Hüzeyme Yeşim Koçak

Hüzeyme Yeşim Koçak

Şiddet Dili(mi)

Şiddet Dili(mi)

Yatarken kafasına bir cisim indirilmiş veya uyurken başına tabanca dayanıp ateşlenmiş bir insanın yaşama şansı nedir? Kurbana asla fırsat vermeyeceğiniz bir durum. Yahut yüzde yüz sonuca ulaştıracak bir intihar. Kesin ve başarılı(!)

Kıyasıya söz düelloları, çirkinlik yarışı; “Kahraman Recep’lerdeki” “ivedi(k)leşen” ; Şaban, Ramazan’lardaki sivrilen geril(e)me; adsızlaşan tanımsızlaşan mukaddeslerimizdeki çatlak; benlik yarılmaları.

Han(g)i anne, baba; hangi nesil, han(g)i Müslüman Türk, hangi Batı, soruları?

 Bilhassa gençlikte yaygınlaşan bir “duygusuzlaşma”. Hiç tahmin etmeyeceğiniz mütedeyyin ailelerin çocuklarında bile söz gelişi gerilim korku filmleri, şiddet oyunları sevdası; tuhaf sapkın eğilimler, boz bulanık görüşler…

 Bazı değerleri içselleştiren insanların farklı, şahsiyetli bir duruşa sahip olması gerekirken; aykırı, zıt kesimlerle dahi görülen haysiyetsiz bir uyuşma, müşterek duygular, davranış kalıpları, tek tipleşme… “Rehber değerlerin” mütemadiyen değişmesi…

Lise balosu için 17 yaşında estetik yaptırma(Değil mi ki her kadın bir Sinderella(!), Angelina). Nasılsa “Beden”; çoluk çocuk eğlencesi olacak kadar ucuz, sıradan. Artan canına kıymaları da düşünürsek fuzulî. Aklı, botoksa yedirme; ruhu deli bir devrana… Yüzsüz kadınlar, adamlar. (Nee; çağdaş zamanların huzuruna, bu modası geçmiş suratla mı çıkacağız Allah aşkına!)

Hızlı, gelişmiş insanın nezaket, zarafet, rikkat, merhamet gibi incelikleri artık unutması ve yaşantımızdan sürüşü… Edebiyat sanattan, “Edeb.. Ya Hû’nun” kalkışı…

Bir mazeret, bahane üretmekten bile uzak; keyfî bir şiddet; fizikî, sözlü, yazılı, hissî. Cins, cinsiyet ayırmaksızın; tabiata, eşyaya karşı da tahrip… Her çeşit şüphe, hafakan… Belki, her kişi az buçuk terörist… Ya payımıza düşen “şiddet dilimi” neden fazla; güzelliklerin bunca azlığıyla?

Bir kararı, merkezi, varlık dengesi olmayan insanların bocalaması, şaşkınlığı ve ölçüsüzlüğü… Fikirden, derinlikten, özeleştiriden kaçış…

 Şiddet gittikçe tırmanıyor.  Envai türlüsünden bir saldırı, her gün “olmazları olduran”, inanılmazı gerçekleştiren, seyircisi bulunduğumuz bir vasatta serpiliyor, çiziliyor, hayatımızı karalıyor.

Müptelası olduğumuz, en ucuz eğlence televizyondan varoluş değerlerimize hücum, isyan, gayz, öfke akıyor.

Mesajı ne görünürse görünsün durmaksızın; cinayet, katl usullerinin kolaylığından,  şerrin cazibesinden, anti kahramanların büyüleyici özelliklerinden, yasakları çiğnemenin lezzetinden,  dünyadan aldığımız zevk dilimlerini mutlaka büyütmenin öneminden, terörün albenisinden, hak hukuka uymayan egemen zorba devletlerin kutsallık ve bizim ortak(lık) davamızdan(!) söz ediliyor.

“Dallas’a” dönüşmüş diziler; memnu aşklar neden bu kadar ilgi uyandırıyor bu toplumda. BBG’den, “Yemekteyiz”, en pespaye programlara kadar sindirilmiş bir şiddet üslûbu neden kabul görüyor; seyirciliğinde bir bedeli, sorumluluğu bulunmuyor mu? Yemeğinden, misafirlik adabına, hayata kadar bin bir nimete hakaretin, aşağılamanın; kültürel mirası, en hayatî davaları hiçe saymanın bir hesabı, getirisi yok mu?

Şiddet haberlerinin takdim şekli, basın yayının özel maksatlı bir seçimi olduğunu düşündürtse bile; çoğalan düşmanlığı, nefreti; saygısız, patlamaya hazır, gergin kalabalıkları; medenî şehirlerin ileri(!) zamanlardaki, “uygarlıktan” uzak nasipsiz sakinlerini(!) ne gibi sebeplerle izah edeceğiz?

Beslendiğimiz, en mühim saatlerimizi verdiğimiz; gitgide sokakla, yeraltıyla, tersine, beyni dönmüş bir dünyayla birleşen, ruha düşman küreselci güçlerin desteğiyle mütecavizleşen bir araçtan; manen yara bere almadan, zarar görmeden kurtulmak mümkün mü?

Diğer taraftan, bu gidişe karşı koyacak; inanç, kültür, ahlâk gibi kavramların, mânâ değerlerinin muğlâklığıyla, kuvvetsizleştirilmesi ve kan kaybıyla karşı karşıyayız.

 Dini bile Avrupaî ölçülere göre “üzerinden/gibi” yaşamak, daima kontrol edilmek, denetlenmek durumundayız.

Ferdiyetin cilalanması adına, “modern” kisvesi giymiş kavramlar akımlar uğruna; herkes bir şeylere, bir yerlere başkaldırırken; ayakta kalan/duran ne?

İçinden çıkamadığımız bir deli gömleğiyle “şiddetle” saldırıyor, saldırılıyoruz. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüzeyme Yeşim Koçak Arşivi
SON YAZILAR