Ahmet Güldağ

Ahmet Güldağ

Aladağ Vadisi, Yerköprü, Mağara ve Şelâle...

Aladağ Vadisi, Yerköprü, Mağara ve Şelâle...

Bu gün siyaset, tarih ve olumlu olumsuz konulara girmeyip …
Eğlenceyi tatbik de edebileceğimiz, dünya şaheserleri içinde ama bizlerin nedense önem vermediği bir turistik yerimize ait bilgiler vermek isterim.
Her ne kadar Turistik broşür, dergi gibi yerlerde resmini görüp anlatımını duysak da
İlgilileri bırakalım. Turistik gezi yapacağız diye uzun yol kat edip hayli masrafa da girip görmek istediği hakikaten güzel görüntü veren Şeytan sofrasında manzara seyrederiz de…
Burnumuzun dibinde desek yanlış olmayacak bir manzara ve dünyada ki harikalar arasında olan yerimizi merak etmeyip aklımıza bile getirmeyiz. 
Hal bu ki bu ay içinde üç mevsimin manzarasını bir arada görmeyi doyasıya seyran yanında.
Yer altına batıp tekrar yeryüzüne çıkan dereyi ve üstten sessiz gelirken birden çağlayıp çoğalan kaya altı suyun batan derenin üstünde akarak onun çıkış yaptığı yerde şelale  yaparak  birleşimi ile hışımla akışına devamını  temaşaya doyamayız.
Evet, bizler nedense önümüzde veya yakınımızda bulunan güzelliği ve yeri bilsek de pek umursamaksa da…
Göremediğimiz bu güzelliklerden daha az bile olan tabiat güzelliklerini başka yerlerde, hatta başka memleketlerde görmeye çalışırız..
Üstelik gittiğimiz yerleri ballandıra ballandıra birazda övüngenlikle anlatırız!..
***
Güzel şirin Anadolu’muzu bile yabancılar bilir gıpta eder de, bizler bilmemek değil umursamamakta devam ederiz...
Anlatacağım yeri ve yer altı mağarasından geçen dereyi ve çevresi yıllar evveli çevre köy halkından bile bilmeyenler varken…
1950 yıllarında, Alman jeologlar karı koca  tehlikeyi göze alıp geçiyor dünyaya fotoğraflarla yayınlıyorlardı!..
Gelin bu yere yaşamımda nasıl gördüğümün yıllar evveli nostaljisinden başlayarak anlatayım.
***
1930 lu yıllar.. Merhum babam Aladağ havalisi içinde olan Gaziler Köyünde Öğretmen...
Belleğimin depolamaya başladığı iki üç yaşlarımda, kış mevsimi sabahleyin tan ağarırken pencereden bakar, vadinin göz alabildiği uzaklarda ki 20 km yakın yerin vadi ortasında beyaz bir dumanın yükselişini görürdüm.
Babam cevaben “Orada sıcak akan karasu ve şelale var oğlum” derdi..
***
İki buçuk yaşlarımda, Babam bizi Aladağ vadisinin biraz içerleğinde olan Göynükkışla Köyüne,  Öğretmeni Merhum Fahri Dündar hocayı ziyarete götürmek için yola düşmüştük.
Uzakça olan, arada hayli köyler bulunan bu yere, şimdiki gibi bir vasıtaya atlayıp birkaç saatte varamazdınız!..
At veya katırla, patika yollardan dağlarda yol alarak iki günde varabilirdiniz!..
Nitekim Yelmez Köyü ve Bademli (Aladağ) nahiyesini aşıp akşama doğru Çakallar (yeni adı Çiftepınar ) köyünde tanıdığımız eve misafir olduk...
Bilhassa gecenin sessizliğinde coşkulu ve ahenk vererek çağlayan bir su sesi duyuyordum..
Babama sorduğumda “...İşte önceleri söylediğim o şelâlenin sesi” demişti..
Sabahleyin aşağıya şelâlenin başına indiğimizde, Hayal meyal hatırlamam olarak…
Kayalar üzerinden köpürerek aşağıya buharlı bir sis içinde kulakları yırtarcasına ses veren suyun akışını ve yukarıya baktığım zaman da, kayaların üzerine kurulmuş kartal yuvası gibi çıkma balkonlu köy evlerinin heybetli güzel görünüşünü temaşa etmiştim çocuk aklımla!..
 Tekraren göremeyip on bir yaşımda ayrıldığım bu havaliye yıllarca gitmek nasip olmadı. Ama belleğimde yer eden güzellik daima hayalen de olsa çekti beni..
