Sille Konya'nın sağlık üssüydü

Sille Konya'nın sağlık üssüydü

Araştırmacı-Yazar Hasan Basri Sayı’nın araştırmaları sonucunda Sille’de 1883 yılına ait bir eczanenin varlığı ve 1913’lü yıllarda da Aya Elena Kilisesi okulu yerinde 2 Macar usta tarafından takma kol ve bacak üretiminin yapıldığı ortaya çıktı

Anadolu Selçuklu Devletine başkentlik, çeşitli medeniyetlere de ev sahipliği yapmış Konya’nın; tarihi, kültürel ve bilimsel anlamda ne denli ileride olduğu yapılan araştırmalar sonucunda bir kez daha kanıtlanmış oldu. Yapılan bazı araştırmalara göre 1883 yılında Sille’de bir eczanenin bulunduğuna dair işaretler belirdi. Sille’deki Eczacılık işlerinde Minalaki ve Eczacı Nikolaki’nin Sudirhemi Nahiyesi halkına hizmet verdiği, Silleli Yavani (Yovani)’nin ise ilaç işi ile uğraştığı tespit edildi. Ayrıca 1913’lü yıllarda yine Sille’de Aya Elena Kilisesi yanındaki gayrimüslim mektebinde ortozprotez üretimi yapıldığını teyit eden işaretlere de rastlandı. Merhum Ziya Sezen’den nakille “Milli Kurtuluş Savaşı’nın hitamını müteakib Aya Elena Kilisesi Okulu yerinde Macar ustalar olarak tanınan iki yabancı usta gözetiminde takma kol ve bacak üretimi yapıldığı, merhum Ziya Sezen, Hacı Osman Bayav ve Mehmet Ali Ulusoy’un da bu ustaların yanında çalıştığı” anlatılmıştır. Hatta Sille’deki protez atölyesi hakkında yazılı kaynak olarak da belge niteliği taşıyan bir diğer kanıt Şair Nazım Hikmet’in 1941 yılında yazımını tamamladığı “Kuvayi Milliye Destanı” olmuştur. Bu destanın ikinci bölümünde 1919 yılı anlatılırken, Konya Sille Nahiyesi takma kol ve bacak atölyesinden bahsetmiştir. Macar ustaların o dönem Sille’de çektirdikleri bir fotoğraf karesi de bulunmaktadır. Büyük Kilise önünde çekilen fotoğrafta Macar Ustalar ve yanında çalışanlar yer almaktadır.

konyanin-efsanesi.jpg

SİLLE’DE SALGIN HASTALIKLAR PANİĞİ!

Osmanlı döneminde modern tıp eğitiminin ordunun, sağlık alanındaki yeni gelişmeleri ve tedavi metotlarını takip edebilecek, iyi eğitim almış doktorlara ihtiyaç duyması üzerine başladığını dile getiren Konyalı Araştırmacı-Yazar Hasan Basri Sayı, Sille’ye ilk resmi tabip tayininin 1884 yılında olduğu yönünde tespitlerin mevcut olduğuna vurgu yaptı. Salgın hastalıkların 19. yüzyıl başlarından itibaren Osmanlı topraklarında kendini gösterdiğini ifade eden Sayı, “Bu hastalıkların başlıca sebebi savaştır. Ordunun çeşitli yerlerde görev aldığı zamanlar o mıntıkalardaki bulaşıcı hastalıklara yakalanan askerler memleketlerine de bu hastalıkları taşımışlardır. Sille tarihinde başta kolera, tifo, tifüs, polia ve frengi gibi bulaşıcı hastalıklarla mücadele etmek zorunda kalmıştır. Anlaşıldığı kadarı ile bu hastalıklar, Sille dışına gidip gelenlerce bulaştırılan salgınlar olsa gerek. Öğretmen Baykal da şöyle demiştir: ‘O yıllarda sıtma köylerimizi ve kentlerimizi kavururken, Sille’nin bu afetten uzak kaldığını iyi hatırlıyorum.’ Ona göre Sille’nin temiz havası, halkının neşeli ve hayat dolu olması, hastalıklara karşı koruyucu etki yapıyordu. Olağan sayılan diğer hastalıklar ise normal seyrinde mevcut olmuştur” şeklinde konuştu.

4-1_880x440-001.jpg

ASKERLİK ŞUBESİ SAĞLIK HİZMETİNİ ZORUNLU KILDI

“Sille’de askerlik şubesinin bulunması ve ticari faaliyetlerin yoğunluğu, sağlık hizmetlerini zorunlu kılmıştır” diyen Araştırmacı-Yazar Sayı, şunları kaydetti: “20. yüzyılın başlarından itibaren Sille’de Belediye’ye tabibi Nikolaki Leunyadi Efendi, Enklu Efendi ve kayıtlarda hekim olarak gözüken Besali Sava’nın, doktor olarak görev yaptıkları bilinmektedir. Başta Konya Şer’iyye Sicilleri olmak üzere, Konya Vilayet Salnâme kayıtlarında hekim olarak zikredilen ve Sille’de doktorluk mesleğini icra ettikleri görülen; Yovani, İğneci oğlu Panya, Arap hekim lakaplı Yasef oğlu Baldos ve Tabip Hacı Mustafa isimleri geçmektedir.”

