez. İç kıvamdaki madde-mânâ dengesi sarsıldıkça insan doğru fikir, müspet düşünce üretemez. Ve insan kendi içinde oluşturduğu bencil, sığ, ufku olmayan kısır düşüncelerin kıskacından kurtulamaz. Dış çevresinde de insan, nasıl bir ortam içindeyse onun baskısından kendini sıyıramaz. Eğer akıl-irâde-bilinç-inanç ahengi sağlanamaz ise nefis insanın en tepesine hâkim olur ve kişinin kendi nefsi hep menfaati ölçüsünde hareket eder. Hatta böylesi bir halde insan veya insanlar her türlü istismâra açık hâle gelir, yoldan çıkmalar, sapkınlıklar sâdır olur. İşte insanlar iç âlemlerindeki böylesi sıkıntıları çözmeden müspet bir hayat yaşayamazlar. Oysa hakiki inanan kişi hayra anahtar, şerre kilit olur. Ama iç âlemi göçen insan bunu nasıl başarabilir?

İnsanın içini boşalttığınızda onu dışarıdan gelebilecek bâdirelere karşı ne koruyacaktır? Bu durumda insan ya zararlı bir odağın kurbânı olacak ya da kişi kendisinin hasmı kesilecektir. Böylesi insanların hayâtında ölçüsüzlük, kuralsızlık, sorumsuzluk hâkim olup çağdaşlık aşkına her türlü nefsi istek meşru görülür. Bu yoz ahlak insanı hislerinin esiri eder ve asıl yaşam sıkıntıları o zaman önü alınamaz hâle gelir. Nefse esârette hakiki özgürlük arayanlar, şahsiyetini kaybedenler, iç âlemlerini ihmal edenler artık bu inattan vaz geçmelidirler. İç âlemin yok sayılmasından pek çok menfîlikler ortaya çıkar bunlar bugün cereyan ettiği gibi saymakla bitmez ama her şeyden önemlisi de böylesi insanlar ayakta dahi duramazlar.

Bu zihin karmaşasına, iç âlem tahribâtına son vermek için bizi şu ana kadar hep bir arada kardeşçe tutan insan onurunu dirilten değerlerimize sıkı yapışmamız gerekiyor. Tahribat tahribatla giderilemez. Tahribatlar olumlu, pozitif, insanı birbirine yaklaştırıcı, hoşgörüyü yeniden tesis ederek, yanlışları doğrultarak, eksiklikleri giderek, yaraları tâmir ederek yok edilebilir. Yangına su taşınır, ateş değil. Yazımızda bu amaçlıdır. Özellikle içinden geçtiğimiz şu seçim sürecinde insanlarla olan ilişkilerimizi yeniden bir gözden geçirmeli hiçbir kişi ya da grup yâhut parti düşmanlığı yaymamalı, insan haysiyetini zedeleyecek konuşmalardan şiddetle kaçınmalıyız. Bâzı insanların, bâzı grupların bâzı siyâsilerin söylemleri bizi umutsuzluğa sürüklemesin. Zamânın, günün, hâdiselerin tümüyle ve en ince detaylarına kadar görülüp değerlendirildiği bir ilâhi mercinin var olduğu unutulmamalıdır.

Bunca acı, üzüntü-sıkıntı-elemli günlere rağmen bizi şimdiye kadar bir arada tutan şeyler ne idiyse bugünde ayni şeylerle içinde bulunduğumuz sancılı durumları aşabiliriz. Tamam; endişeler, kaygılar görmezden gelinemez ama sürekli düşmanlık pompalamak topluma huzur getirmez tam aksine insanlar kaosa sürüklenir. Yanlışlıklar mâkuliyet ölçülerinde yapıcı bir üslup ile insanlar ikna edilerek giderilmeli. Problemlerin insânî boyutunu görebilenler, geçmişte iki yüz yıldır yaşanan onca bilinç yaralanmasına rağmen hâlâ dimdik ayakta duruyorsak bunun yegâne sebebi şimdiye kadar mayamızda vâr olan, toplumsal dokularımıza varıncaya dek sinmiş bulunan, bireysel ve kimlik farklılıklarımız karşısında bile bugün dahi yaşayan değerlerimiz vardır, bu inkar edilemez. Daha yapacak çok işimiz var. Unutulmasın ki bize bizden başkası sâhip çıkamaz. Çıkarcılığın öncelendiği bir dünyâda Suriye’de ölen Müslüman insanlar kimin umurunda?

Bugüne kadar bizi birbirimize kırdırmayan sarsılmaz inanç ve irâdemizi yeniden hayâta hâkim kılarak birbirimize güvenerek, birbirimizi anlayarak insânî, mânevî, kutsal ortak değerlerimizle yeniden güzel istikballere koşabiliriz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nurten Selma Çevikoğlu Arşivi
SON YAZILAR