Hüzeyme Yeşim Koçak

Hüzeyme Yeşim Koçak

Göz göre göre

Göz göre göre

Genellikle güzelleme yapıyoruz, hâlbuki tenkit de edebiliriz pekâlâ.
Hep daha olumsuzlarına şahit olduğumuz için, önemsemeyip, basit, normal saydığımız birkaç olay:
Caminin bahçesinde, uygunsuz vaziyetteki, kimseye aldırış etmeyen ikili, üstelik kızın başı kapalı.
Türbenin avlusunda, müthiş bir gürültüyle top oynayan çocuklar; caminin içinde benzeri curcuna, namaz kılan cemaat, asilzade veletlerin umurunda bile değil.
İbadete alışsın, camiyi görsün falan da; dinî mekân bir hürmeti, edebi, kurallara uymayı gerektirmiyor mu?  Bunlar ne zaman öğrenilecek. Allah’ın evine saygı duyulmazsa, nerede duyulacak.
Malını hor kullanan, israf eden; ailesine, okulu, öğretmenine, yetiştiği ülkeye, yaşadığı dünyaya karşı, hiçbir müspet hissi bulunmayan, mesuliyet hissetmeyen, kıymet bilmeyen insanlar.  Ve şımarık, arsız, hiçbir şeyi umursamayan çocuklar…
Aklı erebilecek yaşta küçük bir kız, Belediye’nin parkta yeni diktiği fidanları hoyratça sallıyor. Sökmesine az kaldı, annesi yanında sessizce seyrediyor. “Yapma! Günahtır, ayıptır, yazıktır” benzeri hiç bir tepki, uyarı yok. Dayanamadım, birkaç söz söyledim.
Böylesi yaramaz çocukların tahribatından önümüzdeki parkın, bazısı dış ülkelerden getirilmiş ağaçları büyüyemedi, hatta kimisi kurudu.
Bakıyorum, çok geniş bir hürriyet alanı… Taşıtta yer vermezler, yolda üstüne yürürler. Zamana, vakte, çevre şartlarına hiç aldırış etmeksizin, kimseye rahatsızlık verdiğini düşünmeksizin yüksek sesle şakalaşır, konuşur, bağrışır çağrışırlar. Dünya sanki sırf onlara hasredilmiş gibidir.
Yaşınıza başınıza güvenerek, herhangi bir ikazda bulunsanız, sonuçlara güvenemezsinizdir. Çünkü en azından dilleri uzundur.
  Çocuklara, gençlerimize biraz da ‘Hayır’ cevabının kabulünü, bazı isteklerini frenlemeyi, birbirimizin sınırına riayet etmeyi, neden öğretmeyiz?
Her hatalarını hoş mu görmeliyiz. Alabildiğine bir müsamaha; sürekli, yanılgılarına göz yumma tavrıyla mı yetiştirmeliyiz.
Hiçbir şeyden mahrum kalmasınlar, her şeyi görsün yaşasınlar da; terbiyenin, eğitimin, ruhî gelişimin, gerçek medeniliğin izleri görülmüyor üzerimizde. Sadece diploma yeterli değil.
Yine el âlemin bahçesini talan eden, “göz hakkıdır” diye, ağaçlara girişen büyükler küçükler.
Yoldan, sokaktan meyve toplarken, sahibinin de rızası gerekmiyor mu? Neticede mal, emek onun. Onun adına biz, gerekli gördüğümüz üleştirmeyi(!) taksimatı yapabilir miyiz? Herkes, kafasına göre hareket ederse, en azından mülk sahibi de haksızlığa uğramaz mı?
Çalmayla arasında ince bir çizgi yok mu? Kendi malımız için bu kadar cömert davranabilir miyiz mesela. Zekât, sadaka için dahi, ne kadar kılı kırk yaran(!) hesap kitap yapmaz mıyız? Bazen indire bindire, pula çevrilmez mi?
Adamın karpuzları, kazayla ortaya dökülmüş. Yardım edeceğine aşıran, helal haram gözetmeden yağmalayan insanlar. “Sokağın hakkıysa(!), bari ben alayım” diye düşünülmüş olabilir mi?
Sonu, “devlet malı deniz’e…” kadar gider. Haris, zevk düşkünü gözler doymaz, gözü açık gider.
Malı mülkü, makamı, göz koyduğunu, dünya zenginliklerini daima kendine lâyık gören, mevhum haklarının hudutlarını habire genişleten fertler, toplumlar.
24 saat nasıl yaşıyoruz. Günler, aylar, seneler nasıl geçiyor.
İnsana, tabiata, Yaratan’a saygısız; yıkıcı, kaba, sevgiyi, birikimi, dostluğu acımasızca harcayan tipler. Tahammülsüzlük, kestirmeden şiddet.
Hep egoya, enaniyete yatırım. Büyüğü de küçüğü de; aman üzülmesin, sıkılmasın, sürekli alsın, yığsın, koparsın,  başarsın(!)… Gerisi, yıkılırsa yıkılsın(!)
“Nefsinden” başka hiç bir değeri olmayan insanlar. Varlığa sevgi, şefkat, onarma, deva sunma gibi hisleri, ilkeleri; gelişme, tekâmül gibi yüce hedefleri yok.
Söz gelişi kimileri, artan sayılarla, en sevdiğinin(!) hayat hakkını alabilecek tıynette.
Herhalde göz ve gönül terbiyesi gerek bizlere.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüzeyme Yeşim Koçak Arşivi
SON YAZILAR