***
Aladağ veya Göksu vadisi...
Bu havaliye otuz yıl sonra, Karayollarında vazifeli olarak Hadim- Aladağ yolu tetkiki için gittiğimde Göksu deresinin aktığı, bilhassa Kaplanlı yolu kısmında dağlar arasında ki vadiyi daha bir güzellik içinde temaşa ettim...
Başka yerler görmekle beraber, Amerikan filmlerinde gördüğümüz Arizona ve sair yerlerin görüntüsünden hiçte aşağı kalır yanı yoktu bana göre..
Şoförümün bile “...Güzel yerlermiş hiç görmemiştim ağabey” dediği bu yerlere arabaya sahip olduğum 1968 Mayıs ayında birkaç aileyi “Haydi görelim” diyerek otolarıyla düşürmüştüm yola.
1950’ler de Konya belediyesinin Santral yaptırımı dolayısıyla bizzat yaptığı bakımlı ama toprak ve dar yoldan Habiller köyü sonu çıkışımızda…
Enlem ve boylam içindeki Aladağ vadisini kuş bakışı gösteren yere gelince mola vermiş kahvaltı için yere yayılmıştık.
Karşı dağların üstünde, çamlıkların karla kaplı beyazlığı, aşağılara doğru eriyen kısmın yeşillikli manzarası, onların altındaki yamaçlarda köylerin yer yer görüntüsü daha altta geniş bir alan gibi platform ve bunun üzerinde ağaçlarla beraber parsellenmiş ekim yerlerinin yeşillikleri.
Bunların aşağısında Göksu deresinin kah genişleyerek kah kayaların yarıklığı içine girerek masmavi güzel rengi ile kıvrıla kıvrıla gidişini temaşa edip…
Dört iklimi bir arada gösteren bu manzarayı doyasıya seyredip hayranlıklarını belirtmişti gelenler.
Yerköprü, Düden Mağarası ve Şelale
Daha sonra dar ve toprak yoldan kıvrıla kıvrıla vadi tabanına inince, Göksu deresinin çağlayarak akıp yeşillikler içinde düden yapıp girdiği mağaranın ağzı üstünde olan ekimli düzlük arasında ki zamanın patika yoluna otoları bırakıp yürürken.
Yamacın sağ taraf kayalar altından süzülerek çıkan hakikaten kararımsı renkte ki cilt hastalığına da iyi geldiği söylenen suyun akış ve o havaliye sulama hizmetini gördük.
750 metre boyutundaki ekili de olan bu yerin altından geçen derenin üstünde tabii bir toprak köprü oluşuyordu. Ora halkı bu yeri “yerköprü “adıyla anıyordu.
Bu toprak alanın altından geçen mağara kısmı için karı koca iki Alman Jeoloji mühendisi botla girmiş maceralarını 195’ler de Avrupai tarzda yayınlanan zamanın “Hayat” mecmuasında anlatmışlardı.
Cesaretle girip hayli tehlikelerle karşılaştıklarını anlatan Almanlar.  Mağara içinde yeşil yosunlu büyük sarkıtlar,  kademeli yani teraslı yerler.  Bu yerler de kayalar arasında oluşan şelâle görüntülü akıntılar bulunduğunu, botla girdikleri bol nemli mağarada zaman zaman botu yüklenip, hatta havasını alıp geçerken sıkışarak geçebildikleri yerlerle karşılaştıklarını, çıkış ağzına doğru derin ve düzgün havuzu andıran kısımdan botla çıkarken üstten gelen şelâlenin altından dünya yüzüne çıktıklarını resimlerle yayınlamışlardı.
Konya İl Kültür ve Turizm müdürlüğünce 2000 de yayınlanan envanter yayınında resim ve anlatımla gösterilmekte idi.
İşin güzelliğini ve aslını kaç kişi biliyor bilemem ama
 Bu gün yazımı erkenden okumuşsanız. Hemen otonuza binerek veya gelecek Pazar günlerinde giderek temaşa etme ve güzel bir piknik yapmanızla,
Bol dedikoduya dayanan politik stresten de uzak güzel bir gün geçirirsiniz derim.
***
Sağlık ve esenlik içinde sevdiklerinizle yaşam dileğimle…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Güldağ Arşivi
SON YAZILAR