M. Emin Karabacak

M. Emin Karabacak

Söz Dinlemeyen Çocuklar

Söz Dinlemeyen Çocuklar

Yumurtadan başka hiçbir şey yemeyen bir çocuğu anne babası zamanın âlimine götürürler. Çocuğun anne babası âlime; bütün uyarı ve nasihatlerine rağmen çocuklarının yumurtadan başka bir şey yemediği, bu gidişle de çocuklarının gıdasız kalmasından korktuklarını söylerler.

Durumu dinleyen âlim, şimdi gidip kırk gün sonra gelmelerini söyler.  Kırk gün sonra anne babasıyla gelen çocuğu kucağına oturtup saçlarını okşayan âlim zat çocuğa:

“Yavrum bundan sonra çok fazla yumurta yeme, diğer yiyeceklerden de ye” diye nasihat eder.

Aradan bir iki gün geçtikten sonra çocuklarının yumurtayı fazla yemediğini gören aile, soluğu doğruca âlimin yanında alırlar. Çocuğun anne babası; “Hocam, madem bir çift sözle çocuğa bu davranışı bıraktıracaktınız da neden bizi kırk gün beklettiniz?” diye sorarlar.

Âlim de: “Siz bana çocukla geldiğiniz zaman ben de yumurtayı çok sever ve çok yerdim. Çocuğa yumurtayı az yemesi gerektiğini söyleyebilmem için kırk gün kendi nefsimde bunu denedim ki söylediklerim etkili olabilsin. Yoksa yumurtayı fazla yememesi konusunda çocuğa şimdiye kadar onlarca kişi söyledi; fakat çocuk kimseyi dinlemedi. Yani anlayacağınız kalpten çıkan söz kalbe tesir ederken ağızdan çıkan söz ise bir kulaktan girip öbür kulaktan çıkar.” demiştir.

Büyümenin ve sosyal hayata katılmanın ilk emarelerinden olan dil, büyüklerde olduğu kadar çocuklarda da iletişim kurmada çok önemlidir. Çocukların aile ortamında konuşmayı ilk öğrendikleri iletişim dili, çocuklar için daha da önemli hale gelmektedir.

Çocuklar, ailede öğrendikleri iletişim şeklini sosyal hayatta da devam ettirme gayreti içinde olacaklardır. Bu amaçla anne babaların, çocukların konuşmayı öğrenmeye başlamasından itibaren iletişim adına çocuklarla konuşurken daha dikkatli ve daha yumuşak olmaları gerekir. Yani eş dostla konuşurken dikkat ettiklerinden çok daha fazlasına çocuklarla konuşurken de dikkat etmelidirler. Çünkü çocukların kalpleri daha hassas olduğu gibi anne babalarını da model almaktadırlar.

Anne babaların çocuklarla konuşurken onlara ne söylediklerinden daha çok, nasıl söyledikleri önemlidir. Çünkü çocuklarda herkes gibi karşısındaki kişinin ne söylediğinden daha çok, nasıl söylediğine dikkat etmektedir.

Mevlana Hazretleri; ne söylediğinden daha çok, nasıl söylediğini ve karşısındaki muhatabın gönlünde nasıl bir etki yapacağını şu veciz sözleriyle ifade etmektedir:

“Söz vardır, keskin kılıç gibidir; dostluğu keser, öldürür. Kalpte tedavisi imkânsız yaralar açar. Gönül bahçesindeki yeşillikleri, sevgi çiçeklerini hazan mevsimi gibi kurutup öldürür. Bir söz de vardır ki, ilkbahar mevsimi gibidir. Her tarafı süsler, güzelleştirir, sayısız faydalar sağlar.”

Anne baba, çocuklarının kendilerinden bağırarak bir şey istemelerini sevmedikleri gibi çocuklarda anne babalarının kendilerinden bağırıp çağırarak bir şey istemelerini sevmezler. Çocuklarının kendilerinden kibar ve nazik bir şekilde bir şey istemesini isteyen anne babalar; bu konuda öncelikle onlara en güzel şekilde model olmalıdırlar.

Anne babalar çocuklarla iletişim kurarlarken genelde ses tonlarını yükseltmekle beraber emri vaki şeklinde hitap etmektedirler. “Kes şunu, kapat çeneni, git dersine çalış…” bunlardan birkaç tanesi. Oysa anne babalar arkadaşlarıyla konuşurken dikkat ettiklerinin birçoğuna çocuklarıyla konuşurken de dikkat etmiş olsaydılar çocuklarıyla ilişkileri bugünkünden çok daha iyi olurdu.

“Sözümü dinlemiyor, bu çocuğun aklında zoru var, beni de kendini de çıldırtacak, yapma etme diyorum sanki zıddına yapıyor, elleme diyorum inadına gidip dokunuyor, sonra bir daha bakıyorum hiçbir şey olmamış gibi davranıyor.”  Oysa anne babalar, kendi işlerini kendisi yapan, söz dinleyen, uslu uslu oturan, yatağını kendi toplayan, ödevlerini zamanında yapan, leb demeden leblebiyi anlayan ve anne babasını hiç üzmeyen çocuklar olmalarını isterler. (Devam Edecek)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
M. Emin Karabacak Arşivi
SON YAZILAR