Sadık Küçükhemek

Sadık Küçükhemek

TSK ve Din

TSK ve Din

Org. İlker Başbuğ, Harp Akademileri Komutanlığı’nda düzenlenen Yıllık Değerlendirme Konuşması’nda din hakkında şöyle dedi: “Din gerekli bir kurumdur. Yalnız şurası var ki, din Allah ile kul arasındaki bağlılıktır. Türkiye için böyle şeyleri tartışmak dahi abestir” (1).

“Din gerekli bir kurumdur.” diyeceksiniz; devamında, “Din Allah ile kul arasında bir bağlılıktır.” diyerek dini ferdin vicdanına hapsedeceksiniz. Bu bir çelişki değil mi?

Din gerekli bir kurumsa, inananlar bu kurumun ilkelerini yerine getirmekle mükelleftir. Aksi halde cezai müeyyide uygulanır.

“Türk Silahlı Kuvvetleri bir kurumdur.” diyeceksiniz, arkasından askerlik, bu kurum ile asker arasında bir bağdır, derseniz bu iki cümle bir biriyle çelişmez mi?

Türk Silahlı Kuvvetleri bir kurumsa, mensupları bu kurumun ilkelerini yerine getirmekle mükelleftir. Aksi takdirde cezai müeyyide uygulanır; uygulanmaktadır.

Din bir kurum olduğuna göre, bu kurumun ilkelerinin yerine getirilmesine, hükümlerine aykırı davranıldığında cezai müeyyidenin uygulanmasına niçin müsaade edilmiyor?

Dine saygılı olmak, bunu gerektirir. Dine saygılı olmak, dine karşı olmamak, sözle olmaz. Bu durumda, “TSK dine karşı değildir” demenin bir anlamı kalır mı?

“Türkiye için böyle şeyleri tartışmak dahi abestir.” Ne demek? Böyle şeyleri bilimsel olarak masaya yatırmak, doğruyu ortaya çıkartmak olur. Doğrudan ülke ve insanlık kazanır.

Böyle aba altından sopa göstermekle ülkemizin ve insanlığın geleceği ipotek altına alınmak istendiğinin farkındayız. Bu durum kimsenin işine yaramaz.

Laiklik, dinin vicdanlara hapsedilmesi şeklinde uygulanırsa, din kavramı böyle vahye, bilime, tarihi olguya aykırı bir şekilde açıklanır. Cümleler de birbiriyle tutarsız olur.

Anayasanın 24. Maddesinde de ifade edildiği gibi, din toplumsal davranışı, sosyal düzeni belirleyen bir sistemdir. Doğru olan budur.

Yanlış olan, “Din bir kurumdur” deyip, arkasından “Din Allah ile kul arasındaki bağlılıktır.” demektir. Bu cümlenin bir mesnedi var mı?

Önemli bir kurumun başındaki insanın din hakkında böyle mesnetsiz konuşması ile Türkiye’nin hangi meselesi çözülür, söyleyin Allah aşkına biz de bilelim.

Başbuğ, egemenlik ve laiklik hakkında ise şöyle diyor: “Egemenliğin kutsallığa yani hilafete değil de millete ait olması, laikliği belirleyen ana ilkedir.”

Beşeri hukuk yürürlüğe girince egemenlik millete ait oluyor; İslam hukuku yürürlüğe girince egemenlik milletten alınmış, bu durumda laiklik ortadan kalkmış mı oluyor?

 Yani beşeri hukuk milletin kendi iradesini kullanmasını sağlıyor, İslam hukuku elinden alıyor, öyle mi? Bunun bilimsel bir izahı var mı?

Kur’an-ı Kerimde şöyle buyrulur: “İnkâr edip de (insanları) Allah yolundan alıkoyanlar var ya, işte onlara, yapmakta oldukları bozgunculuklar sebebiyle, azaplarını kat kat artıracağız” (2).

1.                       Vakit Gazetesi, 15.04. 2009

2.                       Nahl:88

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sadık Küçükhemek Arşivi
SON YAZILAR