4-2_880x440-003.jpg

SİLLE’NİN DİŞÇİLERİ BERBERLER OLDU

Sille’de diş tedavi hizmetlerinin o yıllarda da geleneksel olarak yapıldığını hatırlatan Sayı, diş işleri ile uğraşanların asıl mesleklerinin berberlik olduğunu söyledi. Sille’de Hristiyan halkın dişçiliğini Berber Hampo’nun, Müslümanların dişçiliğini ise berber Mehmet Çavuş’un  üstlendiğini belirten Sayı, “Yüzyıl önceki Sille’de mektepli doktorların yanı sıra, halkın geleneksel tedavi çabalarına karşı ilgisinin olduğu da görülmektedir” dedi.

4-3_880x440-002.jpg

MÜSLÜMAN KADINLAR MÜKEMMEL EBELİK YAPARMIŞ

Sille’de karın ağrısı çekene kekik yağı, midesi bozulana nane çayı, soğuk algınlığına karşı kupa çekmek, sırtı gaz yağı veya ispirto ile ovalamanın başta gelen uygulamalardan sadece birkaçı olduğunu aktaran Sayı, konuşmasını şöyle sürdürdü: “O yıllarda Gevele ve Söğütlük bölgelerinde çok yetişen ennik otu, burkulmalara karşı uygulanan bir tedavi şekliymiş. Yazdan kurutulmuş olan ennik otunun, bal mumu ve biraz hayvan iç yağı ile eritilerek burkulan bölgeye sarılmasıyla rahatlatıcı etki oluşturduğu belirtilmiştir. Kırıklar da ise zift, düşme ve berelenmelerde koyun postu ve kuyruk kapağı en revaçta tedavi metodudur. Ayva otu ise Silleli hanımların ishal tedavilerinde başvurdukları bitkidir. Kurutulup saklanan bu yabani ot oldukça acıdır. Avuç içinde sıkılarak topak haline getirilen bu ot, su ile yutturulur. Yaşı belli seviyenin üstünde olan Silleli hanımların hastalıklara karşı tedavi birikimleri olduğuna şaşırmamak imkânsızdır. Ancak koruyucu hekimlik alanında, temizlik başta olmak üzere pek çok uygulamanın, Sille’de eski tarihlerden bu yana uygulanageldiği anlaşılmaktadır. İleride zikredeceğimiz üzere atık suların nahiye dışına taşınması, kanalizasyon sisteminin mevcudiyeti ve kaynak su kullanımının hastalıklardan korunmada önemli katkı sağladığı görülmektedir. Sille’de 1917 yılında ölen Heci Andon’un kayınvalidesi Marta ise otlara tedaviden çok iyi anladığından nahiye ile çevresinin tanınmış ebesi ve geleneksel şifacısıymış. O yıllarda her mahallede yaşlı bir Müslüman kadın çok iyi ebelik yaparken, genç kadınları ise tecrübe kazanmaları için yanında bulundururmuş.  

4-4-038.jpg

ORTA ÖLÇEKLİ HASTANE VARLIĞINDAN SÖZ EDİLİYOR

Araştırmacı-Yazar Sayı, sağlık alanında tüm bu yaşananlar ve gelişmeler ile birlikte kendilerinin Sille’de bir hastane olup olmadığını anlamadıklarını konuşmalarına ekledi. İstiklâl Harbi sırasında, 3 yaralı askerin Sille’ye getirildiğini ve Debboy binalarının olduğu yerde bulunan revirde tedaviye alındıklarını hatırlatan Sayı, şu cümleler ile konuşmasını noktaladı: “Getirilen bu 3 asker, tedaviye yanıt vermez ve şehit olur. Cenazeleri aşağı mezarlıktaki şimdi parke döşeli, eski mezarlıkla yeni mezarlık arasındaki yolun bulunduğu yere defnedilirler. Araştırmacı ve Gazeteci Selçuk Es ise ısrarla Sille’de orta ölçekli bir hastanenin varlığından bahsettiği belirtilmektedir. Henüz elimizde bu bilgiyi teyit eden arşiv kaynağı bulunmamasına rağmen, Sille’de askerlik şubesinin olması, seferberlik zamanı bir kısım sevkiyatların bu bölgeden yapılması ve Sıhhiye Bölüğü’nün varlığı, bu iddiaya güç vermektedir. Hasan Özönder eserinde bu konuya parmak basarak, Sille’deki askerlik binalarının yani Debboyların seferberlik zamanında geçici hastane olarak hizmet verdiğine işaret etmektedir. Kaynak kişiler, Sille’de askeriyenin sağlık hizmeti verdiğini, askeri revir olduğunu ve revirin ise o günün şartlarında küçük bir hastane gibi tam teşekküllü olduğunu bildirmektedir. Ancak. H. 1332 tarihli Konya Vilayet Salnâmesi kayıtlarına göre, Sille’de hastane yoktur. Bilindiği üzere çalışmamız dahilinde konu ettiğimiz ve mevcudiyeti bilinen Sille kanalizasyon sistemi içinde aynı kaynaklar, Sille’de kanalizasyon sistemi yoktur kaydı bulunmaktadır. Mutlaka yazılı kaynakların esas alınması araştırma sistematiğinin bir gereği olmasına rağmen bazen yanlışlıkların olabileceği gerçeği göz ardı edilmemelidir. Bu nedenle Sille’de bir hastane varlığına ilişkin bilgiye ulaşılamamasına rağmen, askerlik şubesinin bulunduğu Sille’de askeri bir hastane olabileceği ihtimali de göz önüne alınmalıdır.”

EMRE ÖZGÜL

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum