Ahmet Güldağ

Ahmet Güldağ

Yer Altı Kaynaklarımıza Neden Es Geçilir?

Yer Altı Kaynaklarımıza Neden Es Geçilir?

Yazımı, Konya da düzenlenen “Tarihi Kentler birliği” panel ve gezimleri ile ilgili konuya ayırıp başlamışken…

Gelen bir Mail gönderimin de, yıllarca üzerinde durup konu ettiğim Petrol kaynakları arama olaylarının bir başka yönü anlatılmakta olunca milli hislerim galebe geldi.

Başladığım konuyu bırakıp bu olumsuzlukları öncelikle yazmayı yeğ görüp sizlere de sunmak istedim.

Her ne kadar Yazar Sayın Vedat Yenerce ele alındığı belirtilse de. Sayın yazara anlatılanlar iki yıl evveli bendenize gönderilen Mailde de üzerinde durarak yazmış olsam da benim yazım bir tarafa bu maili mutlaka görebilmiş olan ilgililerin ilgilenmediği var sayımlı idi.

***

Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti zamanı içinde topraklarımızın yer altı değerlerinden bir türlü kendimizin istifade etme çalışmalarının eksikliği yanında…

Yabancılara özenle verilen ruhsat ve araştırmalardan alınan neticelerin bile arkasına düşmeyip…

Onların yalanlarına bir nevi ortak olduğumuz, hatta bu yolda birkaç mühendis ve teknisyenimizi kaybetmemizin intihar sebebi gösterilme oyunları hiçte var sayım dışı olamamakta.

Bu konuda 1992 ve 10/ 03/003 “PETROLLÜ TOPRAKLARIMIZIN GİDİŞİ... (I)” yazılarımla, T. C. Zamanında Shel ve diğer iki petrol arama şirketlerine verilen arama ruhsatları ile…

Bitlis, Bingöl civarlarında buldukları kuyuları hemen betonla kapatıp yok bir şey derken orada bulunan Mühendislerimize bol maaşlı Amerikan görevlisi olma teklifleri ile tabii ki netice alınamadığını belirtmiştim.

Daha sonra Osmanlı Sultanı 2. Abdülhamid zamanında topraklarımız da, Bağdat’a tren yolu yapalım aldatmacası ile Alman şirketlerinin ne oyunlar çevirdiğini ve İngilizlerinde beraber olup İngiliz casusu Lawrence yolu ile Arap beyliklerini nasıl Osmanlı karşıtı yapıp bizi arkadan vurduklarını 1965 de ki köşemde Prof. Dr. İsrafil Kurtcephe (Şimdi Akdeniz Ünv. Rektörü) konferansından esinlenerek sunmuştum.

Tekraren 27.04.2008 “Petrol yerlerimizin(!) kaybı” (http://www.merhabagazetesi.com.tr/sablon.php?dosya=yazi.php&yazar=30&bolum=YAZAR) ve yine 28.05. 2009 “Petrol yerlerimizi nasıl kaybetmiştik?” yazılarım ile de devam etmiştim ama kim okur?… Kim vatanı için çalışır bilemiyorum?

***

Gönderilen Mail de, Silopi de madencilik yapan Beşir Yılmaz’ın anlattıklarını izleyelim.

“Biz aileden madenciyiz. Irak sınırında yaklaşık 300 km ya da bir başka deyişle yaklaşık 150 milyon ton asfaltit madeni buldum.. Bu madeni bir süre resmi olarak işlettikten sonra devlet 1978 yılında kamulaştırıyoruz' diyerek el koydu. Rezervin de 50 milyon ton olduğu iddia edildi. Madem asfaltit rezervi az, neden el koyuyorsunuz. Dünyanın neresine giderseniz gidin asfaltit maddesi bulunan her yerin altında petrol vardır. Silopi'nin altı da petrol denizidir. Yaz aylarında etraftaki ocaklardan resmen petrol akar ve Hezil çayına karışır. Gelin görün! Sadece petrol değil, burada çok zengin uranyum Ve nikel madeni de var dünyanın en önemli uranyum madenlerinden birisi buradadır ve aktif haldedir…”

