Silahtan korkanlar mermiye siper oldu

Silahtan korkanlar mermiye siper oldu

15 Temmuz hain darbe girişimi gecesi, Genel Kurmay'ın önünde yaşanan saldırıda gazi olan Konyalı Halit Şener, "Allah, o gece Türk milletinden korkuyu aldı" dedi

15 Temmuz gazisi Halit Şener, başından geçenleri bir bir Merhaba Gazetesi'ne anlattı.

Aslen Konyalı olan ve 15 Temmuz gecesi, kendisinin bile nedenini bilmediği bir şekilde Ankara'ya giden ve çatışmaların ortasında kalarak gazi olan Şener, 15 Temmuz'un geleceğin teminatı olan çoçuklara ve gençlere iyi anlatılması gerektiğini vurguladı. Kendisini vuranları, vurulduktan sonra kendisini hastaneye taşıyanları bile bilmediğini söyleyen Şener, o gece gencinden yaşlısına, açığından kapalısına tüm vatandaşların tek yürek olduğunu ve o birlikteliği de asla unutamadığını kaydetti.

"ŞİMDİ ANKARA'DA OLMAK VAR" DEMİŞİM

O gece bacanağının evinde oturduklarını ifade eden Şener, kayınpederinden gelen bir telefon ile harekete geçtiklerini belirtti. "Bacanağımın yüzünün rengi değişti. Ne oldu diye sorunca, o da bana: 'Darbe oluyormuş herhalde" diyen Şener, "Hemen televizyonun açılması gerektiğini söyledim" şeklinde konuştu. Daha sonra yaşananları tekrar o anları yaşıyormuş gibi anlatan Şener, şunları kaydetti: "O gece için bende saat kavramı yoktu. Televizyonu açtık, bir kanalda alçak uçuş yapan uçakların olduğunu öğrendik. Tam bir askeri darbe izlenimi alamadım. Ben, Recai Kutan'ın 12 Eylül kitaplarını okumuştum. Geçmiş darbelerden azcık aklımda kalanlardan vardı. Daha sonra eşime hazırlanmasını söyledim. Eşimi eve getirdim, bıraktım. Eşime yolda gelirken 'Şimdi Ankara'da, İstanbul'da olmak vardı' demişim. Ama ben bunların hiç birini hatırlamıyorum. Eşime tedirgin olmamasını söyledim. Daha sonra İl Jandarma Komutanlığı'na gittim. Valiliğe sonra da Tank Taburu'na gidecektim. İl Jandarma'da hareketlilik yoktu. Ankara Yolu göbeğinden, Musalla Yolu'na doğru girecektim. Valiliğin önünde de akrabalarım vardı. Ben, Valiliğe gitsem kesin orada geçirirdim o geceyi. Hava Lojmanları göbeğinde ışıkta beklerken, Ankara Yolu'ndan gelen emniyetin sivil aracı anons yaparak, 'Yolu açın' diyerek geçti. Ben de hemen o aracın peşine takıldım. Kunduracılar'a, oradan da Kule'ye doğru gidiyorduk. Meram Yeni yola döndük. Altımda da jeep vardı. Ben, bu aracı çok yakından takip ederken, 'Adamların sıkıntılı zamanı bi de benden tedirgin olmasınlar' diye düşündüm. Aracımın filmden dolayı içi gözükmüyordu. Hafif mesafeyi açtım. Daha sonra aramız açıldı, ben o aracı kaybettim. Meram'da polis noktasına gittim ve 'Nerede sıkıntı var' dedim. Polisler, 'Her yeri tuttuk, sıkıntı yok' dedi, bana. Bir taraftan da internetten son duruma bakıyorum. Ankara'dan ve İstanbul'dan çatışma haberleri alıyoruz. Çatışmaları öğrenince u dönüşü yaptım ve Ankara'ya gideyim dedim. O sırada şantiye şefi Hasan abimiz vardı, onu aradım ve Ankara'ya gideceğimi söyledim. Hasan abi 'Gel beni de al birlikte gidelim' dedi. Ankara'ya gitme serüvenimiz böyle başladı."

