Ahmet Güldağ

Ahmet Güldağ

Uçak Sanayiinde Önder: Nuri Demirağ

Uçak Sanayiinde Önder: Nuri Demirağ

“Bu memlekette millet hizmeti yolunda emek sarf edenlere reva gördüğümüz muamele ve ayırabildiğimiz şeref payı bu oldukça, davalarımızı hal yolunda ortaya atılan değerli evlatlarımızın sayısı gittikçe sıfıra inecektir.” (Nuri Demirağ -Hayat ve Mücadeleleri kitabı-)

Konumuz, maalesef halen mevcut da olan sanayileşme ye yönelme önüne geçme çabasında olanların yıllar evveli hareketlerini içermekte.
Yukarıdaki Nuri Demirağ’ın sözleri ne güzel ifade edilmiş olmakta ama statükocuların üs mevkilere yerleşimi, değişimi bir türlü getirtememekte.
Önceki yazımda da değindiğim gibi nice sanayileşmenin ilerleme önlenmesi yanında bilhassa başlamış ve muvaffakiyete giderken önüne set çekilen Uçak sanayi üzerinde olanlara bir bakalım.
Gerçi bu konuda dizi halinde ayrıntılı köşe yazılarım 2007 Şubat günlerinde yayınlanmıştı ama önceki yazımı okuyan genç olduğunu sandığım okuyucular mail ile “ lütfen bilgilendirir misiniz “ demelerini de dikkate alarak özetlemek isterim.
Yazılar Google yayınlarına girmiş. “Ahmet Güldağ – Müşahede” taramaları ile çıkabilmekte.
***
Türkiye’nin yetiştirdiği eşine ender rastlanan sanayicilikte ilerleme adımları atmaya çalışan Rahmetli Nuri Beyefendi...
1884 Sivas Divriği doğumlu olup memuriyette iken bırakıp sanayici olma hevesine yönelmiş ve İstanbul da sanayi tesisleri kurmuş..
Kırklı yıllarda İstanbul Beşiktaş önünden geçenler de hatırlayacağı gibi bendenizin de gördüğü kıyı kenarında 200 metre tulünde “Nuri Demirağ” yazılı fabrikanın sahibi rahmetli, çalışkan dürüst, milliyetçi, memleketini seven bir iş adamı olarak tanınmış.
Müteahhit olarak, TBMM binasını ve Karabük Demir çelik tesisleri (1930) ve ayrıca Bursa’da Sümerbank Merinos, Karabük’te Demir ve Çelik, İzmit’te Selüloz, Sivas’ta Çimento fabrikaları yaparken Demiryolu ihalelerinin yabancı firmalara verilmesi istemi karşısında, zamanın Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa’ya giderek
“Neden Türk firmaları girmesin…” demiş o da “Neden olmasın” deyince ihale Nuri bey de kalmış...
 Atatürk mecliste “Bir Türk Firması Sivas-Erzurum demir yolu ihalesine girerek kazandı” diyerek sevincini bile dile getirmiş.
Çeşitli demiryolu güzergâhlarını muvaffakiyet ve kısa zaman içinde bitiren Nuri beye, soyadı kanunu çıkınca bu muvaffakiyetleri sonucu olarak, bizzat Atatürk tarafından “Demirağ” soyadı verilmiş.
Demirağ bu çalışmaları yanında fakirlere aş, talebelere burs bile vermekte iken
Silahlı kuvvetlerin ihtiyacı olan donatım ve bilhassa tayyare ihtiyacı halk bağışları ile giderilmesi yolunda kurulan THK vasıtası ile giderilmeye çalışılmakta ve Atatürk devresi olan o yıllarda varlıklılardan bağış istenmiş Hatta karaborsa çivi vb. inşaat malzemesi satan bakkal Vehbi Efendi hayli varlıklaşsa da(!) ancak 5 bin bağış ile katılır.
Birde cömertliği ile tanınan Nuri Bey’e başvuralım derler. Nuri Bey başka düşüncededir.
