Tek mülkiyeti kalpleri

Tek mülkiyeti kalpleri

“Allah'ını seven defanstan ayrılmasın” kitabının yazarı Muammer Bilgiç, Merhaba'ya konuştu.

“Allah'ını seven defanstan ayrılmasın” kitabının yazarı Muammer Bilgiç, Gençlerle aynı frekansı yakaladıklarını belirterek, “Kalbimizi ortaya koyarsak, kalp sahiplerinin etkileneceğini düşündük. Gençlerin mülkiyeti yoktur. Gençlerin tek mülkiyeti kalpleridir” dedi

 

RÖPORTAJ: HÂLİD ŞEN

“Allah'ını Seven Defanstan Ayrılmasın” kitabının yazarı Muammer Bilgiç ile yayınlanan ve yayınlanacak kitapları hakkında konuştuk. Okuyucularına yeni kitabın müjdesini de veren Bilgiç, gençlerin gösterdiği ilginin bir frekans meselesi olduğunu belirterek, “Genç, yüreğinin götürdüğü yere giden varlıktır. Kitapta onların kalbine dokunduğu için onlarda yer bulmuştur” şeklinde konuştu.

Sık sık kavramların öneminden bahseden Bilgiç, insanın kelimelerine, kavramlarına sahip çıkmasının namusuna sahip çıkması olduğunu belirterek, “Kur'an'da Şura suresinde, 'Allah Hakk'ı kelimelerle galip getirir' buyuruyor. Hz.Adem'i meleklerden üstün yapan, eşyanın ismini bilmesi, yani kelimeye sahip olmasıdır. Yunus Emre, söz ola kese başı, söz ola kestire başı diyor. Kelime demek aslında kişinin fikriyatı ve düşüncesidir. Bir insan kendi kelimelerine sahip olamazsa aslında kendi inancına, kendi namusuna sahip olamıyor” şeklinde konuştu

21-2.20150406090003.jpg

**Anadolu Gençlik'le nasıl tanıştınız?

-Lise yıllarında 1989'da Milli Görüşle tanıştık. Üniversite yıllarında Refah Partisi Gençlik kollarında çalışma imkanımız oldu. Milli Gençlik Vakfı ile de üniversitede tanıştım. Fakülte temsilciliği görevinde bulundum. O günden beri Milli Görüş'ün içerisinde devam ediyorum.

 

**Anadolu Gençlik Derneği ne yapıyor, amaçları nedir?

-AGD öncelikle kendine sonra insana sonra da topluma, doğaya ve rabbine karşı sorumluluklarının farkında bir genç yetiştirmenin derdinde. Biz gençlerde tarih şuuru, dün bilinci, bugün bilinci, ânı değerlendirme ve yarın tasavvuru, gelecek projeleri olan bir gençlik arzusu içerisindeyiz. Aslında bir kimlik üretme çalışmaları yapıyoruz. Bu kimliğin gayesini tek bir cümle ile özetleyecek olursak, “İnsanların en faydalısı insanlığa faydalı olandır” kimliğine sahip bir kimlik. Bu kimliğin tam karşısında, batıdaki 'İnsan insanın kurdudur' anlayışını görüyoruz. Biz yine Efendimizin “Komşusu aç yatarken tok yatan bizden değildir” anlayışını prensip ediniyoruz. Bu anlayış, ülke, dil ve renk faktörlerine bağlı değildir, evrenseldir. AGD'nin Türkiye'de yaptığı çalışmalar, aslında Arjantin'de Papua Yeni Gine'de, Avusturya'da yapılabilecek çalışmalar. Yaptığımız çalışmalar insanlığa faydalı olma çalışmalarıdır.

 

**Bu çalışmalarda nasıl bir anlayışla mücadele ediliyor?

-Milli Görüş'ün 21. yüzyılda yorumlayıcısı Erbakan Hocamız'dır. Milli Görüş, Erbakan Hocamızdan çok daha eskidir. Kadim bir görüştür. Yeryüzündeki ilk iyilik hareketidir. Hz. Adem'le başlamış ve kıyamete kadar sürecektir. Erbakan Hocamız'ın cümlesi “Cennete elbet Müslümanlar gidecektir ancak insan gibi yaşamak her insanın hakkıdır. Bizim anlayışımız budur. Dünyaya çıplak olarak gelen her insanın dört ihtiyacı vardır. Bunlar su, yiyecek, giyecek ve mesken ihtiyacıdır. İnsan su içmeden 7-8 günden fazla yaşayamaz. Yemek yemeden iki aydan fazla yaşayamaz. Soğuktan ve sıcaktan korunması için giyeceğe ihtiyacı vardır. Ve insan uyurken vahşi hayvanların değişik tehlikelerinden emin olabilmek için meskene ihtiyacı vardır. Dünya nimetlerinin bu ihtiyaçları karşılayacağını düşünüyoruz ancak Batılı kafa ekonomiye şöyle bir tanım getiriyor; “İnsanın ihtiyaçları sınırsızdır. Kaynaklar sınırlıdır. Ekonomi sınırız ihtiyaçları sınırlı ihtiyaçlarla giderme sanatıdır” Biz bunu kabul etmiyoruz. Efendimiz (S.A.S.) 'İnsanın iki vadi dolusu altını olsa üçüncüsünü ister, insanın gözünü doyuracak topraktır' buyuruyor. Yeryüzünde barışın, adaletin ancak  hem nimetleri hem de külfetleri paylaşmakla geleceğine inanıyoruz.