“Bu bölgede İngilizler 1967-87de petrol aramışlar. Açılan kuyulardan gökyüzüne doğru 100 metre kadar petrol fışkırmış. Ardından kapatmışlar ve betonlamışlar. (bendenizin 1995 de yazdığı gibi) Benim madenimin yanında da bu kuyudan var ve vanasını gelin birlikte açalım eğer beton ve cıva basıp tıkamadılarsa bakalım ne kadar petrol fışkıracak. Dönemin köylüleri arasında hâlâ yaşayan görgü tanıkları var ve petrolün 100 metre kadar fışkırdığını görenler var.”

“Asfaltit maddesi olan her yerde petrol vardır. Eğer petrol yoksa bana neden petrol çıkartma ruhsatı vermiyorlar? Musul ve Kerkük' ün rakımı 80-100 metre civarındadır. Cudi Dağı'ndaki petrolümüz resmen Irak'a doğru akıyor ve başta İngilizler ve ABD bunu biliyor..”

“Devlet kamulaştırılacak diye el koyduğu madeni mi şimdi Turgay Ciner 'in sahibi

Park Holding'e devretti bu hususta dava üstüne dava açtım ve yürütmeyi durdurma kararı aldım. Eğer tekrar el konulursa AIHM' YE başvuracağım…”

Beşir Yılmaz Başbakan Tayyib Erdoğan' a da başvurmuş ve dilekçesinde bildirimler de yapmış.

“Bürokrasi ve çeteler milletin hak ve hukukunu aramaktan bezdirmiştir. Televizyonda ve basındaki konuşmalarınızda ‘hortumcu çetelerin ve bürokrasinin üstüne gidilecektir’ diyorsunuz. Millet buna çok seviniyor. 25 yıldır gasp edilen madenimiz çete ve bürokratların,

Anayasa, kanunlar ve insan hakları hiçe sayılarak ihale yolu ile peşkeş çekiliyor. Allah'a ve sizin yüksek adaletinize sığınıyorum.'

Beşir Yılmaz devlet tarafından el konulan mallarını ve bunun karşılığında devletin

Ödediği az olan bedeli de yazıp..

 “Resmi olarak bana ait olan ve vergisini ödediğim madenimde Bugüne kadar yaptığım işler ve halen bulunan demirbaş ve çıkarılmış maden içinde 5.800..800 TL. verildi. Buna resmen gasp ve devlet terörü denir!”

Beşir Yılmaz'ın bu başvurusuna Başbakan Erdoğan bugüne kadar cevap vermemiş.

“Türkiye maden bakımından dünyanın en zengin ülkesidir.

Sizler Ödemiş yalınlarında ki Bozdağ da dünyanın en büyük altın rezervi olan dağlarından biri olduğunu bilir misiniz? Ama bu madenleri kimse çıkaramaz …”

***

Beşir yılmazın isnatlarından bazı öldürme olaylarını es geçerek parçalar aldım.

Doğrumudur, değimlidir? Tereddüdümüzü ilgililer mutlaka açıklamalı, halkımızı bilgilendirmelidirler.

Ayrıca derim ki değerli iktidar Sayın Milletvekillerimizin ilgilen(e)memesini bir tarafa bırakalım da!.

En basit olabilen konularda bile Soru ve önerge veren şampiyonlardan olup partisinde söz geçirebilen değerli CHP Milletvekilimiz Sayın Atilla Kart, bir önerge ile Konunun meclis araştırması yapması teklifini de verebilirler mi acaba?

***

Sağlık ve esenlik içinde yaşam dileğimle…

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Güldağ Arşivi
SON YAZILAR