BAŞI AÇIK OLAN DA ORADAYDI KAPALI OLAN DA

Tedirgin olmaması için eşini aradığını söyleyen Şener, Ankara'ya doğru giderken çok karamsarlık yaşadıklarını da anlattı. Karamsar olmalarının altında yatan sebebin öğrenilmiş çaresizlik olduğunu ve darbelerin her zaman sanki başarılı olacakmış gibi bir yanlış algıya insanı düşürdüğünü ifade eden Şener, yolda oldukları için okunan salaların hiç birini duymadıklarını dile getirdi. Kulu'dan geçerken vatandaşların konvoy yaptığını gördüklerini ve bu durumun kendilerine güç verdiğini aktaran Şener, "Hasan abi sürekli telefonlarımızı değiştirip değiştirip şarja takıyor. İstasyonda durduk, yakıt ve su aldık. Gece ne olacağı belli değildi. Kulu makasını geçinceye kadar ki aldığımız tüm haberler çok kötüydü. Cumhurbaşkanımızın 'Meydanlara inin' açıklamasını ilk duyduğumda 'Eyvah, durum kötü' dedim, kendi kendime. Çok hınçlıydım. 28 Şubat dönemindeki o yaşananları unutamam. Eski videoları izlerim. Başörtüsü zulmü ile ilgili videolara utandığım için bakamam. Biz, o dönem sınavı veremedik. Erkekler, kız kardeşlerine sahip çıkamadı. Onun hıncı vardı. Bunların da yine aynı zulmü yapacağını düşündüm. Ezilen yine millet ve ümmet olacaktı. Hasan abiye 'Bunların karşısına geçecek kimse yok mu?' diye sinirimden sormuşum. Allah'a hamdolsun. Milyonlar sokağa döküldü. Gölbaşı'nda çevirme olduğunu, bölgenin tanklar ile kapalı olduğunu ve hiç bir aracın geçişine müsaade edilmediğini duyduk. Aklımda ne yapabiliriz diye alıp veriyordum sürekli. Gölbaşı'nı 145 kilometre hızla geçtim. Ben, hayatımda o yolu o kadar boş görmedim. O anlarda da büyük ihtimal Gölbaşı'ndaki Özel Harekat binasına bomba atılmıştı. Ankara'ya vardık, yollar tutulmuş değildi. Üç hilal bayrağı asılı olan bir taksiyi gördüm. Yanaştım ve 'Genel Kurmay nerede' dedim. Taksi şoförü, 'Havalimanına gidiyoruz biz, siz de bizi takip edin oraya gidelim' dedi. 'Yok, sen bize Genelkurmay'ın yerini söyle' dedim. Şoför, tarif etti. Battı çıktıdan indik, sol taraf bomboş. Genelkurmay'ın önüne giden yol ise tamamı ile araçlarla tıkanmış durumda. Araçların önünde de vatandaşlar vardı. Yola dört tane araba sığarmış. Bütün arabalar bu şekilde arka arkaya dizilmişti. Vatandaşın aklında geri dönüş yoktu. Başı açık, kapalı, yaşlısı genci hepsi oradaydı. Her kesimden insan vardı" dedi.

ASKER SÜREKLİ "ABİ GİDİN BURADAN" DİYORDU

Genelkurmay'a doğru yürüyerek ilerlediklerini söyleyen Halit Şener, insanların yalvarırcasına kendilerine daha fazla ilerlememeleri gerektiğini belirttiğini aktardı. Hiç tanımadığı insanların o gece bir bütün ve bunun anlatılamaz bir duygu olduğunu kaydeden Şener, şu cümleleri kullandı: "Kadınlar ve küçük çocuklar bile vardı. O gece Allah, bizden korkuyu aldı. Birçok arkadaşım normal şartlarda silahın sesinden korkarken, vatandaş kendini vatanı için kurşuna siper etti. Genel Kurmay'ın nizamiye kapısına yaklaştık. Ellerinde uzun namlulu silah olan 4-5 asker vardı. Yanlarına gittim ve 'Bakın gençler, onlarla bir olmayın. Bize doğrultulan silahlar, sizin annenize ve babanıza doğrultuluyor. Bu oyuna düşmeyin, bırakın silahınızı gidin' dedim. Asker, 'Abi biz, emir kuluyuz, gidin buradan' dedi. Sinirlenerek, 'Sen Allah'ın kulusun, emir kulu değilsin. Bunlar cehennem ehli. Bunlar ile hareket edersen, gideceğin yer aynı yer olacak' dedim. Askerler, silahlarını bize doğru tutmadı, namlunun ucu yukarıya bakıyordu. Asker, sürekli 'Gidin abi buradan' diyordu. Daha sonra halkta yavaş yavaş bulunduğumuz alana gelmeye başladı. Askerler, koruma duvarının arkasına geçti. Tekbirler getiriliyor, askerlere 'Çıkın dışarı' deniliyor."

