"İslam coğrafyasının yüzü gülsün diye çok mücadele etti"

"İslam coğrafyasının yüzü gülsün diye çok mücadele etti"

Merhum Erbakan Hocanın İslam ülkelerini birleştirmek, her anlamda ümmet coğrafyasının yüzünün gülmesi için çok mücadele ettiğini söyleyen Saadet Partisi (GİK) Üyesi Fethullah Erbaş, “Erbakan Hoca, İslam aleminin lideriydi” dedi

Anadolu Gençlik Derneği (AGD) Konya Şubesi Eğitim Komisyonu tarafından online olarak organize edilen gençlik buluşmaları bu hafta ‘Gamzesine Kudüs konduran sevgili: Necmettin Erbakan’ teması ile Van Belediyesi Eski Başkanı ve Refah Partisi Milletvekili aynı zamanda Saadet Partisi Genel İdare Kurulu (GİK) Üyesi Fethullah Erbaş’ın katılımı ile gerçekleşti. AGD Konya Şubesi Eğitim Komisyonu tarafından düzenlenen programda Necmettin Erbakan ile hatıralarını aktaran Fethullah Erbaş, “Erbakan hocamız gerçekten çok zeki ve başarılıydı. Üniversiteye 2. sınıftan başlayan Erbakan hocamız son sene de asistanlık yaptı. Yani demek oluyor ki üniversiteyi iki yıl gibi bir sürede tamamlayarak motorlar kürsüsünde asistanlık yaptı. Ardından doktora için Almanya’ya gönderilen hocamız orada da çok başarılı işler yaptı. Başarılı bir mühendis olduğu herkesçe takdir gördü” dedi.

HOCAMIZIN EMRİYE IRAK’TA İÇ SAVAŞI BİTİRDİK

Necmettin Erbakan ile birçok anısı olduğunu hatırlatarak düzenlenen programda bu anılara değinen Fethullah Erbaş, şunları söyledi: “Erbakan hocamız ile birçok anımız var. Hepsini burada anlatsak vakit yetmez. Mesela bir gün mecliste iken bana bir telefon geldi. Arayan hocamızdı. Hemen yanına gelmemi istedi. Ben de derhal hocamızın yanına vardım. Erbakan hocamız Kuzey Irak’ta bir iç savaş olduğunu ve derhal bölgeye gidip iki grubu barıştırmamı istedi. Doğrusu bu işi nasıl çözeceğim ve nasıl yapacağım hakkında bir fikrim yoktu. Fakat Erbakan hocamız bunu söylüyorsa elbet olur bir yanı vardır diyerek yola koyuldum. Eve gidip hazırlanmak için müsaade istedim yalnız hocamız kabul etmedi. Ki hocamız eğer Diyarbakır uçağını kaçırırsan yarına kalırsın diyerek hemen gitmemi istedi. Ben de pekala diyerek hocamızın yanından ayrıldım. Birkaç arkadaşımızla birlikte bölgeye vardığımızda Talabani ile Şeyh Osman arasındaki iç savaşa müdahale etmek adına çalışmalara başladık. Erbakan hocamız tarafından gönderildiğimizi öğrenen Şeyh Osman bize vekâlet verdi ve Talabani’nin yanına gittik. Ben 9 maddelik bir anlaşma metni yazdım. Talabani ise Şeyh Osman tarafından kendine verilen mürted fetvasının kaldırılmasını istedi. Bu şekilde anlaşmaya vardık. Erbakan hocamız bu olaya öyle sevindi ki anlatamam. Biz anladık ki bu olay İslam Birliği’nin bir ürünü. Erbakan hocamız Refah Partimizin 4. Kongresinde İslam Birliğinden bahsetmişti. Bu –nun yankısına biz Irak’ta bizzat şahit olduk.”

YASER ARAFAT’I ÖLÜMDEN KURTARDIK”