“Taşıma su ile değirmen dönmez” diyerek başlayıp Demir yollarında yaptığı atılımlı sözünü burada da gösterir, açıkça söyler; “Tayyarelerimizi Avrupa’dan almak veya monte etmekle onlara muhtaç hale geleceğimize biz kendimiz yapalım” teklifinde bulunurken veciz gibi sözler de ilave eder
“Göklerine hâkim olamayan milletler, yerlerde sürünmeye mahkûmdur”
“Bizim çocuklardan, gelişi güzel birini çağırıp: ‘Dünyanın en iyi tayyaresini yapar mısın?’ diye sorunuz. Size, mümkün değil “yapamam” cevabını vermez. Çünkü “yapamam demek, benliğinden varlığımdan vazgeçtim. Aczimi zaafımı kabul ettim” demektir. Hal bu ki Türk “Tayyarelerimizi Avrupa’dan almak veya monte etmekle onlara muhtaç hale geleceğimize biz kendimiz yapalım.” aciz değildir ki aczi kabul etsin. Yeter ki bu çocukların ellerinden tutalım.”
“Türk; tayyaresini kendi eliyle yapmalıdır. Mademki bir millet tayyaresiz yaşayamaz. O halde, bu yaşama vasıtasını başkalarının lütfünden beklememelidir. Size kat’iyetle söylüyorum. On seneye varmadan biz, bütün tayyarelerimizi motorlarıyla beraber, en küçük vidasına kadar, baştanbaşa yapacağız.”
“Avrupa’dan, Amerika’dan lisanslar alıp tayyare yapmak kopyacılıktan ibarettir. Demode tipler için lisans verilmektedir. Yeni icat edilenler ise bir sır gibi, büyük bir kıskançlıkla saklanmaktadır. Binaenaleyh kopyacılıkla devam edilirse, demode şeylerle beyhude yere vakit geçirilecektir. Şu halde Avrupa ve Amerika’nın son sistem tayyarelerine mukabil yepyeni bir Türk tipi vücuda getirilmelidir.”
“Zafer kartalı süngünün ucundan kalktı. Tayyare kanadının üstüne kondu.”
***
Demirağ ticaret yaparak zenginleşme yerine sanayii ilerleterek yurduna hizmet azmindedir.
O zamanlar bazı ricalin dudak büküp “Aklını Tayyareye bozmuş mecnun” diye düşünenlerin aksine.
Hesabını bilen bir iş adamı gibi ilk işi, birkaç iş bilen mühendis ve becerikli teknisyeni peşine takıp Avrupa’daki fabrikaları gezmek olur. Almanya, Çekoslovakya ve İngiltere’ye uzanan turdan sonra kaliteli bir tayyare yapabileceklerine adları gibi inanırlar.
Nuri Bey on yıllık bir program hazırlatır (1936). İlk işi Beşiktaş’ta (bugün Deniz Müzesi olarak kullanılan) merkez binayı yaptırmak olur ve burada “Ar- Ge” çalışmaları başlar. Hakiki fabrikayı Sivas Divriği’de kuracak, memleketin adını dünyaya duyuracaktırlar.
Bu teşebbüs Batılı sanayicileri telaşlandırır, Alman ve İngilizler tedbirlerini alırken, Amerikan Uçak İmalatçıları Birliği Başkanı Mr. Todd eteğini tuttuğu gibi İstanbul’a koşar..
Nuri Bey Beşiktaş’taki araştırma binasında ilk uçağını yapmakta zorlanmaz. Ancak bunu test etmek için bir piste ihtiyaç vardır. Bu yüzden Yeşilköy’de Elmas Paşa Çiftliği’ni satın alarak, 1559 dönümlük arazi üzerine, 1000x1300 metre ebatlarında bir uçuş sahası açar. Kenarına da uçak tamir atölyesi, hangarlar vb ihtiyaçlarını yapar.
Bu yer, bu günün Atatürk Hava terminalidir.
Nuri Bey’e göre lisans alıp kopyacılıkla oyalanmaktansa kendi dizaynlarını ortaya koymalı ve “Marka” olmalıdırlar.
Bundan sonraki oluşumları gelecek yazımda izleriz inşallah
***
Sağlık ve esenlik içinde sevdiklerinizle yaşam dileğimle…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Güldağ Arşivi
SON YAZILAR