Bendenizin ufak kitaplığımı karıştırırken Sosyalist yazar Prof. Kemal H. Karpat’a ait Dağı Delen Irmak başlıklı kitap dikkatimi çekti.
Herhalde önemli bir yazısı vardı ki kitapların arasına sıkıştırmışımdır diyerek merakımı gidermek için aldım başladım okumaya.
Hayret ki hayret kitabın bir kısmında bilhassa 1940’lı yılları hükümetleri ve siyasetçilerin asıl tutumlarını göz önüne sermekte ve asıl oluşumu göz önüne sermekte.
Bu yazılımı sizlere sunmakla o günlerden bu güne gelen siyasetçiler ve hükümetler ile muhalefet partilerini irdelemek veya iyi yolda demek için sunmamaktayım.
Zaten yaşamınızda olan oluşumları sizler daha iyi takdir edersiniz.
Sadece kırklı yıllar üzerinde ki oluşumları yönlendirerek demokrasiyi biz getirdik sloganı ile Laiklik kavramında değişim yapanların yanlışlığını vurgulamak istemindeyim.
 Âcizane yorum içinde yazarın belirttiği paragraflardan parçalar alarak sizlere duyurmak istedim.
Düşünce sizlere ait olacaktır.
***
Dağı Delen Irmak – Pof. Kemal H. Karpat (Sosyalist yazar)
Ulus devlet ve laiklik
Tarihe halk ya da toplumsal dinamikler açısından bakan Prof. Karpat, Türkiye’de ulus devletin kurulmasını şöyle değerlendiriyor
***
“Cumhuriyet bir dönüm noktası olmakla beraber, kendini sadece siyasi rejim olarak Osmanlı’dan ayırmakla kalmamış; diğer sosyal, dini, kültürel bağları da kesmek istemiştir. Hâlbuki sağlam bir ulus-devlet sürecinin başarısı, toplum içinde yaşayan tarihi, sosyal, dini, ahlaki güç ve değerlerin sağlam temellere dayalı, yeni, fakat tarihi kökenlere sahip bir sosyo-kültürel şekil almasına bağlıdır. Bizim ana geçmişimiz, “Türk-İslam (Osmanlı) köküdür”, geleceğimiz ise çağdaş ilim, teknoloji, demokrasi ve modern ekonomidedir.” (Sf. 299)
***
 Aynı bakış açısıyla, “rijit laikliği” de eleştiriyor, “yarı materyalist” olduğunu, devleti topluma yabancılaştırdığını anlatıyor ama her defasında “Atatürk’ten sonra... 1940’lar laikliği...” demeyi de ihmal etmiyor. (Sf. 349, 510)
***
Kemal Karpat, otoriter devlet modelini “Ejderha devlet” olarak niteliyor. Bunu Türk olarak Romen devletinde, “muhacir” olarak Türkiye’de görmüştür:
“Demek burada asıl mücadele edilmesi gereken mesele, devlet adına hareket eden, ruhsuz, kalpsiz, insanları hiçe sayan bu “Ejderha”nın maskesini indirmek, bunun yerine daha insani bir yüz, varlık koymak için çalışmaktır. Topluluğu, kültürüyle, varlığıyla olduğu gibi gösterecek bir devlete ihtiyacımız var.”
Anlayana Sivrisinek saz, Anlamayana Davul Zurna az gelir…
***
Sağlık ve esenlik içinde sevdiklerinizle yaşam dileğimle…