Necmettin Erbakan’ın İslam aleminin lideri olduğuna dikkat çeken Futhullah Erbaş, “Nerede bir Müslümanın ayağına diken batsa Erbakan Hocamız yüreğinde hissederdi” ifadelerini kullandı. Filistin’de evi yıkılan Yaser Arafat’ı Necmettin Erbakan’ın talimatı ile ölümden kurtardıklarına da değinen Fethullah Erbaş, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Erbakan hocamızla birçok hatıramız oldu fakat bu hatıralardan hiç anlatmadığım bir tanesini burada anlatacağım. Erbakan hocamız bir gün bizi çağırtmış. Pek de sinirli olduğunu anladık hocamızın. Hocamızın yanına gittiğimizde sinirinin sebebini anlamıştık. Filistin’de İsrail askerlerince Yaser Arafat’ın evi yıkılmıştı. Bunu haber alan Erbakan hocamız beni ve birkaç arkadaşımızı daha Filistin’e göndermek istiyordu. Ben hocama ne yapabiliriz diye sordum. Zira tankımız yoktu tüfeğimiz yoktu. Erbakan hocamız önce meclisten kınama kararını çıkarmamız gerektiğini söyledi. Biz de hemen meclise gidip olayı gündeme getirdik. Bir araştırma önergesi vererek İsrail’i kınama için teklif verdik. Meclis buna itiraz etmedi ve İsrail’i kınadı. Daha sonra verdiğimiz önergede her partinin bir temsilci vermesini ve bu temsilcilerle Filistin’e gitmek istediğimizi dile getirdik. Fakat bu teklifimize diğer partilerden bir destek görmedik. Ne var ki Mesut Yılmaz’ın itirazına rağmen bizden ANAP’a geçmiş iki vekil bizimle gelmek istedi. Bunun üzerine Filistin’e gitmek için bir heyet kurduk ve yola koyulduk. Filistin’e vardığımızda bizimle birlikte yine Yaser Arafat için Kanada’dan da bir heyetin geldiğini gördük. İsrail Kanada’dan gelen heyeti geri gönderirken bizi kabul etti. Ardından otele geçtik. Türkiye’den gelen Yahudiler de geldiğimizi öğrenince yanımıza geldiler. Her türlü desteği vereceklerini söylediler. İkinci gün kalkıp İsrail parlamentosuna gittik. Daha önce randevu alınmıştı. Ariel Şaron o dönem başbakandı. Olaya olan itirazımızı dile getirdik. İsrail vekillerinden bazıları da bizimle aynı düşündüklerini söylediler. Fakat bizim buradan bir sonuç alamayacağımız belliydi. Biz de şansımızı başka bir mekanda denemek için başka bir yere gittik. Gittiğimiz bu yerde benim dikkatimi bir harita çekti. Haritanın bir ucu Fırat Nehri’nde bir ucu Dicle Nehri’nde. Bizim ülkemizden de toprak var. Büyük İsrail haritası olduğunu söylediler. Ben bu duruma itiraz ettim. Türkiye’nin de bu haritada olduğuna anlam veremediğimi dile getirdim. Onlar da bunun kendilerine Allah’ın vaadi olduğunu, dinlerin bunu gerektirdiğini söyledi. Burada Yaser Arafat’ın kurtarılması için tekrar görüşmelere başladık. Bizi Ramallah’a Yaser Arafat’ın esir olduğu yere gönderdiler. İzin kağıtlarımız vardı aynı zamanda diplomatik belgelerimiz de vardı. Yine de oradaki askerler önümüze çıktı. Bizi içeri alamayacaklarını söylediler. Kafalarımıza silah dayamışlardı. Diğer arkadaşlar geri dönelim yapacak bir şey yok dediler. Ben yok dedim. Erbakan hocamıza bir söz vermiştim. Gerekirse buldozerin üzerine çıkıp şehit olacaktım. Askerin bize izin vermeyeceği belliydi. Ben de dedim ki bu iş bu kadar kolay değil Sonrasında arkadaşlarla birlikte Kudüs’e geçtik. Ertesi gün için Şimon Peres ile bir randevu ayarladık. Gittiğimizde Şimon Peres bizi güzel karşıladı. Yaser Arafat ile Şimon Peres’in Nobel Barış Ödülü’nü birlikte aldığını biliyordum. Bunu söyledik. Yaser Arafat’ın gördüğü muamelenin yanlış olduğunu söyledik. Peres ardından telefonu aldı ve birkaç yeri aradı. Arafat’ın esir olduğu yer ile bir görüşme yaparak derhal bırakılmasını istedi. Daha sonra Yaser Arafat’ın serbest bırakıldığına dair haber geldi. Ardından Ramallah’a gitmemiz için de bir izin ayarlandı. Bu sırada Şimon Peres ile sohbet etmeye başladık. Dedim ki siz barış ödülü sahibisiniz. Bunu söylerken vitrinindeki barış güvercinini de işaret ettim. Siz bir barış adamı olarak binlerce Müslümanı katleden Ariel Şaron’un dış işleri bakanlığını nasıl yaparsınız diye sordum. Sonra da dedim ki size düşen ya istifa etmektir ya da bu ödülü iade etmektir. Bu ikisi birbiri ile bağdaşmaz. Ben bunu söyledim fakat bizim tercüman bunu çeviremeyeceğini söyledi. Tercüman çevirmeyince Peres yayındaki adama çevirtti. Ardından ayağa kalktı ve toplantı bitmiştir dedi. Bizi adeta kovdu. Bu olaydan bir hafta sonra ise istifa ettiğini öğrendik. Bizim oraya gidişimiz tamamen Erbakan hocamızın manevi kuvvetiydi. Aksi halde asla başarılı olamazdık. Gazze’deki teşkilatların kuruluşunda da Erbakan hocamızın maddi ve manevi ciddi emekleri olmuştur.”

EYYÜB KARAKUZU

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.