BOYUN HİZAMDAN İZLİ MERMİ GEÇTİ

Tüm bunlar yaşanırken Genelkurmay'ın içinde ışıkları kapalı bir skorsky gördüğünü anımsayan 15 Temmuz gazisi Şener, "Genelkurmay'ın içinde bir de fiziki olarak kendini belli eden ve normal şartlarda gurur duyulacak özel kuvvetlere bağlı rütbeli askerler vardı ama bunlar o gece milletine silah çekti" diye konuştu. Daha sonra ateş açılmaya başlandığını söyleyen Şener, şunları kaydetti: "Beni kimin vurduğunu bilmiyorum. Boyun hizamdan izli bir merminin geçtiğini hatırlıyorum. Ayaklarım ve parmak uçlarıma bir şey çarptı. Daha sonra sol bacağımda bir şey hissettim. Gözüm aşağıya doğru kaydı. Vücudum ayağımdan bağımsız bir şekilde sola kayıyordu. Mermi, kaval kemiğimi aldı götürdü. Sola doğru düştüm. Hasan abi ve bazı arkadaşlar beni çatışmanın yaşandığı yerden çıkardı. Ambulansın gelmesine imkan yok. Sivil araç ile Genel Kurmay'ın hemen arkasında bulunan bir hastaneye götürmüşler beni. Kaval kemiğimin bulunduğu yer yoktu. 1 ay hastanede yattım. Açık tedavi uyguladılar, yoğun bakımda kaldım. Sadece damarlarımı diktiler. Ameliyatlar kademe kademe oldu. Hastaneden çıktım, Konya'ya geldim. Ayağım tekrar bir sıkıntıya girdi. Hastaneye gittik, ayağımı besleyen tek atardamar kaldı, diğeri çalışmıyor. Belli bir aşamaya geldim. Tedavim devam ediyor. Koltuk değnekleri ile de olsa ayağa kalkabiliyorum. G3 mermisi bacağımı parçaladı ve yüzde 40'ını götürdü. Kalan da çok parçalı. Belimden kemik aldılar, kaynamasını bekliyoruz. Mermi değdiği yerdeki uçları yakmış. 2 yıl geçti üzerinden ama yine de Elhamdülillah. Rabbim, bir daha bu millete böyle bir olay yaşatmasın."

PANTOLONUMU KESTİLER KAN RESMEN FIŞKIRIYORDU

O gecenin vahametini tam olarak kimseye anlatamadıklarını belirten Şener, ayağının kopacak vaziyette olduğunu ve kendisini hastaneye götürenlere 'Ayağımı tutun, kopacak' dediğini söylediğini ifade etti. "Tepemizde uçaklar uçuyor, ateş ediliyor. Hiçbir şey görmedim. Dehşetin içinde zaman kavramı olmuyor" diyen Şener, konuşmasını şöyle noktaladı: "İnsanların öldüğü, kafalarının parçalandığı yerde ve o kargaşada insanın hatırına bir şey gelmiyor. Benim kamera görüntümü de tesadüfen bulduk. Eşim, bir anda ağlamaklı oldu ve 'Bu sensin, sensin' dedi. 'Ne oluyor' dedim. Hanım, bana 'Bak, bunlar senin görüntün' dedi. Genel Kurmay'da şehit olan bir amcamızın kamera görüntüsü yokmuş. Bir kanalda o anların bir kısmını çekenler olmuş. Onların görüntüsünde de benim vurulduktan sonra taşındığım anlar yer alıyor. Benim atar damarım patlamıştı. Ayağımı o gece sıksaydık, kan o kadar çok akmazdı ama kimse düşünemiyor bu gibi durumlarda. Bana 6 ünite kan verildi. Vücudumdaki kanın yarısı gitmiş ve ölüm çizgisine gelmişim. Pantolonumu kestik, sedyedeydim ve kan resmen fışkırıyordu. Beni Hasan abinin yanında götüren insanlar kim, bilmiyorum. Bir teşekkür etmek istesem, kim olduklarını bilmiyorum. O yüzden bazı şeyleri tam olarak anlatamıyorum."

EMRE ÖZGÜL- SALİH ACIBADEM

img_3018-001.jpg

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.