 

 

**Kavramlardan sıkça bahsediyorsunuz. Üzerimize dayatıldığını iddia ettiğiniz kavramlardan örnek verebilir misiniz?

-Cemil Meriç'in bir sözü var; 'Kamus namustur'. Yani sözlük namustur. Namus aslında İslamdır, Kur'andır. Namus kelimesi anlam daraltılmasına uğramış kelimelerden biridir. Ülkemizde ortalama bir vatandaşın aklına gelen kadın erkek ilişkileri veya cinselliktir. Namus, her türlü erdemi içerisinde barındıran, İslam'ı, Kur'an'ı, vahyi içerisinde barındıran geniş bir kavramdır. 'Kamus namustur' sözü bu yüzden önemli. İnsanın kelimelerine, kavramlarına sahip çıkması namusuna sahip çıkmasıdır. İngiliz Başbakan Benjamin Disraeli, 'Biz dünyayı kelimelerle yönetiriz' diyor. Yine Kur'an'da Şura suresinde, “Allah Hakk'ı kelimelerle galip getirir” buyuruyor. Hz.Adem'i meleklerden üstün yapan, eşyanın ismini bilmesi, yani kelimeye sahip olmasıdır. Yunus Emre, söz ola kese başı, söz ola kestire başı diyor. Kelime demek aslında kişinin fikriyatı ve düşüncesidir. Bir insan kendi kelimelerine sahip olamazsa aslında kendi inancına, kendi namusuna sahip olamıyor. Anlamını yitirmiş kelimelerden birisi de millet kelimesidir. Irk ya da ulus anlamında kullanılmıştır. Biz Hz. Adem'den kıyamete kadar bütün Müslümanların tek bir millet olduğunu söylüyoruz. Millet demek din demektir. Yeryüzünde iki millet vardır. Bir İslam milleti vardır. Bir de İslam milletinden olmaya aday millet vardır. Bu tasnif önemlidir çünkü hiçbir insanı kendine düşman addetmiyorsun. Bu yaklaşım bile AGD gençliğinin nerede durduğunu bir göstergesidir.

 

**Kitabınıza dönersek “Allah'ını seven defanstan ayrılmasın” adlı kitabınız özellikle gençler tarafından ilgi ile karşılandı. Bu ilgiyi neye bağlıyorsunuz?

-Bir radyoda FM bandı vardır, orta dalga vardır. Siz orta dalgayı açmışsınız, FM bandında yayın yapan yayından habersizsiniz. Mesele frekansı tutturmak. Biz bu kitapta gençlerle ortak bir frekans tutturduğumuzu düşünüyorum. Kendi yaşadıklarımızın veya hissiyatımızın, kalbizdekinin dışa vurumunu yapmaya çalıştık. Samimiydik. Öncelikle kendimizi kandırmadık. Yaptığımız gençlerin kalbine dokunmak oldu. Kendi kalbimizi ortaya koyarsak, kalp sahiplerinin bundan etkileneceğini düşündük. Gençlerin mülkiyeti yoktur. Gençlerin tek mülkiyeti kalpleridir. Gençler bir şeyin doğru olduğuna inanıyorsa onun peşinden giderler. Yeryüzünde değişimin öncüleri peygamberler, filozoflar olmuşsa onların da en yakın takipçileri her zaman gençler olmuştur. Ama sermaye sahipleri, ileri gelenler her zaman bu değişime direnmiş ve statükodan yana olmuşlardır. Genç, yüreğinin götürdüğü yere giden varlıktır. Kitap da onların kalbine dokunduğu için onlarda yer bulmuştur diye düşünüyorum.

 

**Gençliği bekleyen en büyük tehlike ne sizce?

-Sisteme entegre olmaktır. Bir genç, böyle gelmiş böyle gider diyorsa o gencin yaşamasının bir anlamı yoktur. İnsanların geleceğe yönelik planları vardır ki eğer intihar etmeyi düşünmüyorsa. Bu planlar şöyle olabilir; Mevcut düzende konumunu bir üst düzeye çıkarma ve mevcut düzenin yanlış olduğunu düşünüp değişimi tetikleme. Kendini ön planlara çıkarma çabası aslında çoğunluğun çabası. Çoğunluğa karşı durmak cesaret ester. Çok azı çoğunluğu karşısına alıp değişimi tetikleme çabasına girer. Kur'an'da insanların çoğunluğu diye başlayan ayetlerin devamında hep olumsuz yargılar vardır. İnsanların çoğunluğu nankördür, cimridir, acelecidir şeklinde... Kur'an'da Beled suresi'nde iki yol tarif edilmiştir. Yollardan olumlu olanını Allah sarp yokuş olarak tarif eder.  Sarp yokuşun olumlu olarak tarif edilmesi ilginç. Allah o sarp yokuşu tanımlarken, bir köleyi azad etmek, borçluyu borcundan kurtarmak, kıtlık gününde bir acı doyurmak... deniliyor. Bunlar sarp yokuş olarak tanımlanmış. Yani genci bekleyen en büyük tehlike, çiçekli yollardan zafere gideceğini düşünmesidir. Sarp yokuşta yürümekten kaçınmasıdır. Ailelerin çocuklara öğütü hep dünyaya dairdir. Konut, otomobil, maaş çiftleştirme... Evlilik meselesi bir nikah meselesi olarak değil de bir şirket kurma meselesi haline geldi. 'Allah'ını seven defanstan ayrılmasın cümlesi'ne birileri tamam da forvettekiler gol atsın diyor. Biz diyoruz ki buradaki defans dünyaya karşı yapılan defanstır. Tek kale vardır. Kişi gol attımı kendi kalesine gol atıyor. Kişinin dünyaya sevdalanması kendi kalesine gol atmasıdır. Bir genç dünyaya saplanıp kalırsa hakikatlerin savunucusu olamaz.

muammer-bilgic.jpg

Muammer Bilgiç, “Gençlere tavsiyeniz nedir?” sorusuna, “Ekranların fişini çeksinler, kalplerinin peşinden gitsinler” şeklinde cevap veriyor.

 

**Sosyal medyada da sıkı takipçileriniz var. Bu da frekansı tutturduğunuz için mi?

-Akıllı telefonum yok. Sosyal medyayı yoğun olarak değil, zaman zaman kullanıyorum. Yaptığımız paylaşımların karşılık bulmasının nedeni yine ben inanıyorum ki kalbe dokunmaktan kaynaklanıyor. Sosyal medyadan çok kitabın etkili olduğunu düşünüyorum. Mektubun daha etkili olduğunu düşünüyorum. Siz bir sms'i çeketinizin iç cebine koyup saklayamazsınız ama bir mektubu yıllarca, aylarca saklayabilirsiniz. Kağıt, mürekkep kokusu bir başka. Ama sosyal medyanın etkisi yok mu, var. Biz bu mecrayı gençleri kitapla buluşturmak için kullanıyoruz.

 

**Yeni bir kitap hazırlığı var mı?

-Var, hazır. Çıkmasını bekliyoruz. Kitabın ismi; 'Dünya bir deplasman biz de yetimler gibiyiz'. Kitap şu an matbaada.

 

**'Konya' size neyi anımsatıyor?

Öncelikle Selçuklu'nun başkenti olduğu aklımıza geliyor. İkinci olarak Milli Görüş'ün bağımsızlar hareketi ile nevş-ü nemâ bulduğu bir yer olarak hatırlıyoruz. Üçüncü olarak Necmettin Erbakan geliyor. Dördüncü olarak da Mevlana geliyor aklımıza. Şunu belirtmeliyim ki bilinen isimler üzerinde hep bir dezenformasyon tehlikesi vardır. Saptırılma tehlikesi vardır. Mevlana İslam'ı tevhid inancı üzerine yaşayan bir insandı. Ama bugün o dinler arası diyaloğun bir malzemesi olarak kullanılıyor. Erbakan Hocamız katıksız bir Milli Görüşçüdür fakat baktığımız zaman muhafazakar demokratların 'Bizim de hocamız' dediği bir isim haline geldiğini görüyoruz. Konya gibi büyük bir şehrin bu dezenformasyona karşı durması gerektiğini düşünüyorum.

 

MUAMMER BİLGİÇ KİMDİR?

1972 yılında Ordu’nun Ünye ilçesinde doğdu. 1993 yılında Ondokuz Mayıs Üniversitesi Biyoloji Bölümünden mezun oldu. 5 yıl devlet okullarında 14 yıl özel sektörde öğretmenlik ve yöneticilik yaptı. 2001-2012 yılları arasında AGD Ünye İlçe Temsilciliği görevinde bulundu. 2012 yılında AGD Genel Merkez Eğitim Komisyon Başkanlığını ve Basın Müşavirliği görevini yürüttü. Halen Basın ve Yayın Komisyonu Başkanlığı ve Genel Başkan Yardımcılığı görevini yürütüyor.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum