Ayşe Aslı Duruk

Ayşe Aslı Duruk

Çocuklar; o iki ayaklı aynalar…

Çocuklar; o iki ayaklı aynalar…

İçinde bulunduğu, içinden geldiği aileyi ve ortamı, olduğu gibi dışarıya yansıtan, buna kendinden neredeyse hiçbir şey katmayan yorumsuz elçiler, tertemiz kanallar…

Bir çocuğun davranışlarını ve tepkilerini gözlemleyerek, bu tamamiyle edilgen ve henüz yaş olan ağaçların, nasıl bir iklimde ve coğrafyada yetiştirildiğini söyleyebilmek, hiç de zor değildir. Dedik ya, aynanın sırrı yani görünmeyen arka kısmı, onun içinde yetiştiği aile ve ortamdır. Dışarıya akseden ise, bu sırların aşikar olduğu açık seçik görüntüler; çocuğun davranışları, tepkileri ve oluşmakta olan karakter ve kişiliğidir. Ki ergenlik çağına kadarki kişilik gelişiminin, hayatın hemen hemen hiçbir döneminde değişmeyecek kadar büyük oranda etkili olduğu bilgisi, artık herkesçe malumdur. Hani birisinin anlam verilemeyen bir hali karşısında, “çocukluğuna inmek lazım” denildiği kadar da vardır gerçekten. O gizemli ve etki bakımından devasa döneme yani…

Terbiyeden yoksun ve ahlaki eğitim ve bilgiden nasipsiz olan çocuklar, bir nevi ilkellik çağlarındadırlar hayatlarının, çünkü. Her çocuk başta öyle değil midir? Bir yanı o meşhur, bilindik ve hep özlenip özenilen çocukluk safiyeti ve masumiyetine çıkan bu ilkellik ve dokunulmamışlık hali de, öteki tarafıyla, terbiye edilmemişliğe ve kör kütük bir cehalete yol açıyor işte, ne yazık ki. Örneklendirmek gerekirse, fazla kilolu birisine ulu orta bir şekilde “şişko patata” diyebilecek kişi, muhakkak ki bir çocuktur. Yaşı, henüz tek basamaklı bir rakamdır. Bu durum, failin çocukluğuna verilip geçilecektir elbette -ki öyle de yapılmalıdır zaten- ama bizim patatanın kalbi, bir yetişkin tarafından asla bu şekilde kırılamazdır, o kesin. Çünkü ne kadar kötü, sinsi ve hesaplı kitaplı bir insan olsa da, ergin kişi, öylesi açık ve saldırganca bir alayda bulunmayacak kadar kendini eğitmiş ve dışarıdan da eğitilmiştir. Madalyonların karanlıkta kalan kısımlarını hatırlayın lütfen. Bir yanıyla masumiyet, bir yanıyla da ehlileştirilmemiş bir ilkellik ve hatta vahşilik kokan çocukluk…

Öte yandan, nasıl bir eğitimden ve terbiyeden geçerse geçsin, çocuğun -insanın- nüvesinde her ne varsa, onun kök salacağı da düşünülebilir, gerçi. Bu fikir de, bilmem ne kadar doğrudur. Kısmen? Peki, kaçamak bir cevabı tercih edip öyle diyelim biz şimdi. Az ya da çok ama illa ki bir miktar doğrudur, ayan beyan görünecek olanın, özde -nüvede- saklı durup, gününü beklediği fikri. Ahlaki bir eğitim ve terbiye gibi, dışarıdan zerk edilecek olanlar, damarların içindeki, halihazırda bulunana ne denli etki edebilir, o oranı bilemiyorum yalnız, dediğim gibi. Konunun ne uzmanı, ne de çok deneyimli kişisiyim zaten. Lakin yazının en başındaki, çocukların o ayna olma özelliklerini vurgulayacak olursak, birazcık dikkatli bir gözlem yapınca, gerçekten de onların ne tür bir aileden ya da ortamdan geldiklerini, anlayabilirsiniz. Misal, “kurban bayramında ne kestiniz?” diye, hiç beklemediğim garip bir soruyu bana yöneltip soran 8 yaşındaki kız çocuğu, gururla “biz büyükbaş kestik” dediği zaman, onun, belliki bunları ulu orta konuşan ve ne yazık ki sonradan parayı bulan bir ailesinin olduğunu anladım. Bu da bir şey mi? Elindeki oyuncakları, yaşıtlarına, göze sokarcasına gösterip gösterip kaçan ama hiç vermeyen çocuğun arkasından, babasının “aferin oğlum, malına sahip çık!” dediğini duydu, bu kulaklar. Aynalar ve arka plandaki sırlar… Ne zaman güzel ahlaklı ve terbiyeli bir çocuk görsem, ailesini içimden ve ilk fırsatta da yüzlerine karşı tebrik ve takdir ederim, bu yüzden. 

Eee… Çocuksu ve çocukça bir konu değildir, insan yetiştirmek. Bilakis, çok ciddi meseledir. Biz çocuklarımıza güzel ahlakı; saygıyı, paylaşmayı ve merhameti öğretelim de, o nüve ve çekirdek mevzularını, onların gerçek sahiplerine emanet edelim, iyisi mi.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Ayşe Aslı Duruk Arşivi
SON YAZILAR